ARKA PLAN / Hüseyin KİBARLI
12 Nisan 1920 tarihinde Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi'nin oluşturduğu "Ulusal Konsey" Enosis çabalarına yeni bir boyut kazandırmıştı.
Adadaki Rum nüfus ve Yunanistan'ın büyük hayali olan adayı Yunanistan'a ilhak etme çalışmaları, bu tarihten sonra sadece sözle değil, gerektiğinde şiddet kullanılarak da yapılacaktı.
O tarihten beri, bu proje sistemli bir şekilde yürütülmektedir.
Kıbrıs Rum Kesimi'nin tek yetkili sıfatıyla AB'ye üyelik başvurusu Enosis'in önünü iyice açmıştır.
Zira, AB üyesi Yunanistan, adadaki Türk nüfusu yok sayarak tek başına AB üyesi olmaya hazırlanan Rum yönetimi ile son zamanlarda "birlikte karar alma ve uygulama" politikasını uygulamaktadır.
Özellikle ortak savunma ve dış politika konularında birlikte hareket etme kararlılığı gösteren bu iki taraf, Baf hava üssünün Yunanistan'a tahsis edilmesi, S-300 füzelerinin alımı, Terazi deniz üssünün yapımı gibi projelere imza attı.
Bu çerçevede uluslararası anlaşmalara aykırı olmasına rağmen, Rum kesimi, Rusya'dan 12 tane MG-35 taarruz helikopteri satın aldı.
Tarım alanında ortak faaliyet programı, kültürel mirasın korunması programı gibi sahalarda işbirliğine gidiliyor.
Bu arada son yıllarda Yunanistan'da yaşayan 40 bin Rum vatandaşı, çiftçi tabiyet kapsamında Yunan vatandaşlığına alındı.
Kısaca, Yunanistan, Rum kesimini uluslararası sahada bir devlet olarak kabul ettirerek ve adanın tek yetkilisi göstererek önemli bir konuma taşımakta, böylece Kıbrıs üzerindeki Enosis idealine adım adım yaklaşmaktadır.
Burada vazife Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nindir. Adadaki Türk nüfusunun garantörü olan Türkiye, uluslararası arenada, bu nüfusun kurduğu devleti meşrulaştıramadığı gibi, haklarına da sahip çıkmamaktadır.
AB'ye Rum tarafının tek başına alınması durumunda -ki bu Kıbrıs anayasasına aykırıdır- Türkiye'ye ilhak tehdidinde bulunan Türk siyasi iradesi bu noktada daha aktif rol oynamalıdır. Zira, Türk nüfusun dünya nezdinde tek garantisi Türkiye'dir.
Bu kesim ile tıpkı Yunanistan'ın Rumlarla yaptığı gibi her sahada işbirliğine ve uluslararası alanda birlikteliklere girmek meşruluğu yönünde ciddi bir çalışma olacaktır.
Enosis'in önüne geçecek diplomatik atak da, Türkiye'nin bu tarz politikalarla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne sahip çıkmasıdır.
12 Nisan 1920 tarihinde Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi'nin oluşturduğu "Ulusal Konsey" Enosis çabalarına yeni bir boyut kazandırmıştı.
Adadaki Rum nüfus ve Yunanistan'ın büyük hayali olan adayı Yunanistan'a ilhak etme çalışmaları, bu tarihten sonra sadece sözle değil, gerektiğinde şiddet kullanılarak da yapılacaktı.
O tarihten beri, bu proje sistemli bir şekilde yürütülmektedir.
Kıbrıs Rum Kesimi'nin tek yetkili sıfatıyla AB'ye üyelik başvurusu Enosis'in önünü iyice açmıştır.
Zira, AB üyesi Yunanistan, adadaki Türk nüfusu yok sayarak tek başına AB üyesi olmaya hazırlanan Rum yönetimi ile son zamanlarda "birlikte karar alma ve uygulama" politikasını uygulamaktadır.
Özellikle ortak savunma ve dış politika konularında birlikte hareket etme kararlılığı gösteren bu iki taraf, Baf hava üssünün Yunanistan'a tahsis edilmesi, S-300 füzelerinin alımı, Terazi deniz üssünün yapımı gibi projelere imza attı.
Bu çerçevede uluslararası anlaşmalara aykırı olmasına rağmen, Rum kesimi, Rusya'dan 12 tane MG-35 taarruz helikopteri satın aldı.
Tarım alanında ortak faaliyet programı, kültürel mirasın korunması programı gibi sahalarda işbirliğine gidiliyor.
Bu arada son yıllarda Yunanistan'da yaşayan 40 bin Rum vatandaşı, çiftçi tabiyet kapsamında Yunan vatandaşlığına alındı.
Kısaca, Yunanistan, Rum kesimini uluslararası sahada bir devlet olarak kabul ettirerek ve adanın tek yetkilisi göstererek önemli bir konuma taşımakta, böylece Kıbrıs üzerindeki Enosis idealine adım adım yaklaşmaktadır.
Burada vazife Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nindir. Adadaki Türk nüfusunun garantörü olan Türkiye, uluslararası arenada, bu nüfusun kurduğu devleti meşrulaştıramadığı gibi, haklarına da sahip çıkmamaktadır.
AB'ye Rum tarafının tek başına alınması durumunda -ki bu Kıbrıs anayasasına aykırıdır- Türkiye'ye ilhak tehdidinde bulunan Türk siyasi iradesi bu noktada daha aktif rol oynamalıdır. Zira, Türk nüfusun dünya nezdinde tek garantisi Türkiye'dir.
Bu kesim ile tıpkı Yunanistan'ın Rumlarla yaptığı gibi her sahada işbirliğine ve uluslararası alanda birlikteliklere girmek meşruluğu yönünde ciddi bir çalışma olacaktır.
Enosis'in önüne geçecek diplomatik atak da, Türkiye'nin bu tarz politikalarla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne sahip çıkmasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.