Ülke olarak seçim atmosferine her gün biraz daha giriyoruz. Son 16 yılda 14. kez sandığa gideceğiz. Vatandaşın önüne 16 yılda 13 kez (6 genel, 3 yerel, 3 referandum ve 1 Cumhurbaşkanlığı seçimi) sandık geldi. İstikrar dendi, tek başına iktidar dendi, öyle dendi, böyle dendi; vatandaş hep aynı yönde oy kullandı.
Sonuç: Ülke nereden nereye geldi!
İşte size bazı ekonomik rakamlar:
2002 sonunda 129.6 milyar dolar olan dış borcumuz, 2017'de 453.2 milyar dolara yükseldi.
2002'de yıllık 15 milyar dolar olan dış ticaret açığımız, 2017 itibarıyla 55 milyar dolara çıktı.
Bu rakamı değerlendirirken 2002'de 6 sıfır atılmış hali ile 1.50 TL olan dolar kurunun bugün 5.37 TL'ye yani 3 buçuk katına çıktığını da dikkate alarak değerlendirelim.
Resmi işsiz sayısı 15 yılda 2.5 milyondan 3.5 milyona çıktı.
2002 yılında yüzde 10.3 olan işsizlik oranı 2017 itibarıyla yüzde 10.9'a yükseldi.
Yıllardır her seferinde daha kötü ekonomik tablolar ve farklı toplumsal sorunlar olmasına rağmen vatandaşın tercihi değişmedi. Muhalefet de iktidar da hep aynı partiler oldu.
İktidar böyle iken muhalefet farklı mıydı?
Muhalefet de Meclis'te halkın onu taşıdığı makamı değerlendiremedi. Gerek seçim meydanlarında, gerek Meclis kürsüsünde iktidarın hatalarını ve çözüm yollarını tam olarak ortaya koyamadılar. MHP, tamamen iktidar saflarına geçerek vatandaştan aldığı muhalefet görevine ihanet etti. CHP ise, tabir caizse hep iktidarın ekmeğine yağ sürdü, millet adına milletin hakkına sahip çıkamadı. Sonradan kurulan İYİ Parti'nin ise taşıma su ile değirmen döndürmeye çalıştığı ve Meclis'teki diğer partilerle aynı çizgide yer aldığı artık herkesin bildiği bir gerçek.
Hz. Peygamber (s.a.v.), "Mümin aynı delikten iki kere ısırılmaz" buyurur. Ama biz Müslümanlardaki nasıl bir feraset ki! 16 yılda 13 kez ısırıldık.
Isırma deyince aklıma Beydebanın Kelile ve Dimnesinden Kulaksız Eşek Masalı aklıma geldi:
Evvel zaman içinde ormanda yaşayan bir aslan varmış. Bir çakal da aslanın artıklarıyla geçinirmiş. Aslan bir zaman sonra uyuz olmuş, zayıflamış, avlanamayacak bir hale gelmiş.
Çakal sormuş:
- Ey ormanın hükümdarı! Sana ne oldu da bu duruma düştün?
Aslan cevap vermiş:
- Uyuz hastalığına yakalandım, zayıf düştüm. Hastalığımın tek çaresi var, o da eşek kulakları ve yüreğidir.
Çakal hemen:
- Bu iş kolay. Bildiğim bir yerde bir boyacı var. Onun bir eşeği var. Ben o eşeği sana getiririm, demiş ve hemen yola koyulmuş. Boyacının eşeğinin yanına varır varmaz:
- Seni çok zayıf gördüm. Neden bu duruma düştün?
Eşek cevap vermiş:
- Sahibim bana yemi az veriyor. Ama ondan da kaçamıyorum. Beni mutlaka yakalayıp çalıştırıyor ve aç bırakıyor.
Çakal eşeği dinledikten sonra hemen söze başlamış:
- Benim bildiğim bir yer var. Geniş ve yeşil otlakları var. İçinde güzel ve semiz dişi bir merkep var, kendisine bir eş aramaktadır.
