Dün Çanakkale Zaferi'nin 100. yıldönümünüydü, Cenab-ı Hak bu büyük zaferle tarih yazan, bizlere mukaddes bir vatan emanet eden başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm dedelerimize rahmet eylesin.Şehitlerimizin şefaatinden bizleri mahrum etmesin.Bildiğiniz gibi, İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Savaşı'nı Bedir Savaşı ile mukayese ediyor.Bedir Savaşı, batılın tüm gücüyle saldırarak hakkı yok etmek istediği ama bunda muvaffak olamadığı, neticede hakkın, elde ettiği zaferle mücadelesinin zirveye taşındığı muhteşem bir savaştı.Çanakkale Savaşı da o günün en büyük düşmanlarının, hakkın temsilcisi Türk milletini tarihten silmek için yaptığı bir işgal girişimiydi ama hakkın temsilcisi dedelerimiz bu kuşatmayı yok ederek, çok yakın bir zamanda zuhur edecek olan Kurtuluş Savaşı'nın da zeminini hazırlamış oldular.Her iki savaş da batılın karşısında hakkın galip geldiği, yüceldiği, düşmanların büyük korkuyla hezimete uğradığı savaşlardı.Her iki savaşta da Cenab-ı Hakk'ın yardımı ve Peygamber Efendimizin şefaatiyle harikulade hadiseler yaşandı.Ve önemli bir nokta; Bedir Savaşı'nın kahramanı İmam Ali Efendimizdi, birçok üst düzey müşriki öldürerek savaşın seyrini değiştirdi; Çanakkale Savaşı'nın kahramanı ise İmam Ali'nin soyundan gelen, seyit olan Mustafa Kemal Atatürk'tü, o da her türlü imkansızlığa rağmen düşmana nefes aldırmayan bir mücadeleyle onları perişan ettirdi ve geri püskürttü.Atatürk'ün savaş stratejisine dikkatlice bakarsanız, pasif ve savunmaya yönelik bir mücadele olmadığını, sürekli ileriye doğru, düşmanı yararak, taarruz şeklinde neticeye odaklanan bir mücadele olduğunu görürsünüz.Bu yönüyle baktığınızda ceddi İmam Ali'ye çok benzemektedir. İmam Ali Efendimiz de Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te, Hayber'de ve diğer katıldığı bütün savaşlarda hep düşman saflarına atlayan, yara yara ilerleyen, düşmana nefes aldırmayan, en güçlülerini yere yıkan bir mücadele ortaya koyduğunu görmekteyiz.Mustafa Kemal Atatürk, İstiklal Harbinde de aynı yöntemi uygulamıştır.Düşman dört bir yandan saldırmaktadır. Türk milleti Ankara ve civarına adeta hapsolmuş vaziyettedir. Düşman bir hamle sonra Ankara'yı da ele geçirme ve milli direnişi topyekun bitirme aşamasındadır.Kuvayı Milliye yerel olarak işgalcilerle mücadele vermektedir ama moral gittikçe tükenmektedir, umutlar azalmaktadır.Ankara'da milletin temsilcisi olarak öne çıkan bazıları da "İngilizlerin himayesine mi girelim", "Amerikalıların mı himayesine girelim" tartışmaları yapmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk ise bunların hiçbirisine aldırış etmeden, sürekli yeni hamleler geliştirmekte, bir taraftan Ankara'dakileri milli mücadeleye ikna etmeye çalışırken, bir taraftan da düşmanın adımlarını takip etmektedir.İnönü savaşları ve Sakarya Meydan Muharebesi düşmanın ilerleyişini durdurmaya yönelik olarak "Buradan öteye gidemezsin" tarzındadır; Dumlupınar Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz ise ileriye atlayarak düşmanı Türk vatanından söküp atmaya yöneliktir.Atatürk'ün bu taarruzlarında gemiler yakılmıştır, geri dönüş yoktur, sonuç ya istiklal olacaktır, ya da ölüm, yani şahadet?Aslında her ikisi de Allah'a ve ahiret gününe inanan bizler için "mutlak bir zafer"dir.Esasen bütün bu tespitlerden yola çıkarak, olağanüstü hadiselerin çok yaşandığı, tarihe destan olarak kaydedilen bütün bu muhteşem zaferlerde Ehl-i Beyt'in nefesinin mutlaka var olduğunu söylemeliyiz.Allah o nefesi üzerimizden eksik etmesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025