Yılsonu yaklaşıyor. Yılsonu demek yeni asgari ücretin ne kadar olacağı tartışmalarının başlaması demek. Bugün başladı yanılmıyorsam. Tam bir tiyatro?
Çünkü her yıl aynı senaryo tekrarlanıyor. Muhalefet ve bazı sendikalar, yazarlar vs. enflasyon verilerini açıklıyor, konuşuyor, konuşuyor. Medyanın bir bölümü özel haberler yapıyor. Diğer bölümü karşı haberlerle cevap veriyor.
Sonra ilgili bakanlar ve sendikalar bir araya geliyor. Hükümet bir rakam koyuyor. Sendikalar da, hükümetin koyduğu rakamın en az iki katı bir rakam koyuyor masaya. Toplantılar bir, iki, üç derken uzuyor, sert tartışmalar yaşanıyor. Neticede hükümet koyduğu rakama yarım puanlık bir artış yaparak işi bağlıyor. Hep böyle olmadı mı?
Geçenlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu popüler bir çıkış yaptı; "Asgari ücret en az 2.000 TL olmalıdır" dedi.
Dedim ya! Popüler bir çıkış. Ne bu hükümet, ne de bir başka hükümet bu sistemde (serbest piyasa, kapitalizmde) asgari ücreti 2.000 TL yapamaz.
Ha! Yapar yapmasına da, işsizlik iki katına çıkar. Bakın, geçen sene CHP'nin gazına gelen AKP, mecburen asgari ücreti 1.400 TL ve artıları olarak açıkladı. Sonra ne oldu?
İşsizlik rakamları rekorlar kırmaya başladı. İşletmeler birer birer değil yüzer yüzer kapanmaya başladı. Bakanlar ne dedi? Suriyeliler sayesinde fabrikalarımız çalışıyor. Yani işletmelerde yerli işçi değil ucuz fiyata Suriyeli, Pakistanlı, Afgan işçiler çalıştırılmaya başlandı.
CHP'ye nasıl verirsin sorusu sorulduğunda diyor ki, "Bunların israfa (Saraylara, araçlara, uçaklara, gezmelere vs.) harcadıkları parayı ben vatandaşa veririm."
Bu AKP mantığıyla orantılı bir mantıktır. 15 yıldır AKP'nin en çok dillendirdiği söylem nedir? Yol, köprü, havaalanı, tünel, okul, hastane yaptık.
Nasıl yaptınız? Devletin neyi var, neyi yok satarak. Şimdi satacak bir şey kalmayınca zamlar sıralanıyor.
Diyelim ki, CHP israfı önledi. Milyonluk araçları, örtülü ödenekleri, gezileri kıstı, sattı, hazineye koydu. Bir ay, üç ay, beş ay sonra bunlar bitti. Ne olacak? Gelsin zamlar.
Sistem bozuk kardeşim, sistem sömürü sistemi. Bu sistemde çalışana, hak edene, emekçiye alın terinin karşılığını veremezsin.
Tabi bu yazıyı okuyanlar bizlere en çok sordukları soruyu tekrar soracaklardır. Neydi o soru? "Ama Haydar Baş asgari ücreti en az 5.000 TL yapacağız diyor, nasıl yapacak?"
Sayın Baş muhakkak ki sözünün eri bir insandır ve dünya tarihinde seçimlere noterden tasdikli, taahhütlü projelerle giren tek liderdir.
Sayın Baş, bu sistemde 5 bin TL vereceğim, demiyordu. Ne diyordu? Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçireceğiz ve asgari ücreti en az 5 bin TL yapacağız, diyordu.
Milli Ekonomi Modeli'nin temelinde; faizle dolar alıp, merkez bankasına koyup, onun karşılığında TL basma yok.
Ya ne var? Milli para var. Yani milletin alın terinin, emeğinin karşılığı olan para var. Yani GSMH var. Yani ülkemizdeki yıllık üretim miktarının (ki, son rakamlar bu miktarın 2.5 trilyon TL civarı) özgür her devletin yasal olarak basmaya hakkı olduğu parayı basıp, piyasaya sürmesi var.
Başka ne var? Madenlerimiz var. Avrupalı, Amerikalı bilim adamlarının açıkladığı verilere göre Türkiye'nin yer altı kaynaklarının ham ederi 3 katrilyon dolar. İşte bu zenginliğin devlet-millet ortaklığı ile devreye konulması, senyorajın arttırılması, bunun karşılığında milli paranın basılması var.
Başka ne var? Vergiler var. Ama kazanandan alınacak verdiler. 100 bin TL'nin altında bir geliri olandan asla vergi alınmayacak, alınmamalı da.
Milli Ekonomi Modeli faizi devre dışı bırakır. "Kaynaklar sınırsızdır ve yeterlidir, ihtiyaçlar sınırlıdır" ilkesini esas alır. Tüketim eksenli tek analizdir. Sürekli büyümeyi sağlar. Adil gelir dağılımını sağlar.
