Gezi Parkı eylemleriyle ilgili, buradaki eylemcilerin Türk milletinin tamamı olduğunu kabullenmekte hazımsızlık yaşayanlar, bir taraftan suçlu aramaya çalışırken, bir taraftan da bu olayları kullanarak birilerine çamur atma yöntemine başvuruyorlar.Özellikle Pensilvanyalı hocaefendinin basın organlarında çıkan iftira boyutundaki iddialara göre, Türkiye’de Alevi-Sünni çatışması çıkarmak için Alevi dedeleri İran’a götürülüyorlarmış(!), devrim muhafızları komutanlarıyla, Ali Hamaney’le görüştürülüyormuş(!)Ve asıl iftira bombası burada: Gezi Parkı eylemleri bu senaryonun sahneye konulmasıymış(!) Yahu iftira olur da bu kadar kuyruklusuna da pes doğrusu…Ülkenin kötü gidişatını söyleyip siyasileri ve milleti uyaranları paranoyaklıkla suçluyorlar ama anlaşılan bunların paranoyaklığı dünyaya nam salmış durumda…Haberin devamında şöyle bir fitne tohumu da var: İran, Alevi çocuklarını yetiştirip Alevi dedesi yapacakmış(!) Birbirinden bağımsız olan olayları, insanları öyle bir şekilde birleştirip bir fitne üretmeye çalışmışlar ki, “paranoyaklık” dışında başka bir kelime bulmakta zorlanıyorum.Öncelikle Gezi eylemlerinden başlayalım.Doğru, Gezi eylemlerinde Alevi kardeşlerimiz de vardı ama Sünni’si de vardı, Caferi’si de vardı, Laz’ı da, Kürt’ü de, Türk’ü de, Çerkez’i, Boşnak’ı da vardı, dindarı, dinsizi vardı, laiki antilaiki vardı, kısaca “Ben Türk milletiyim; ülkemi, vatanımı, bayrağımı kimseye yedirtmem” diyen herkes vardı.Bu iftirayı ortaya atanlar Alevi kardeşlerimizi asla tanıyamamış, tanıyamazlar da… Tanımaları için önce “Ehl-i Beyt sevdalısı bir Müslüman”, sonra da “Türk” olmaları lazım.Bizler de Prof. Dr. Haydar Baş’ın Ehl-i Beyt Külliyatı ve Ehl-i Beyt kongreleriyle bu kardeşlerimizi tanıma fırsatı bulduk. Anladık ki, bu kardeşlerimizin izinden gittiği Hacı Bektaş Veli sayesinde Anadolu insanları Türk milleti oldu, yine bu kardeşlerimizin dedelerinden, Hacı Bektaş dergahı dedesi Cemalettin Efendi ile Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti” ismini koydu.Onlar bu ülkenin, bu vatanın ve de bu milletin asli unsuru olduğu için AB’nin “Aleviler azınlıktır” raporuna “hayır” dediler.Onlar Türk milletinin kendisi olduğu için, aleyhlerinde her türlü sinsi plan yapılmasına rağmen, kapılarına tehdit içerikli “X” işaretleri konulmasına rağmen birilerinin oyunlarına kapılıp gitmediler.Türkiye Cumhuriyeti’nin ismi Hacı Bektaş’ta atılmasına rağmen, yıllarca ibadet yerleri olan Cemevleri ibadethane kapsamına alınmadı. Hatta siyasilerimiz, yaptıkları düzenlemeyle, olmayan Hıristiyanlar için bile onbinlerce kilise evi açılmasını sağlarken, Alevi kardeşlerimize bu imkanı sunmadı.Bütün bu haksızlıklara rağmen Alevi kardeşlerimiz isyan etmedi, sabretti, büyüklüğün verdiği onurla “Yeter ki vatanımız, birliğimiz zarar görmesin” dediler. Bu sabırlı duruş Alevi kardeşlerimizin böyle bir komplonun parçası olamayacağını, iddiaların kuyruklu bir iftiradan öteye geçmediğini açıkça göstermektedir.Diğer önemli bir husus ise, Anadolu Türkmen Aleviliği ile İran Şiiliğinin hiçbir bağlantısı yoktur. Ve son yıllarda bizzat Alevi dedelerinden öğrendiğimiz bir gerçek vardır ki, öyle dışarıdan empoze ile asla Alevi dedesi olunamıyor.Asıl Alevi-Sünni çatışması çıkarmak isteyen, bu tür iftira haberlerle Alevi kardeşlerimizi rencide etmek isteyenlerdir.Asıl çatışma çıkartmak isteyenler Aleviliği, Şiiliği, Caferiliği din dışı gösterip Hıristiyanlarla kol kola, gönül gönüle hareket edenlerdir.Asıl çatışma isteyenler, cennette Alevilere yer bulamayıp, Allah’ın Kur’an’da “cehennemliktir” dediği Ehl-i Kitap’ı cennetin başköşesine oturtanlardır.Ama bütün bu kirli senaryolar fayda vermeyecektir ve Alevi kardeşlerimizi asla bu oyuna getiremeyeceklerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025