Bize neler oldu anlamak mümkün değil. Milletimiz tarih boyu her türlü insanlık örnekleri ile doludur. Bu gerçek değişmemiştir. Değişmeyecektir. Ancak atalarımızın çok veciz sözleri vardır ki hiçbir zaman bunları göz ardı etmek mümkün değildir. Hele peygamberimizin hadislerine dayalı olanları tam manasıyla emirlerdir. Başımıza gelen binlerce felaketin hala farkına varmamanın kaçınılmaz sonuçları, savaştır, felakettir. Yıkılmaktır. Fırsat kalırsa kurtuluş savaşı ve bu arada komşularımızın başına gelenlerin bir örneğini yaşamaktır. Müslüman'ın kardeşi ancak bir Müslüman'dır. İnsanlar kardeştir demek hiçbir şekilde mümkün değildir. Öğle olsaydı böyle olmazdı. Dünya kaynayan kazan olmaz, Müslüman içinde kaynamazdı. Onlar ne dediyse baş üstüne demek mecburiyetinden bu milleti ancak BTP kurtaracaktır. Bu hakikat ancak milletin özünün görüş gözüne bağlıdır. Aydın zannettiklerinizin görecek ne gözü kaldı, ne de duyacak kulağı. Onlar, ülkenin en stratejik kurumlarını, petrolünü, maden kaynaklarını, nesi varsa hepsini peşkeş çekme yarışında en önde olup batıya yaranma peşinde. Nerede bir sözleşme varsa mal bulmuş gibi oraya imza atanlar, ülkeyi maceralara sürüklemekten başka bir şey yaptıklarını düşünmesinler. Örnekler ürpertici. Dikkat edin son AKP iktidarı ülkenin su sıkıntısı çektiği imajını pompalayarak, halkın paniklemesine sebep oldu ve insanlar bunun sonucunda hemen türemiş yandaşların imalatları olan bidon, ve dev depoların peşine düştüler. Bu da yetmedi içme suları özelleştirilerek halkın elinden alındı. Her gün çıkıp bir süre sonra kaybolan içme suyu firmaları ile halkın başı dertte. Halkımız aynı suyu içmek için iki misli para ödemek durumunda bırakıldı. Trafik bu firmaların araçları ile doldu. Kapılarımız ise her gün yeni bir firmanın ilanlarından rengarenk oldu. Her türlü pisliği taşıyan nehirlerin suları sözüm ona arıtılıp musluklardan akıtılarak halkımız, sanal bir su sıkıntısı olayı ile bunalıma sokulmuştur. Bakın! hakikatte bu ülkenin hiçbir şekilde su sorunu yoktur. Ve asla da olmamıştır. Sorun, sorumlu olması beklenenlerin sorumsuzluklarındadır. Hatırlanacağı gibi ilk önce Ankara, İstanbul, ve genellikle büyük şehirlerde su yok, sonumuz kötü gibi söylentilerin sebebi, kesinlikle, milleti korkutup, su kaynaklarımızın peşkeş çekilmesine, halkımızın tepkisinin ortadan kaldırılmasıdır. Beşinci dünya su formu 16-22 Mart tarihleri arasında İstanbul'da yapılacak. 23 ülkenin Devlet Başkanları,185 ülkenin Başbakan ve Bakanları bu zirveye davet edilmişlerdir. 18 Şubat Çarşamba ön toplantı İstanbul'da yapılmıştır. Daha açılışında dünya insanlığına su kaynaklarımızın feda edileceği açık bir şekilde açıklanmıştır. Sadece bu mu? ASLA! su kaynaklarımızın idaresinin de milletler arası bir kurula devri kaçınılmaz hale getirilmektedir. Dolayısı ile barajlar, enerji sistemlerinin kullanımı, boğazların yeni bir statü ile elimizden alınması ile milletin suyu kalmayacak kıyamet o zaman kopacaktır. Bu kehanet değildir. Gidiş yüzde yüz bunu göstermektedir. Yapılmış olan uygulamaların, yapılacak olanlara örnek olduğunu atalarımız bize anlatmışlardır. Yer altı ve yerüstü kaynakların uzun yıllar boyunca yabancı özel firma ve devletlere ait firmalara bedavadan daha ucuza peşkeş çekilmesine aldırmamış bu topluluğa tavsiyem, artık uyanmak için bu hafta başlamış olan toplantıyı takip ediniz. Ve hatırlayınız Başbakanımız kendi ağzından "Ülkemizin bol su kaynakları olduğu söyleniyor. Aslında kaynaklarımız çok kısıtlıdır" sözlerini televizyondan söylemişti. Bu sözlerin manası ileride daha etkin olarak su kaynaklarının küresel olarak kullanılacağını da ima etmişti. Mahalli seçimler başlayınca mevcut bazı belediye başkanları daha önceki susuzluk sızlanmalarını geride bırakarak, üç aylık suyu kaldı dedikleri şehirlerin dünyada en çok su rezervi olan şehirler olduğunu hatta şu anda yirmi yıllık su rezervine sahip dünyada tek şehir diye anons etmişlerdi. Yorumu size bırakıyorum. Ben söyleyecek söz bulamıyorum. Kyoto sözleşmesi ile kendini bağlayan ve uygulayamayacağı kesin olan şartlarla taahhüt vermiş olan ülkemizin çevre sorunları ile başının derde gireceği kesindir. Bu sözleşmenin neticesi ise pek çok milletler arası baskı ve kontroldür. Sonucunda cezalar ve yabancı denetimler gelecektir. Doğayı en çok kirletenler, bu sözleşmeyi reddederken biz mal bulmuş gibi atılıyorsak, burada adama sorarlar. Derdin, derdine dert katmak mı? Yeryüzünün kirlenmesinde komşuda pişer bize de düşer hesabıdır. Atmosfer hareketlidir. Ölçüler, ülkeleri kesin bağlamaz. Bu nedenle bizim ülkemizdeki yabancı kirlenmeden bile ceza, bize gelecektir. Kraldan fazla kralcı olmak neden biliyormusunuz? KIRALIN EMRİ. Sürekli olarak köyler arasında su sorunu yaşanmış ülkede bu ne cesarettir ki halka sormadan suları peşkeş çekecekler. Bu asrın savaşları su savaşları olacaktır. Bizim ise en çok başarılı olduğumuz savaşı masada kaybetmek, milletçe uykuya devam etmektir. Böylesine uykuda olanın ne malı kalır ne de kendine ait öz değerleri.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ata Selçuk / diğer yazıları
- Yanlıştan, yanlışla kurtuluş olmaz / 12.09.2021
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017