Tarımda nereyi tutarsanız elinizde kalıyor.
Türkiye gibi bir ülkede buğdayı adam gibi değerlendiremeyen bir hükümetin pamuğu, fındığı vs. diğer ürünleri gerektiği gibi değerlendirmesi mümkün değil. Hakeza hayvancılığı kalkındırması mümkün değil. Geçtiğimiz yıllarda Kurban Bayramı’nda kesecek hayvan bile bulamamıştık.
Türkiye’de tarımın herhangi bir alanında bir başarı hikâyesi ortaya koyulabilmiş olsa o zaman “bakın biz şu şu ürünlerde çok başarılıyız, diğer ürünlerdeki problemlerin sebebi dünyada yaşanan krizlerdir” denilebilir belki.
Ama bunu diyemiyoruz çünkü tarımda ortaya koyduğumuz bir başarı hikâyesi maalesef yok.
Bu noktada Tarım Bakanlığı’nın yan gelip yatma yeri olmadığını yetkililerin unutmaması lazım.
Mesela fındığı ele alalım. Türkiye fındıkta dünyanın en büyük üreticisi. Türk fındığını gerçekten verimli bir şekilde değerlendirebiliyor muyuz sorusuna ‘evet’ cevabı vermemiz mümkün değil.
Neden?
Çünkü bizim fındığımızın fiyatını biz belirleyemiyoruz. Hamburg Borsası belirliyor.
Çünkü bizim fındığımızı alıp işleyen Almanya fındıktan bizim kazandığımızın kat kat fazlasını kazanıyor.
Çünkü ülkesinde hiç fındık yetişmeyen Almanya, Türk fındığıyla dünyanın üçüncü büyük fındık ihracatçısı olabiliyor.
Demek ki sorun dünyada tarım ürünlerine pazar olmaması değil, sorun ürettiğimiz ürünlerin para etmemesi değil, bizim çiftçimizin iyi üretemiyor olması da değil.
Sorun başka…
Sorun, bizim çiftçimizin ürettiği ürünlere pazar bulamayan siyasilerde…
Sorun, Almanların yaptığını beceremeyen fındığın sanayisini kurmayan siyasilerde…
Sorun, AB’ye Türkiye’de tarım nüfusunu azaltmaya söz veren siyasilerde…
Sorun, Tarım Bakanlığı’nı yan gelip yatma yeri olarak görenlerde…
Türkiye 1990’lara kadar pamuk ihraç eden bir ülkeydi. Dünyanın 7. büyük pamuk üreticisiydi. Bugün ithalatta 3. sırada. Pamuk ithalatının yüzde 40’ını Amerika’dan, yüzde 20’sini iflastaki Yunanistan’dan yapıyoruz.
Yunanistan’ın yüzölçümünün yaklaşık iki katı büyüklüğünde tarım alanına sahip olan Türkiye, Yunanistan ve ABD’den pamuk, Rusya’dan buğday, Çin’den sarımsak, Fransa’dan arpa, Sri Lanka’dan çay, Kanada’dan mercimek, İtalya’dan bakla, Mısır’dan pirinç, Ukrayna’dan mısır, Panama’dan muz, Meksika’dan nohut ithal ediyor.
Yunanistan, ABD çiftçisine ürettirip pamuğunu Türkiye’ye satarken Türkiye Çukurova gibi verimli topraklara sahip olduğu halde pamuk üretip para kazanamıyor. Bu durum siyasilerin, özellikle de Tarım Bakanlığı’nın beceriksizliği değilse nedir?
Türk çiftçisinin belini büken girdi maliyetlerindeki yükseklik de siyasilerin suçudur.
Mazotun üzerindeki vergi oranına bakın, çiftçinin kullandığı elektriğin fiyatına bak. Bu girdi maliyetleriyle sayısı iyice azalan Türk çiftçisinin hala üretim yapabilmesi mucize gibi bir şeydir.
Hem sen çiftçinin sırtındaki girdi maliyetlerini artırdıkça artırıyorsun sonra da ucuz üretemiyoruz gibi iddialarla şeker pancarına, tütün üretimine yasak getiriyorsun. Yani hem suçlusun hem de güçlü…
Siyaset olarak önce ABD’nin, AB ülkelerinin, en azından iflas eden Yunanistan’ın çiftçisine sağladığı kolaylıkları sağla verdikleri destekleri ver. Ucuz tohum, ucuz mazot, ucuz gübre, bilgi desteği vs bunları ver ondan sonra bak Türk çiftçisi nasıl dünyada bir numara oluyor.
Her şeyi çiftçinin sırtına yık, sonra da Türk çiftçisini beceriksizlikle suçla. Oysa asıl beceriksiz olan tarımı yöneten siyasiler...