Bu modeli dünya kabul etti. 4 milyar insan bu modelin şemsiyesi altına girdi. Sen girmemekte ısrar ediyorsun. O zaman şikâyet etme hakkın yok.
Çünkü her yıl aynı senaryo tekrarlanıyor. Muhalefet ve bazı sendikalar, yazarlar vs. enflasyon verilerini açıklıyor, konuşuyor, konuşuyor. Medyanın bir bölümü özel haberler yapıyor. Diğer bölümü karşı haberlerle cevap veriyor.
Sonra ilgili bakanlar ve sendikalar bir araya geliyor. Hükümet bir rakam koyuyor. Sendikalar da, hükümetin koyduğu rakamın en az iki katı bir rakam koyuyor masaya. Toplantılar bir, iki, üç derken uzuyor, sert tartışmalar yaşanıyor. Neticede hükümet koyduğu rakama yarım puanlık bir artış yaparak işi bağlıyor. Hep böyle olmadı mı?
Geçenlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu popüler bir çıkış yaptı; "Asgari ücret en az 2.000 TL olmalıdır" dedi.
Dedim ya! Popüler bir çıkış. Ne bu hükümet, ne de bir başka hükümet bu sistemde (serbest piyasa, kapitalizmde) asgari ücreti 2.000 TL yapamaz.
Ha! Yapar yapmasına da, işsizlik iki katına çıkar. Bakın, geçen sene CHP'nin gazına gelen AKP, mecburen asgari ücreti 1.400 TL ve artıları olarak açıkladı. Sonra ne oldu?
İşsizlik rakamları rekorlar kırmaya başladı. İşletmeler birer birer değil yüzer yüzer kapanmaya başladı. Bakanlar ne dedi? Suriyeliler sayesinde fabrikalarımız çalışıyor. Yani işletmelerde yerli işçi değil ucuz fiyata Suriyeli, Pakistanlı, Afgan işçiler çalıştırılmaya başlandı.
CHP'ye nasıl verirsin sorusu sorulduğunda diyor ki, "Bunların israfa (Saraylara, araçlara, uçaklara, gezmelere vs.) harcadıkları parayı ben vatandaşa veririm."
Bu AKP mantığıyla orantılı bir mantıktır. 15 yıldır AKP'nin en çok dillendirdiği söylem nedir? Yol, köprü, havaalanı, tünel, okul, hastane yaptık.
Nasıl yaptınız? Devletin neyi var, neyi yok satarak. Şimdi satacak bir şey kalmayınca zamlar sıralanıyor.
Diyelim ki, CHP israfı önledi. Milyonluk araçları, örtülü ödenekleri, gezileri kıstı, sattı, hazineye koydu. Bir ay, üç ay, beş ay sonra bunlar bitti. Ne olacak? Gelsin zamlar.
Sistem bozuk kardeşim, sistem sömürü sistemi. Bu sistemde çalışana, hak edene, emekçiye alın terinin karşılığını veremezsin.
Tabi bu yazıyı okuyanlar bizlere en çok sordukları soruyu tekrar soracaklardır. Neydi o soru? "Ama Haydar Baş asgari ücreti en az 5.000 TL yapacağız diyor, nasıl yapacak?"
Sayın Baş muhakkak ki sözünün eri bir insandır ve dünya tarihinde seçimlere noterden tasdikli, taahhütlü projelerle giren tek liderdir.
Sayın Baş, bu sistemde 5 bin TL vereceğim, demiyordu. Ne diyordu? Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçireceğiz ve asgari ücreti en az 5 bin TL yapacağız, diyordu.
Milli Ekonomi Modeli'nin temelinde; faizle dolar alıp, merkez bankasına koyup, onun karşılığında TL basma yok.
Ya ne var? Milli para var. Yani milletin alın terinin, emeğinin karşılığı olan para var. Yani GSMH var. Yani ülkemizdeki yıllık üretim miktarının (ki, son rakamlar bu miktarın 2.5 trilyon TL civarı) özgür her devletin yasal olarak basmaya hakkı olduğu parayı basıp, piyasaya sürmesi var.
Başka ne var? Madenlerimiz var. Avrupalı, Amerikalı bilim adamlarının açıkladığı verilere göre Türkiye'nin yer altı kaynaklarının ham ederi 3 katrilyon dolar. İşte bu zenginliğin devlet-millet ortaklığı ile devreye konulması, senyorajın arttırılması, bunun karşılığında milli paranın basılması var.
Başka ne var? Vergiler var. Ama kazanandan alınacak verdiler. 100 bin TL'nin altında bir geliri olandan asla vergi alınmayacak, alınmamalı da.
Milli Ekonomi Modeli faizi devre dışı bırakır. "Kaynaklar sınırsızdır ve yeterlidir, ihtiyaçlar sınırlıdır" ilkesini esas alır. Tüketim eksenli tek analizdir. Sürekli büyümeyi sağlar. Adil gelir dağılımını sağlar.
Bu modeli dünya kabul etti. 4 milyar insan bu modelin şemsiyesi altına girdi. Sen girmemekte ısrar ediyorsun. O zaman şikâyet etme hakkın yok.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025