15 Temmuz gecesinden sonra yaşanan süreçte, FETÖ üyesi olan birçok kişi devletin çeşitli yerlerinden temizlenmeye başlandı. Yapılan temizlikteki ayıklanan kurum ve kişilerin, sayısı ve mevkileri günden güne daha da korkutucu bir hal alıyor. Sayılara göz atmak gerekirse:
Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, TÜRKSAT AŞ, Ekonomi Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) başta olmak üzere birçok kamu kurum ve kuruluşunda görevden uzaklaştırma işlemi gerçekleştirildi. TRT haberine göre sayı 51 bin 332!
Yetmedi?
Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığından, 15 Temmuz'daki darbe girişimine 8 bin 651 askeri personelin katıldığı, bu sayının TSK'nın personel mevcudunun yüzde 1.5'ine tekabül ettiği bildirildi!
Yetmedi?
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yaptığı zirve sonrası 149 general ve amiral, 1099 subay ve 436 astsubay, TSK'dan ihraç edildi. TSK'nın 358 olan general ve amiral sayısı ihraçlarla 209'a düştü. Yani %40'tan fazlası gitti.
Yetmedi?
Cumhurbaşkanı Başyaveri Ali Yazıcı, Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın en yakınındaki isimlerden biri olan Mehmet Dişli ?ki malum kendisinin kardeşi AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'dir- gibi devletin başındaki isimlere çok yakın isimler 'kalkışma' gerekçesiyle içeriye alındı.
Yetmedi?
15 vakıf üniversitesi, 934 okul ve 109 öğrenci yurdu kapatıldı. Bunlardan birçoğuna yapılan baskınlarda çeşitli yetkililer belge yakmaya çalışırken suçüstü yakalandı.
Görüldüğü üzere önümüzde duran tablo oldukça ürkütücü. Bir terör örgütünün devletin içine bu kadar sızması, sayısı bini geçen üniversiteler, okullar, dershaneler, şirketler açacak kadar kuvvetlenmesi elbette insanın aklına şu soruyu getiriyor: "Bu adamları niye kimse durdurmadı veya durduramadı?" Bizce cevabı açık olan bu soruyu bir kez daha yanıtlamak gerekirse: Fetullah Gülen'in kendine misyon edindiği, dini ve milli bütünlüğümüze yönelik birer tehdit olan faaliyetlerini önce Türkiye ardından yurtdışından sürdürerek, yanında bu faaliyetleri destekleyecek, küresel güçler bulmasıdır. Yıllarca papalığın yani kilisenin eteğinin dibinden ayrılmayan ve Amerika ile sıkı dost olan Fetullah ve örgütü bu sayede iyice güçlenmiş, nihayetinde darbe yapmayı deneyecek kadar ileri gitme cüreti göstermiştir. Yani işin aslı, bu öyle 5-10 yıllık değil, uzun vadeli bir projedir. Son teslim çağrılarına da kulak asmayacak gibi görünen Amerika, Fetullah'ı teslim etse dahi, emin olunuz ki bunun tek sebebi onun artık kullanılamayacak, suyu sıkılmış bir 'ajan posası' oluyor oluşu olacaktır.
Öte yandan giderek artan sayılar ve farklı farklı isimlerin işin içine dahil olmasıyla fazlasıyla karışık olan ve giderek karışmaya devam edecek olan bir ortam oluşuyor. Oluşan bu zeminde bütün FETÖ yancı ve yağcıları, teker teker "Hocaefendilerine" sırt dönmüş ve kesinlikle darbe karşıtı olduklarını tekrar tekrar dile getirmişlerdir. Hâlbuki bizim ve devletin bildiği üzere, darbe girişimi başarılı olsaydı devlete ilk tekmeyi indiren bunlar olacaktı. Aynı zamanda panik içerisinde olan bu şahıslar korkudan ne yapacaklarını şaşırarak, uzun yıllar gerek siyasileri gerek kanaat önderlerini ve gerekse de halkı FETÖ hakkında uyaran, ön görüşlü ilim adamı Prof. Dr. Haydar Baş'a dahi 'FETÖ ile ilişkisi var' diye iftira etmeye çalışıyorlar.
İnsan hallerine bakıp hem hayret ediyor hem gülüyor. Sanki bütün yağcılar ve yancılar bir meydana toplanmış ve her birinin eline alevler içinde birer top verilmiş. Hepsi korkudan birbirlerini hedef alıyor. Tabi bazıları o kadar korkmuş ki akli dengelerini kaybedip saçmalıyor, Prof. Dr. Haydar Baş'a saldırmaya çalışıyor.