Eşek:
- Peki! Hemen gidelim, demiş.
İkisi beraber hemen yola çıkmışlar. Çakal; eşeği, aslanın bulunduğu ormana götürmüş. Sonra aslanın yanına giderek, ona eşeğin bulunduğu yeri söylemiş. Aslan, eşeği görünce üzerine atılıp parçalamak istemiş. Ancak zayıf düşmüş olan aslan, bunu başaramamış ve eşek kaçıp gitmiş.
Çakal, aslana bakarak:
- Bu kadar mı zayıf düştün?
Aslan:
- Bu eşeği bir daha bulup getirebilirsen, onu elimden kimse alamaz!..
Çakal, eşeği tekrar bulmuş ve ona şöyle demiş:
- Neredesin yahu? Dişi merkep, seni görünce üzerine atıldı. Sen de yerinden kımıldamamış olsaydın, onun yumuşadığını fark edecektin.
Eşek bu sözlerden hoşnut kalmış. Mutlu olarak çakalın peşinden yürümeye başlamış. Gide gide, aslanın bulunduğu yere varmışlar.
Çakal, eşeğe:
- Sen burada biraz dinlen. Ben hemen geliyorum, demiş.
Eşek beklemeye başlamış. Çakal da hemen aslana haber vermiş. Bu kez avını yakalamaya kararlı olan aslan, eşeğin bulunduğu yere yaklaşmış. Birden eşeğin üzerine atlayarak eşeği parçalamış. Arkasından aslan çakala seslenmiş:
- Eşeği yemeden önce temizlenip yıkanmam lazım. Uyuzdan ancak öyle kurtulabilirim. Sen eşeğin yanında bekle! Ben döndükten sonra, onun kulaklarını ve yüreğini yiyeceğim. Gerisini sana bırakırım.
Aslan yıkanmaya gittikten sonra çakal, eşeğin kulaklarını ve yüreğini kendisi yemiş. Aslanın uğursuz sayarak ona yaklaşmayacağını düşünmüş. Aslan, yıkanıp çakalın yanına gelmiş. Bir de ne görsün! Eşeğin yüreği ve kulakları yok. Çakala sormuş:
- Eşeğin kulakları nerde?
Çakal:
- Onun yüreği ve kulakları olsa idi, ilk tehlikeyi atlattıktan sonra hiç geri döner miydi?
Lafın tamamı söylenmez. Artık bu masaldaki 3 kahraman kimlere benziyor, ona siz karar verin.
Ne diyelim zararın neresinden dönülürse kârdır!
Unutmayalım #MuhalefetDeğişmedenİktidarDeğişmez
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Türkiye'nin geleceği için doğru bir zemin arayışı / 28.04.2025
- İstanbul depremi ve gerçekler / 27.04.2025
- Meydanlar bize ne mesaj veriyor? / 31.03.2025
- Büyük İsrail Projesi ve Kürt Özerk Bölgesi / 23.03.2025
- Kadınların hak arayışı ve ekonomik bağımsızlık / 18.03.2025
- Gençler umutlarını kaybediyor / 17.03.2025
- Atatürk ve demokrasi / 14.03.2025
- Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü / 13.03.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinin başrolünde kim var? / 11.03.2025
- Tam bağımsız Türkiye, milli birlik ve ekonomi / 10.03.2025
- İstanbul depremi ve gerçekler / 27.04.2025
- Meydanlar bize ne mesaj veriyor? / 31.03.2025
- Büyük İsrail Projesi ve Kürt Özerk Bölgesi / 23.03.2025
- Kadınların hak arayışı ve ekonomik bağımsızlık / 18.03.2025
- Gençler umutlarını kaybediyor / 17.03.2025
- Atatürk ve demokrasi / 14.03.2025
- Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü / 13.03.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinin başrolünde kim var? / 11.03.2025
- Tam bağımsız Türkiye, milli birlik ve ekonomi / 10.03.2025