Diplomasi tarihimizin en büyük isimlerinden biri, Hariciye Nazırı ve Sadrazam Âli Paşa'dır. 1815'te fakir bir kapıcının oğlu olarak dünyaya gelen Âli, mahalle mektebini bitirdi. Çok iyi lisan kabiliyeti görüldüğü için, on beş yaşında divan kâtibi oldu. ÂLİ Paşa vefatından önce, Sultan Abdülaziz'e hitaben bir "Siyasi Vasiyetname" yazdı, tecrübelerini, dış politikaya ve içerideki ıslahata dair tavsiyelerini anlattı Vasiyetname'sinde Âli Paşa, "Avrupa bizi yolmak istiyordu" diye yazar, "Avrupa'nın bizim için sürekli endişe kaynağı olduğunu" belirtir. Sanayileşen, gelişen Avrupa... Sanayi devrimini kaçırmış ve gayrimüslimlerin milliyetçi isyanlarıyla sarsılan, dağılan Osmanlı... Âli Paşa'nın siyaseti şudur: "Avrupa'nın bütün tavsiyelerini kabul etmek bizim için felaket olur... Ama bunu açıkça ifade etmek de hatadır... " Âli Paşa "vatandaşlık bağı" (rabıta-i vatandaşi) terimini siyaset ve hukuk dilimize sokan ilk devlet adamımızdır.Artık Rum, Bulgar ve Ermeniler "vatandaş" olarak Müslümanlara eşitti; memur olacak, Halife-Padişah'ın ordusunda askerlik yapacaklardı!Müslümanların tepkisini düşünün... Âli Paşa, Müslümanların seneler boyu askerlik yaptığını, savaşta kırıldığını, gayrimüslimlerin ise nüfuslarının hızla arttığını, ticaret ve sanayi ile zenginleştiğini belirtir, "Tarih, fethedenlerin, fethedilenler içinde eriyip kaybolduklarının misalleriyle doludur" diye uyarır. Taha Akyol / Milliyet