Bugün 70 milyon tek vücut halinde, düvel-i muazzama olarak adlandırılan Birinci Dünya Savaşı'ndan galibiyetle çıkmış büyük güçlerin dört bir koldan Türkiye'yi bölüp parçalamak için topyekün harekete geçtikleri bir ortamda, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde 'milli bağımsızlığın' ilk adımının atıldığı tarihi günün 82. yıldönümünü kutluyoruz.
Tarih 30 Ekim 1918... Birinci Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti, Ege Denizi'ndeki Limni Adasının Mondros liimanındaki görüşmelerin ardından, savaşın galibi İtilaf Devletleri'nin temsilcisi İngiltere ile Mondros Ateşkes Anlaşması'nı imzalıyordu. 25 maddelik sözkonusu anlaşmaya göre, Çanakkale ve İstanbul Boğazı'ndaki istihkamlar ile Toros tünelleri İtilaf devletleri askerlerince işgal edilecekti. Daha da önemlisi, İtilaf Devletleri'ne, güvenliklerini tehlikeye düşürecek olayların patlak vermesi durumunda, başka stratejik nokta ve bölgeleri işgal etme hakkı tanınıyordu. Ayrıca, sınır güvenliği ve iç güvenlik için gerekli birimler dışında bütün Osmanlı orduları terhis edilecek ve limanlarla demiryolları itilaf subaylarının emrine verilecekti. Nitekim Mondros Anlaşması'nın imzalanmasından 14 gün sonra İtilaf kuvvetleri Boğazlar'daki bütün istihkamları ele geçiriyordu!
İşgaller başlıyor
Mondros Anlaşması'nın imzalanmasıyla birlikte, Anadolu'yu aralarında paylaşan devletler harekete geçti. Aynı topraklar farklı tarihlerde birden fazla devlete vaat edildiği için, Paris Konferansı görüşmeleri sürerken, bir yandan da işgalde öncelik kapma yarışı başladı. Önce İngiltere, Fransa'yı bölgedeki toprak isteklerinden vazgeçirmek için 1 Kasım 1918'de Musul'a girdi. Aynı yılın aralık ortalarında da Antep'e kadar olan bölgeyi işgal etti. İngiliz işgali 1919'un ilkbahar aylarında Urfa'ya kadar uzanırken, Fransızlar da Mersin ve Adana yöresini işgal ettiler.
Direniş örgütleri kuruluyor
İtilaf devletlerinin Anadolu'nun dört bir köşesini işgal ederken; tarih boyunca hiçbir zaman 'boyunduruk altına' girmeyen Türk milleti de topyekün harekete geçmişti. İzmir, Trabzon, hatay, Adana; İçel gibi pekçok ilde 'müdafaa-i hukuk' cemiyetleri kuruluyor, yerel direniş örgütleri 'işgalcilere karşı ilk derslerini' veriyordu.
Kurtuluşa giden yol
İtilaf devletleri yukarıda sayılan işgallerle yetinmedi. 15 Mayıs 1919'da Yunanistan'ı her türlü gelişmiş silahlarla techiz ederek, İzmir'i işgal etmesini sağladılar. Bu işgal, milli mücadelenin tetikleyicisi oldu. Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu resmi müfettişi sıfatıyla, ertesi gün 'milli mücadeleyi örgütleyip, tek vücut haline getirme' düşüncesiyle Bandırma Vapuru ile Samsun'a doğru yola çıktı. İşte bu tarih, dört bir köşesi işgal edilmiş vatanın yeniden kurutuluşu için 'atılmış' en önemli ve kritik adımdı.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun, Havza ve Amasya'daki çeşitli görüşmelerden sonra 21 Haziran'da Amasya Tamimi olarak bilinen bir genelge yayımladı. Bu belgede ülke bütünlüğünün ve bağımsızlığının tehlikede olduğuna dikkat çekiliyor, bu durumun ancak milli direnişle aşılabileceği belirtiliyordu. Ayrıca bütün mülki ve askeri yöneticilerin Sivas'ta toplanacak bir kongre için hazırlık yapması isteniyordu.
