Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir. Ancak her savaşın bir dönüm noktası vardır. Bizim için birinci Dünya Savaşı'nın dönüm noktası Çanakkale Savaşlarıdır. Çanakkale Savaşlarının dönüm noktası ise Kurtuluş Savaşı'dır.
Müttefik orduları, 18 Mart 1915 tarihinde yaralı zırhlılarını alıp batan zırhlılarını Ege'nin derin sularında bırakarak geldikleri gibi çekip gitmişlerdir.
Çanakkale Savaşlarını, İttihatçıların sözcüsü Tanin gazetesi ulusa duyurmaktadır. Ancak Atatürk'ü sansürlemektedir de. Gazete, O'ndan komutan olarak söz etmekte ama adını vermemektedir. Gayet doğal olarak bunu yaptıran da Enver Paşa'dır. Kıskançlık, çekememe duygusundan mustarip ve ne yazık ki bir Genel Kurmay Başkanı olan Enver Paşa, Yarbay Mustafa Kemal'i kendisine rakip görmüştür.
Çanakkale'de tam 107 yıl önce bir Ulus, var olma veya yok olma savaşını verdi. Çünkü Türk ve dünya tarihinde unutulmayacak bir savaştır Çanakkale Savaşları. Mermilerin havada çarpıştığı, her santimetrekareye birkaç merminin düştüğü bir kahramanlık destanıdır da. Çanakkale Savaşları 1919 yılının 19 Mayıs'ında başlayan Kurtuluş Savaşlarının da başlangıcıdır.
Vampir gibi kanla beslenen uluslar, iştahlarını kabartan İstanbul, Çanakkale Boğazları ve Anadolu için yola çıkmışlardı. İngiltere ve Fransa, bu savaştan beklentilerini gerçekleştirmek için işbirliği yapmışlardı. Yedi düvelden gelen koskoca bir ordu, yine asrın son model savaş gemileri yutacakları lokma için, emecek kan için Çanakkale'deydiler. Ne yazık ki o lokmalar boğazlarında kalmış boğulmuşlardı Boğaz'da, Conkbayır'da, Seddülbahir'de kısaca Gelibolu Yarımadası'nda büyük kayıplar vermişlerdi. Mehmet Akif'in dediği gibi:
"Kimi Hindu, kimi yamyam kimi bilmem ne bela" Evet, Hintliler, Kanadalılar, Yeni Zelandalılar, Anzaklar, İngilizler, Fransızlar… Bizim topraklarımıza saldırdılar. Bize, askerimize, daha önemlisi onurumuza…
Savaşlar, tarih kitaplarıyla hafızalarda canlı kalır. 550.000 kişilik düşman ordusu karadan, İngiliz ve Fransız savaş gemileri denizden barut, mermi kusuyordu üstümüze. Kurşunlar, şarapnel parçaları, atılan bombalar siperlere yağmur gibi yağıyordu. Bir Yahya Çavuş bir takım askerle üç gün üç gece bir birliğe karşı direniyordu. O savaşta Koca Seyit 257 okkalık bir top mermisini, topun ağzına tek başına yerleştiriyordu. Peki, bu olağanüstülüğün kaynağı ne olabilir? Sorusunun yanıtı ise ruhtur, inançtır, onurdur diye yanıtlayabiliriz.
13 yaşındaki çocuk askerlerimiz, üniversitelerde okuyan gençlerimiz, Çanakkale'de ölüme koştular. Şehit oldular. 250.000 şehidimiz Gelibolu toprakları ile koyun koyuna yatmaktadırlar. Onun için Çanakkale bizim için bir tarihtir, bir destandır. Bence işin iki güzelliği var birincisi Batı ülkelerine boyun eğilmemiş ikincisi ise Çanakkale Savaşları, ulusa bir lider doğurmuştur. Mustafa Kemal Paşa'yı özgürlüğüne düşkün, toprağını kutsal gören bir millete Allah göndermişti. "Ben size burada savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum" sözü hafızalardan silineceğe benzemiyor.
Emperyalist İngiltere ve Fransa'nın Çanakkale seferinden çok büyük beklentileri vardı. Bu savaşla dünya tarihini değiştireceklerdi. Balkanları kendi yanlarına alacaklar, Rusya'yı yeniden güçlendireceklerdi. Rus ordusuna gerekli askeri malzemeyi hızlı bir şekilde ulaştırmak ve Osmanlı ordusunu saf dışı bırakmak, Kafkas cephesinde bulunan Rusya'yı rahatlatmak ve o cepheden Türk ordusunun geri çekilmesini sağlamaktı. Kısaca itilaf devletleri olarak Hasta adam Osmanlı'yı yok etmekti.
Biz, bu büyük ulusun vatansever evlatları olarak, bu cennet vatanımızı ve özgürlüğümüzü dış düşmanlara ve içteki teröre karşı yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, kızıyla tarih boyunca koruduk ve korumak bizim temel borcumuz, görevimizdir.
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023