Avrupalılaşma sevdası güden siyasiler kendi öz değerlerini unutup çözümleri hep başkalarından, özellikle de batıdan beklemiştir. Sergilediği bu tavrına da bahane olarak; "kendi başımıza kalırsak aç kalırız, işsiz, aşsız kalırız" sözleridir. Aslında bu mantık, küresel güçlerin sindirme taktiklerinden olup, tamamen aldatmacadır. Gerek AB, gerek ABD ile ilişkileri devam ettirirken vatandaşa verilmek istenen mantık da; "güçlü olmak, milli gelirimizi artırıp zengin olmak, yalnız kalıp kurda kuşa yem olmamak, medeniyetten, ilimden, teknikten, insan haklarından daha fazla istifade etmek dolayısıyla da güçlünün yanında olmak" düşüncesi olmuştur.Tarih sahnesinde yerimizi aldığımız günden bu yana biz Türk Milleti'nin başı her zaman belalı olmuştur. Haklı olmak, haklı kalmak, haklının yanında yer almak ve Hakla beraber olmak bizim sevdamız olmuştur. İşte bundan dolayı da her zaman haksızların hedefi olmuş, bazen kazanmış bazen kaybetmişiz ama yakın tarihimize kadar hiçbir dönemde haksızın yanında yer almamışızdır. Yakın tarihte Mustafa Kemal Atatürk'ün 1938 de aramızdan ayrılmasıyla birlikte dünyanın dengeleri değişmeye başlamış, birileri yönümüzü batıya doğru sinsi bir şekilde çevirmiş, bundan sonra haklının değil güçlünün yanında yer alma mantığı oluşturulmaya başlamıştır. Türk milletinin sürekli başının belası olan haçlı batı bu sefer işlerini daha sağlama almak için, misyonerlik faaliyetlerine ağırlık vermiş, onlar asla bizi hoş görmez iken, hep bize hoşgörüyü tavsiye etmişler, bu konuda içimizden birilerine hoşgörü ve diyalog fedailiği görevi vererek, oynadıkları tiyatroyla milletimizin düşünce dünyasını yavaş yavaş değiştirmişlerdir. Hoşgörü fedailerinin görüş ve düşünceleri neticede millete iktidar olmuş ama vaat edilen ne maddi ne manevi rahatlık oluşmadığı gibi, kanla alınmış vatan toprakları satışa çıkarılmış, borç boçla ödenerek borçlar katlanmış, ya da sata sata bu günlere gelinmiştir. 2008'le birlikte AB, ABD ile ilişkilere hız verilmiş, bu yılın AB yılı olacağı peşinen ilan edilmiştir. Hoşgöre hoşgöre dini ve milli ölçümüz, sata sata toprağımız elden gitmeye devam etmektedir. Bu gün gelinen noktada Türk insanı asla mutlu değildir. İktidarların asıl görevi milletlerine mutlu ve güvenli bir hayat sağlamak olduğuna göre, bu beklentilerin bugüne kadar gerçekleşmemesi bir yana, gerçekleşme ihtimali de gün geçtikçe hayal olmaktadır. Bu güne kadar batılcık noktasında bu kadar batıya teslim ve yakın olunmadığı halde, örnek alınan batı her yönden batağa saplanmaktadır. Kültürü, dini ve son olarak da ekonomisi batmıştır. Şimdi kendimize şunu sormak hakkımız değil mi; Bu güne kadar batı batı dedik, ne kazandık ne kaybettik? Bırakın basiret gözünü, normal gözle bakmakla bile vereceğimiz cevap herkesinki ile aynıdır; "İflas" ..!Görünen manzara batıcılık iflas etmiştir? Bütün baskılara, yıldırmalara rağmen, millet olarak; mutlaka milli çözümler bulmak, kendimize dönmek zorundayız. Çözüm çok uzakta değildir. Çözüm; Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modelindedir", "Sosyal Devlet, Milli Devlet" projesindedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025