Artık 'bağımsızlık kervanı' yola çıkmıştı...
Tarih 30 Ekim 1918... Birinci Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti, Ege Denizi'ndeki Limni Adasının Mondros liimanındaki görüşmelerin ardından, savaşın galibi İtilaf Devletleri'nin temsilcisi İngiltere ile Mondros Ateşkes Anlaşması'nı imzalıyordu. 25 maddelik sözkonusu anlaşmaya göre, Çanakkale ve İstanbul Boğazı'ndaki istihkamlar ile Toros tünelleri İtilaf devletleri askerlerince işgal edilecekti. Daha da önemlisi, İtilaf Devletleri'ne, güvenliklerini tehlikeye düşürecek olayların patlak vermesi durumunda, başka stratejik nokta ve bölgeleri işgal etme hakkı tanınıyordu. Ayrıca, sınır güvenliği ve iç güvenlik için gerekli birimler dışında bütün Osmanlı orduları terhis edilecek ve limanlarla demiryolları itilaf subaylarının emrine verilecekti. Nitekim Mondros Anlaşması'nın imzalanmasından 14 gün sonra İtilaf kuvvetleri Boğazlar'daki bütün istihkamları ele geçiriyordu!
İşgaller başlıyor
Mondros Anlaşması'nın imzalanmasıyla birlikte, Anadolu'yu aralarında paylaşan devletler harekete geçti. Aynı topraklar farklı tarihlerde birden fazla devlete vaat edildiği için, Paris Konferansı görüşmeleri sürerken, bir yandan da işgalde öncelik kapma yarışı başladı. Önce İngiltere, Fransa'yı bölgedeki toprak isteklerinden vazgeçirmek için 1 Kasım 1918'de Musul'a girdi. Aynı yılın aralık ortalarında da Antep'e kadar olan bölgeyi işgal etti. İngiliz işgali 1919'un ilkbahar aylarında Urfa'ya kadar uzanırken, Fransızlar da Mersin ve Adana yöresini işgal ettiler.
Direniş örgütleri kuruluyor
İtilaf devletlerinin Anadolu'nun dört bir köşesini işgal ederken; tarih boyunca hiçbir zaman 'boyunduruk altına' girmeyen Türk milleti de topyekün harekete geçmişti. İzmir, Trabzon, hatay, Adana; İçel gibi pekçok ilde 'müdafaa-i hukuk' cemiyetleri kuruluyor, yerel direniş örgütleri 'işgalcilere karşı ilk derslerini' veriyordu.
Kurtuluşa giden yol
İtilaf devletleri yukarıda sayılan işgallerle yetinmedi. 15 Mayıs 1919'da Yunanistan'ı her türlü gelişmiş silahlarla techiz ederek, İzmir'i işgal etmesini sağladılar. Bu işgal, milli mücadelenin tetikleyicisi oldu. Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu resmi müfettişi sıfatıyla, ertesi gün 'milli mücadeleyi örgütleyip, tek vücut haline getirme' düşüncesiyle Bandırma Vapuru ile Samsun'a doğru yola çıktı. İşte bu tarih, dört bir köşesi işgal edilmiş vatanın yeniden kurutuluşu için 'atılmış' en önemli ve kritik adımdı.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun, Havza ve Amasya'daki çeşitli görüşmelerden sonra 21 Haziran'da Amasya Tamimi olarak bilinen bir genelge yayımladı. Bu belgede ülke bütünlüğünün ve bağımsızlığının tehlikede olduğuna dikkat çekiliyor, bu durumun ancak milli direnişle aşılabileceği belirtiliyordu. Ayrıca bütün mülki ve askeri yöneticilerin Sivas'ta toplanacak bir kongre için hazırlık yapması isteniyordu.
Artık 'bağımsızlık kervanı' yola çıkmıştı...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.