Böylesine titiz ve dikkatli olunması gereken bir dönemde 'siyasete' verilebilecek tek tavsiye, her konuda olduğu gibi bu konuda da önceden haklı çıkan Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrolarını can kulağı ile dinleyip tavsiyelerine uyarak bu süreçten en iyi şekilde çıkmak olacaktır.
Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, TÜRKSAT AŞ, Ekonomi Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) başta olmak üzere birçok kamu kurum ve kuruluşunda görevden uzaklaştırma işlemi gerçekleştirildi. TRT haberine göre sayı 51 bin 332!
Yetmedi?
Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığından, 15 Temmuz'daki darbe girişimine 8 bin 651 askeri personelin katıldığı, bu sayının TSK'nın personel mevcudunun yüzde 1.5'ine tekabül ettiği bildirildi!
Yetmedi?
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yaptığı zirve sonrası 149 general ve amiral, 1099 subay ve 436 astsubay, TSK'dan ihraç edildi. TSK'nın 358 olan general ve amiral sayısı ihraçlarla 209'a düştü. Yani %40'tan fazlası gitti.
Yetmedi?
Cumhurbaşkanı Başyaveri Ali Yazıcı, Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın en yakınındaki isimlerden biri olan Mehmet Dişli ?ki malum kendisinin kardeşi AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'dir- gibi devletin başındaki isimlere çok yakın isimler 'kalkışma' gerekçesiyle içeriye alındı.
Yetmedi?
15 vakıf üniversitesi, 934 okul ve 109 öğrenci yurdu kapatıldı. Bunlardan birçoğuna yapılan baskınlarda çeşitli yetkililer belge yakmaya çalışırken suçüstü yakalandı.
Görüldüğü üzere önümüzde duran tablo oldukça ürkütücü. Bir terör örgütünün devletin içine bu kadar sızması, sayısı bini geçen üniversiteler, okullar, dershaneler, şirketler açacak kadar kuvvetlenmesi elbette insanın aklına şu soruyu getiriyor: "Bu adamları niye kimse durdurmadı veya durduramadı?" Bizce cevabı açık olan bu soruyu bir kez daha yanıtlamak gerekirse: Fetullah Gülen'in kendine misyon edindiği, dini ve milli bütünlüğümüze yönelik birer tehdit olan faaliyetlerini önce Türkiye ardından yurtdışından sürdürerek, yanında bu faaliyetleri destekleyecek, küresel güçler bulmasıdır. Yıllarca papalığın yani kilisenin eteğinin dibinden ayrılmayan ve Amerika ile sıkı dost olan Fetullah ve örgütü bu sayede iyice güçlenmiş, nihayetinde darbe yapmayı deneyecek kadar ileri gitme cüreti göstermiştir. Yani işin aslı, bu öyle 5-10 yıllık değil, uzun vadeli bir projedir. Son teslim çağrılarına da kulak asmayacak gibi görünen Amerika, Fetullah'ı teslim etse dahi, emin olunuz ki bunun tek sebebi onun artık kullanılamayacak, suyu sıkılmış bir 'ajan posası' oluyor oluşu olacaktır.
Öte yandan giderek artan sayılar ve farklı farklı isimlerin işin içine dahil olmasıyla fazlasıyla karışık olan ve giderek karışmaya devam edecek olan bir ortam oluşuyor. Oluşan bu zeminde bütün FETÖ yancı ve yağcıları, teker teker "Hocaefendilerine" sırt dönmüş ve kesinlikle darbe karşıtı olduklarını tekrar tekrar dile getirmişlerdir. Hâlbuki bizim ve devletin bildiği üzere, darbe girişimi başarılı olsaydı devlete ilk tekmeyi indiren bunlar olacaktı. Aynı zamanda panik içerisinde olan bu şahıslar korkudan ne yapacaklarını şaşırarak, uzun yıllar gerek siyasileri gerek kanaat önderlerini ve gerekse de halkı FETÖ hakkında uyaran, ön görüşlü ilim adamı Prof. Dr. Haydar Baş'a dahi 'FETÖ ile ilişkisi var' diye iftira etmeye çalışıyorlar.
İnsan hallerine bakıp hem hayret ediyor hem gülüyor. Sanki bütün yağcılar ve yancılar bir meydana toplanmış ve her birinin eline alevler içinde birer top verilmiş. Hepsi korkudan birbirlerini hedef alıyor. Tabi bazıları o kadar korkmuş ki akli dengelerini kaybedip saçmalıyor, Prof. Dr. Haydar Baş'a saldırmaya çalışıyor.
Böylesine titiz ve dikkatli olunması gereken bir dönemde 'siyasete' verilebilecek tek tavsiye, her konuda olduğu gibi bu konuda da önceden haklı çıkan Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrolarını can kulağı ile dinleyip tavsiyelerine uyarak bu süreçten en iyi şekilde çıkmak olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018