Türkiye gibi bir ülkede buğdayı adam gibi değerlendiremeyen bir hükümetin pamuğu, fındığı vs. diğer ürünleri gerektiği gibi değerlendirmesi mümkün değil. Hakeza hayvancılığı kalkındırması mümkün değil. Geçtiğimiz yıllarda Kurban Bayramı’nda kesecek hayvan bile bulamamıştık.
Türkiye’de tarımın herhangi bir alanında bir başarı hikâyesi ortaya koyulabilmiş olsa o zaman “bakın biz şu şu ürünlerde çok başarılıyız, diğer ürünlerdeki problemlerin sebebi dünyada yaşanan krizlerdir” denilebilir belki.
Ama bunu diyemiyoruz çünkü tarımda ortaya koyduğumuz bir başarı hikâyesi maalesef yok.
Bu noktada Tarım Bakanlığı’nın yan gelip yatma yeri olmadığını yetkililerin unutmaması lazım.
Mesela fındığı ele alalım. Türkiye fındıkta dünyanın en büyük üreticisi. Türk fındığını gerçekten verimli bir şekilde değerlendirebiliyor muyuz sorusuna ‘evet’ cevabı vermemiz mümkün değil.
Neden?
Çünkü bizim fındığımızın fiyatını biz belirleyemiyoruz. Hamburg Borsası belirliyor.
Çünkü bizim fındığımızı alıp işleyen Almanya fındıktan bizim kazandığımızın kat kat fazlasını kazanıyor.
Çünkü ülkesinde hiç fındık yetişmeyen Almanya, Türk fındığıyla dünyanın üçüncü büyük fındık ihracatçısı olabiliyor.
Demek ki sorun dünyada tarım ürünlerine pazar olmaması değil, sorun ürettiğimiz ürünlerin para etmemesi değil, bizim çiftçimizin iyi üretemiyor olması da değil.
Sorun başka…
Sorun, bizim çiftçimizin ürettiği ürünlere pazar bulamayan siyasilerde…
Sorun, Almanların yaptığını beceremeyen fındığın sanayisini kurmayan siyasilerde…
Sorun, AB’ye Türkiye’de tarım nüfusunu azaltmaya söz veren siyasilerde…
Sorun, Tarım Bakanlığı’nı yan gelip yatma yeri olarak görenlerde…
Türkiye 1990’lara kadar pamuk ihraç eden bir ülkeydi. Dünyanın 7. büyük pamuk üreticisiydi. Bugün ithalatta 3. sırada. Pamuk ithalatının yüzde 40’ını Amerika’dan, yüzde 20’sini iflastaki Yunanistan’dan yapıyoruz.
Yunanistan’ın yüzölçümünün yaklaşık iki katı büyüklüğünde tarım alanına sahip olan Türkiye, Yunanistan ve ABD’den pamuk, Rusya’dan buğday, Çin’den sarımsak, Fransa’dan arpa, Sri Lanka’dan çay, Kanada’dan mercimek, İtalya’dan bakla, Mısır’dan pirinç, Ukrayna’dan mısır, Panama’dan muz, Meksika’dan nohut ithal ediyor.
Yunanistan, ABD çiftçisine ürettirip pamuğunu Türkiye’ye satarken Türkiye Çukurova gibi verimli topraklara sahip olduğu halde pamuk üretip para kazanamıyor. Bu durum siyasilerin, özellikle de Tarım Bakanlığı’nın beceriksizliği değilse nedir?
Türk çiftçisinin belini büken girdi maliyetlerindeki yükseklik de siyasilerin suçudur.
Mazotun üzerindeki vergi oranına bakın, çiftçinin kullandığı elektriğin fiyatına bak. Bu girdi maliyetleriyle sayısı iyice azalan Türk çiftçisinin hala üretim yapabilmesi mucize gibi bir şeydir.
Hem sen çiftçinin sırtındaki girdi maliyetlerini artırdıkça artırıyorsun sonra da ucuz üretemiyoruz gibi iddialarla şeker pancarına, tütün üretimine yasak getiriyorsun. Yani hem suçlusun hem de güçlü…
Siyaset olarak önce ABD’nin, AB ülkelerinin, en azından iflas eden Yunanistan’ın çiftçisine sağladığı kolaylıkları sağla verdikleri destekleri ver. Ucuz tohum, ucuz mazot, ucuz gübre, bilgi desteği vs bunları ver ondan sonra bak Türk çiftçisi nasıl dünyada bir numara oluyor.
Her şeyi çiftçinin sırtına yık, sonra da Türk çiftçisini beceriksizlikle suçla. Oysa asıl beceriksiz olan tarımı yöneten siyasiler...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024