Osmanlıya ihaneti belgelendikten sonra "orta kapı"da idam edilen Patrik Gregorios'un özlemini çektiği günlere mi geldik?Rus Çarı'na gönderdiği tavsiyeler zaman içinde madde madde, satır satır uygulandı ve papazın dediği gibi "hissettirmeden yıkım tamamlandı da" haberimiz mi olmadı?Hissettirmeden yıkım tamamlandı ise nasıl haberdar olacağız ki, olacaksınız ki?Yıkım tamamlanmadı ise 2008'in Şubat ayında bu milletin meclisinde oylanan, onaylanan ve yasalaşan Vakıflar Yasa Tasarısı neyin nesi?Osmanlının son döneminde, devletin parçalanması için ve daha sonra başlayan, Türk milleti için ölüm-kalım mücadelesi olan Kurtuluş Savaşının başarısız olması için bütün güçlerini ortaya koyan, cephanelik haline getirilen kiliselerin önlerinin açılması, sınırsız mülk edinmelerinin sağlanması nasıl izah edilecek.Galiba hissettirmeden yıkımı tamamladılar, son darbeyi de AKP kadroları eliyle vuruyorlar. Çünkü bu kadrolar da zaten, diyalog, hoşgörü, Ilımlı İslam gibi ecnebi şurupları ile hissettirmeden "uyumlu"hale getirilen kadrolar.O meşhur patriğin, yani bu gün çıkarılan yasa ile devlet içinde devlet haline getirilmek istenene Fener Rum Patrikhanesinin o günkü patriğinin Rus Çarı'na yazdığı mektubu bir kez daha hatırlayalım:"Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler çok sabırlı ve dayanıklı insanlardır. Gayet gururludurlar ve izzet-i nefis sahibidirler. Bu özellikleri de; dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, geleneklerinin kuvvetinden, padişahlarına, komutanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir.Türkler zekidir ve kendilerini müspet yolda sevk ve idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkardırlar. Onların bu üstünlükleri, hatta kahramanlık ve bahadırlık duyguları, geleneklerine olan bağlılıktan, ahlaklarının sağlamlığından gelmektedir.Türklerde önce itaat duygusunu kırmak ve manevi bağları yok etmek ve dine dayanma güçlerini zaafa uğratmak gerekir. Bunun da en kısa yolu, milli ve manevi geleneklerine uymayan dış fikirlere ve davranışlara onları alıştırmaktır. Türkler dış yardımı reddederler, haysiyet duyguları buna engeldir. Velev ki geçici bir süre için görünüşte kuvvet ve kudret verse de, Türkleri dış yardıma alıştırmak gerekir. ,Maneviyatları sarsıldığı gün, Türkleri kendilerinden şeklen çok kalabalık ve görünüşte egemen güçler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi araçların üstünlüğü ile onları yıkmak mümkün olacaktır.Bu nedenle, Osmanlı Devletini tasfiye için soyut olarak harp meydanlarında zafer kazanmak yeterli değildir ve hatta sadece bu yolda yürümek Türklerin haysiyet ve vakarını tahrik edeceğinden, gerçeklere ulaşmalarına neden olabilir. Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden bünyelerindeki bu yıkımı tamamlamaktır."Hissettirmeden yıkım tamamlanmış olmalı ki; daha seksen yıl evvel, bağımsızlık mücadelesi veren şüheda ecdadımıza silah doğrultan, Ermeni Rum çetelerini örgütleyen, haçlı dünyasından getirdiği modern silahlarla donatan kiliselerin, sınırsız mülk edinmelerine, dışarıdan sınırsız yardım almalarına imkan tanıyan bir yasa meclisimizden sessiz sedasız geçebiliyor.Yıllardır yapılan diyalog ve hoşgörü organizeleri, diyalog iftarları, papazlı, kiliseli, çanlı, haçlı programlar, yayınlar böyle bir zemin oluşturdu; koca bir ülkenin altına tonlarca patlayıcı yerleştirmekten farksız olan bu yasa karşısında kitleler sessiz ve tepkisiz.Hissettirmeden yıkım tamamlanmış demek ki.Şimdi, Kurtuluş Savaşı yıllarında, İzmir sahillerinde Yunan askerlerini karşılayan, onları kutsayan ve her cümlesi bir atom bombası kadar tahripkar olan papazlara gün doğmuştur, o gün İzmir Metropoliti Yunan askerlerini şöyle kucaklıyor:"Asker evlatlarım. Helen çocukları, bugün ata topraklarını yeniden fethetmekle İsa'nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı döküp içerseniz o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım. Haydi buyurunuz, bütün azizler sizin arkanızda olacak. Atalarınızın toprakları sizleri bekliyor."20 Şubat 2008 günü Meclisimizden geçen Vakıflar Yasası, azınlıklara; "haydi buyurun, atalarınızın toprakları sizleri bekliyor" demekten başka bir şey değildir. Gelecek nesiller bu yasaya "evet" manasında el kaldıranları mutlaka lanetleyeceklerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025