ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in "Türkiye'nin asker gönderme kararını ben de medyadan öğrendim" açıklamasına eşzamanlı ve eşişlevli bir beyanat da NATO Genel Sekreteri'nden geldi.
Millete sadece şunu söylemek düştü; öğle yemeğinden sonra günaydın Ankara, günaydın beyler!..
Şimdi farkettiniz mi ABD'nin ikiz kule oyununu?
Nasıl bir normatif ilinti kurdunuz bilinmez; ama Türk askerini Afganistan'a gönderme kararınızda en büyük dayanağınız güya NATO kararıydı. Sırtınızı dayadığınız sütunu, NATO Genel Sekreteri Robertson bir anda çekiverdi. Şimdi Ankara boşlukta sallanıyor. Kışkışçı medyamız boşlukta yüzüyor.
Rubertson açık konuştu: "Saldırılarının tek sorumlusunun Bin Ladin olup olmadığı konusu belirsiz. Saldırılar çok karmaşık. Bütün bunların tek sorumlusunun kim olduğu henüz bilinmiyor."
Toplum vicdanı şimdi soruyor: Hani, sağlam kanıtlar sunulmuştu?
Hani, delillerin tamamı Bin Ladin'i göstermiş, Afganistan'a bombardımanı gerekli kılmıştı?
Kim ne derse desin konu tam skandal: Afgangate.
Ankara bu noktada sorumlu... Vebal altında.
Bir tek Başbakan Ecevit mazur sayılabilir.
Çünkü o, en başta şunu söylemişti:"Bizim için, ABD'nin kanıtları ınandırıcı bulması yeterli." Sayın Ecevit'in baştan beri kanıt arama, kanıtları görme, tahlil etme ve ona göre duruma vaziyet etme diye bir derdi olmadı. Bush ne derse o olur, kaanatini hep seslendirdi.
Ya diğer kıymetli zevat... Politikacılarımız, bürokratlarımız, stratejistlerimiz...
İşin daha vahim tarafı, Türkiye'mizin en çok güvendiği, az-çok kredisinin kaldığı, AGSP konusunda güya naz edip bastırdığı NATO konsepti eliyle Irak cenahımız kaşınmaya başlandı. Bin Ladin'i işaretleyen kanıtlar, Ortadoğu'ya doğru gittikçe Irak'ı gösteriyormuş. Uluslararası toplum bu noktayı değerlendirebilirmiş.
Bu arada ABD'nin eski başkanı Nixon da, yattığı yerden William Safire'in ağzından Türkiye'nin Irak'a girmesini öneriyor. Başbakan Ecevit, Bush'un sözü kadar Nixon'ın ruhuna kulak asarsa, Irak'a ABD'den önce bizimkiler girebilir.
Ne olacak; zaten koalisyon her tarafa asker gönderme yetkisi almış. ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın öteden beri kanati, askerin biraz da askerî işlerle uğraşması şeklinde olduğuna ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de uyum çerçevesinde koalisyon kararlarına tam desteği sözkonusu olduğuna göre, Nixon'in ruhu şad olsun diye niçin Irak'a 50-100 bordo bereli göndermeyelim ki... Koalisyon taş attı da kolu mu yoruldu? Yahu arkadaşlar, ne yapıyorsunuz, diye soran mı var?
Türkiye'nin ortaya koyduğu bu manzaraya; gayesiz, ilkesiz, ölçüsüz, stratejisiz böyle maceralara Tommiks'lerde dahi rastlanmaz... Yazık.
Bütün bu ilerisi karanlık maceralardan kurtulmanın yegane yolu, Kuvay-ı Milliye ruhuyla milletin bayrağını kaparak etrafında kenetlendiği Bağımsız Türkiye Partisi'nin program ve ilkelerine Ankara'nın da göz atması, ülkemizin sürüklendiği yanlış badireleri bir de bu pencereden görmesidir.
Millet bunu gördü.
Millete sadece şunu söylemek düştü; öğle yemeğinden sonra günaydın Ankara, günaydın beyler!..
Şimdi farkettiniz mi ABD'nin ikiz kule oyununu?
Nasıl bir normatif ilinti kurdunuz bilinmez; ama Türk askerini Afganistan'a gönderme kararınızda en büyük dayanağınız güya NATO kararıydı. Sırtınızı dayadığınız sütunu, NATO Genel Sekreteri Robertson bir anda çekiverdi. Şimdi Ankara boşlukta sallanıyor. Kışkışçı medyamız boşlukta yüzüyor.
Rubertson açık konuştu: "Saldırılarının tek sorumlusunun Bin Ladin olup olmadığı konusu belirsiz. Saldırılar çok karmaşık. Bütün bunların tek sorumlusunun kim olduğu henüz bilinmiyor."
Toplum vicdanı şimdi soruyor: Hani, sağlam kanıtlar sunulmuştu?
Hani, delillerin tamamı Bin Ladin'i göstermiş, Afganistan'a bombardımanı gerekli kılmıştı?
Kim ne derse desin konu tam skandal: Afgangate.
Ankara bu noktada sorumlu... Vebal altında.
Bir tek Başbakan Ecevit mazur sayılabilir.
Çünkü o, en başta şunu söylemişti:"Bizim için, ABD'nin kanıtları ınandırıcı bulması yeterli." Sayın Ecevit'in baştan beri kanıt arama, kanıtları görme, tahlil etme ve ona göre duruma vaziyet etme diye bir derdi olmadı. Bush ne derse o olur, kaanatini hep seslendirdi.
Ya diğer kıymetli zevat... Politikacılarımız, bürokratlarımız, stratejistlerimiz...
İşin daha vahim tarafı, Türkiye'mizin en çok güvendiği, az-çok kredisinin kaldığı, AGSP konusunda güya naz edip bastırdığı NATO konsepti eliyle Irak cenahımız kaşınmaya başlandı. Bin Ladin'i işaretleyen kanıtlar, Ortadoğu'ya doğru gittikçe Irak'ı gösteriyormuş. Uluslararası toplum bu noktayı değerlendirebilirmiş.
Bu arada ABD'nin eski başkanı Nixon da, yattığı yerden William Safire'in ağzından Türkiye'nin Irak'a girmesini öneriyor. Başbakan Ecevit, Bush'un sözü kadar Nixon'ın ruhuna kulak asarsa, Irak'a ABD'den önce bizimkiler girebilir.
Ne olacak; zaten koalisyon her tarafa asker gönderme yetkisi almış. ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın öteden beri kanati, askerin biraz da askerî işlerle uğraşması şeklinde olduğuna ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de uyum çerçevesinde koalisyon kararlarına tam desteği sözkonusu olduğuna göre, Nixon'in ruhu şad olsun diye niçin Irak'a 50-100 bordo bereli göndermeyelim ki... Koalisyon taş attı da kolu mu yoruldu? Yahu arkadaşlar, ne yapıyorsunuz, diye soran mı var?
Türkiye'nin ortaya koyduğu bu manzaraya; gayesiz, ilkesiz, ölçüsüz, stratejisiz böyle maceralara Tommiks'lerde dahi rastlanmaz... Yazık.
Bütün bu ilerisi karanlık maceralardan kurtulmanın yegane yolu, Kuvay-ı Milliye ruhuyla milletin bayrağını kaparak etrafında kenetlendiği Bağımsız Türkiye Partisi'nin program ve ilkelerine Ankara'nın da göz atması, ülkemizin sürüklendiği yanlış badireleri bir de bu pencereden görmesidir.
Millet bunu gördü.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019































































































