Müminler, İmam Hüseyin için tek tek can vererek şahadet kervanına katılıyorlardı. Bu şahadet kervanında birde mümine vardı. Abdullah b. Umeyr, eşi ve annesi ile beraber İmam Hüseyin'e (a.s.) yardım etmek maksadı ile Küfe'den gelmişlerdi. Abdullah, İmam Hüseyin'i (a.s.) korumak uğruna kahramanca savaşmış, süvarilerden bazılarını öldürdükten sonra sağ kolu ve ayağı kesilerek esir düşmüştü. Düşmanlar bedenini parça parça ederek kendisini şehit ettiler.Çadırların içerisinde bulunan eşi, kılıçların omuzlar üstünde baş bırakmadığı can pazarına koşarak kocasının cansız bedeninin yanına oturdu. Kocasının başındaki ve yüzündeki kanları temizleyip şöyle dedi: "Cennet sana mübarek olsun. Cenneti sana bağışlayan Allah'tan, beni de, seninle orada beraber kılmasını istiyorum."Bu sırada Şimr, Rüstem ismindeki kölesine, Abdullah'ın eşine saldırmasını emretti. Rüstem sopayla onun başını kırarak öldürdü. Böylece o kadının cansız bedeni, kocasının yanına düştü? "Öteki taraftan da Zübeyr bin Hassan, Kerbela sultanından izin istedi? Atının hafif rüzgar cilveleri ile yıldırım gibi atılarak düşman saflarını ağaçların yaprakları gibi titretti. Allah'a hamd ü senâdan ve zaferi için dua ettikten sonra ismini ve kimliğini bildirip, "Ey fitne ve fücur salan, ey alçak, ey gaddar fırka!" diye bağırdı? Sonra "Karşıma pehlivan isterim" dedi. Irak ve Şam ehli o namlı kişiden öyle bir korkuya kapılmıştı ki, şecaat meydanında atını dolandırmaya ve onun karşısına çıkmaya güçleri yetmedi. Ömer b. Sa'd bu hâli görünce askerine siyaset gözü ile dedi ki: "Ey namertler! Bu ne ürkeklik ki sizi kaplıyor. Bu ne korku ki, sizden geliyor!"Nasr adında biri ortaya çıktı. Zübeyr'in karşısında durdu. Kendi, kendisine öğünerek, ipe sapa gelmez sözler söyleyerek naralar savurdu. O da Zübeyr'e öğütte bulunarak dedi ki: "Ey yegâne gözü pek insan! Ey mert dövüşçü! Niçin inadı bırakmıyorsun? Yüceliğe erişip, akranın ve emsalin arasında ünlü olmuyorsun?"Zübeyr şu cevabı verdi: "Ey bahtsız insan! Ben velilik bahçesinden dilek rüzgarını ele geçirmişimdir. Bana, Yezid'in dikenliğinde yetişen nedamet fidanı gerekmez. Çünkü ben bilirim ki, onun yaprakları dalalet gölgesi yayar, yemişi isyan lezzetindedir."Zübeyr bir vuruşta onu da öldürdü. Askerin öncüsü olan yayaların saflarına daldı. Onları dağıttı, sonra yine ortaya geldi, "Savaşçı istiyorum" dedi. Sa'd oğlu, askerin saflarında güven duyduğu Hacerü'l-Ahcar'a seslendi: "Ey Şam ordusunun başbuğu! Senden başkası bu pehlivana karşı duramaz."Hacerü'l-Ahcar, Zübeyr'in karşısına çıktı, tatlı bir sesle: "Ey Arap seçkini, ey yüce soylu baş süvari! Ben buraya muharebe için gelmedim. Nasihat için geldim. Ne yazık ki, senin gibi namlı bir kişi izzet ve güç sahibi iken âciz bir hâle düşmüş olsun! Ali oğlu Hüseyin bu anda mağluptur. Dünya saadeti Yezid'e erişmiştir. Yüksek himmet şunu icap ettirir ki, zilletin alçak yerinden kalk. Yüceliğin tepesine çık. İhaneti bırak, yüksek mertebeyi dile."Zübeyr ona cevap verdi: "Ey izzete düşkün adam! Ebedî dünyada Âl-i Mustafa'nın yanında bulunmak gerekir. Onlardan başkasına hizmet günah ve yanlış bir harekettir."Bu sözler üzerine Hasan oğlu Zübeyr hücuma geçti ve Hacerü'l Ahcar'a doğru yürüdü. O da geri geri kaçtı. Zübeyr arkasından yürüdü. Pusuya geldiler. Üç yüz Haricî namert pusudan çıktı. Şehsüvarı ortaya aldılar. Ok yağmuruna tuttular. Zübeyr yaralı hâli ile elli savaşçı ile boğuştu. Onları öldürdü. En sonunda yaralarından akan kanlardan dolayı gücü kesildi. Hz. İmam Hüseyin (a.s.) onun bu hâlini gördü. Zübeyr'in vücudunda doksan tane yara vardı?Hz. Hüseyin atından indi. Onun saadetli başını dizinin üzerine koydu. Zübeyr onun can bahşeden kokusundan yeni bir hayat buldu.Hz. İmam Hüseyin (a.s.), "Ey şehitlik bahçesinin üstünde uçan kuş! Gönlünün sırrını aç, benimle konuş" dedi.Zübeyr, "Ey Hüseyin (a.s.), benim için bir bardak şerbet hazırlanmıştır. Sabret, onu içtikten sonra konuşayım!" dedi. Hz. Hüseyin (a.s.) ashab ve yakınlarına, "Bu şerbet cennet şerbetidir ki, Zübeyr'e sunulmuştur!" dedi. (haftaya devam)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025