Atatürk olsaydı NATO'da olmazdık

Atatürk'ü en iyi tanıyanlardan olan rahmetli Attila İlhan, "Atatürk batılılaşma yanlısıydı" iftirasına şu şekilde cevap veriyor:
"Mustafa Kemal Paşa'nın bütün söylev ve demeçlerini, bütün tamimlerini okuyun, içinde garplılaşmak (batılılaşmak) diye bir tabir yok, böyle bir hedef yok?
Mustafa Kemal Paşa'nın kullandığı kelime başından itibaren 'muasırlaşmak', yani çağdaşlaşmak? İkisinin arasında çok fark var? Çağdaşlaşmak bir kere diyalaktik bir kavram. Bugün Batıda olur, yarın Doğuda olur, öbür gün Kuzeyde olur. Hiç belli olmaz. Nitekim şimdi Avrasya yükseliyor. Yarın Avrasya'nın dünyanın zirvesi olma ihtimali her zaman gündemde?
Mustafa Kemal Paşa'da Batılılık diye bir mesele yok. Ama daha önemlisi var: Mustafa Kemal Paşa sağ kaldığı sürece Türkiye Cumhuriyeti'nin Batılı devletlerle bir anlaşması yok. Herhangi bir ittifakı, herhangi bir dostluk anlaşması yok."
Atatürk'ün işgalci Batıyla yaptığı tek anlaşma Lozan'dır, o da İstiklal Mücadelesi'ye elde edilen Anadolu coğrafyasının tapusunu işgalcilere imzalatmak içindir, büyük bir zaferdir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle, Lozan tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tapusudur.
Şimdi bu bilgiler ışığında NATO kapsamında yaşanan son gelişmeleri değerlendirelim.
Malum, geçtiğimiz hafta, Norveç'te bulunan Ortak Harp Merkezi'nde (JWC) 8-17 Kasım tarihleri arasında NATO kapsamında gerçekleştirilen Trident Javelin tatbikatında Atatürk'ü ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "hedefteki düşman liderler" olarak gösteren bir skandal yaşanmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu skandalla ilgili şu sert sözleri söylemişti:
"Daha dün Norveç'teki NATO tatbikatında sergilenen terbiyesizliği takip ettiniz. Bazı yanlışları aptallar değil ancak alçaklar yapar. "
"Kıbrıs Barış Harekatı'nda ve terörle mücadele döneminde kime ne kadar güvenenebileceğimizi gördük."
"Bu kuru bir özürle üzeri örtülebilecek bir şey değildir."
"Suriye'den ülkemize yönelik tehditlerin zirveye çıktığı bir dönemde füze savunma sistemlerini geri çekerek Türkiye'ye yönelik bir saldırı durumunda harekete geçilmeyebileceği intibasını veren NATO'nun güvenirliği, tüm üye ülkeler nezdinde sorgulanır hale gelmiştir."
Cumhurbaşkanı'ndan sonra Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu'nun açıklaması da çok sertti. "Bütün darbelerin ve savunma sanayinde bağımlılığın arkasında NATO vardır. NATO üyeliğimizi gözden geçirmemizin zamanı gelmiştir" ifadelerini kullandı Topçu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Başdanışmanının bu sert ifadelerine bakılırsa, NATO'ya çok sert bir tepki verileceği, hatta NATO'yla yolların ayrılacağı düşünülebilir, peki böyle mi?
Avrupa Birliği (AB) Bakanı Ömer Çelik hafta sonu Kanada'da katıldığı Halifax 9. Uluslararası Güvenlik Forumu'nda yaptığı açıklamada, "Biz NATO'nun kurucu üyesiyiz, NATO'da önemli bir gücüz. Türkiyesiz herhangi bir şekilde NATO düşünülemez. Zaten Genel Sekreter de diğerleri de Türkiye'nin burada anahtar ülke olduğunu, sürekli olarak 'anahtar ülkedir Türkiye' bu ifadeyi kullanarak bunu değerlendirdiler. Dolayısıyla gereğinin yapılmasını bekliyoruz" dedi.
Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ ise önce NATO'yu yerden yere vurdu, sonrasında ise Ömer Çelik gibi NATO ile ilişkilerimizin aynen devam edeceğini ifade etti:
"Bu, kişilerin tasarrufu ile izah edilemez. Bu, NATO tarihinin en büyük skandallarından bir tanesidir. Kabul edilemez bir durumdur, açık bir had bilmezliktir. Bu işin üzerinin örtülmemesi, örttürülmemesi gerektiğini de çok net şekilde ifade ediyoruz? Türkiye NATO'nun saygın bir üyesidir. Bundan sonra da katkılarını sunmaya devam edecektir?"
Şimdi siyasilerimizin NATO'ya yönelik suçlamalarını bir daha özetleyelim:
* NATO tatbikatında yapılan terbiyesizliktir, alçaklıktır.
* Kabul edilemez bir durumdur, açık bir had bilmezliktir.
* Bu skandal NATO tarihinin en büyük skandalıdır.
* Kıbrıs Barış Harekatı'nda ve terörle mücadelede NATO'ya güvenemeyeceğimizi gördük.
* NATO'nun güvenilirliği sorgulanmaktadır.
* Türkiye'deki bütün darbelerin arkasında NATO vardır.
* Savunma sanayindeki bağımlılığımızın arkasında NATO vardır.
* NATO üyeliğimizi gözden geçirmeliyiz.
Tepeden tırnağa söylenen bu ifadeler, artık NATO'da bir saniye bile bulunmamamız gerektiğini ortaya koyuyor. Buna rağmen yine siyasilerimizin açıklamalarına göre sonuç ne: "Türkiyesiz NATO düşünülemez. Türkiye NATO'nun saygın bir üyesi olmaya devam edecektir."
Saygın olmayan, terbiyesiz, alçak, hadsiz olan, en büyük skandala imza atan, güvenilir olmayan, en çok yardıma ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda sırtımızdan hançerleyen, ülkemizde darbeler yaparak içişlerimize açıkça müdahale eden NATO'nun ısrarla saygın bir üyesi olmak? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Atatürk olsaydı NATO'dan çıkar mıydık? Bence bu soru çok yanlış; doğru ifade: "Atatürk olsaydı asla NATO'ya girmezdik, AB hayaline kapılmazdık, ABD ile stratejik müttefik asla olunamayacağını en başta bilirdik. Ve AB, ABD kafalı siyasilerimizin 79 yıldır yaptığı yanlışları asla yapmazdık."
Bir gece ansızın Atatürkçü oluveren siyasilerimiz, bu gerçeği iyi görmeliler.
Ve bugün bu duruşu ortaya koyan tek lider; Atatürk'ün izini takip ederek yürüyen, gerçek Atatürk'ü "Hoş Geldin Atatürk" kitabıyla önümüze koyan, "Atatürk Vatandır" sempozyumlarıyla bu gerçekleri milletimize anlatmaya çalışan ve "Ne AB, Ne ABD tek çözüm Bağımsız Türkiye" diyen ve de bu sözün altını modelleriyle, tezleriyle dolduran Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Birilerinin gündemi sulandırmasına ve de bu gerçeği gizlemesine asla müsaade etmeyin, yoksa 79 yıldır olduğu gibi kaybeden yine siz olursunuz.