Fener-Rum Patriği Bartalemaos, Avrupa Birliği'ne Türkiye'ye baskı yapılması için çağrıda bulundu.
Çağrıda Türkiye'de dini yaşamın sığ olduğu, mevcut dinlerdeki ibadetlerde bazı sorunlar yaşandığı ve dini yapılanmalarda devlet politikalarının ayakbağı olduğu dile getirilerek siyasal baskılar yapılmasının kaçınılmazlığı üzerinde duruldu.
Patrik Bartalemaos, kendi arazilerini tam kullanamadıklarını, mezarlıkları üzerinde hakimiyet kuramadıklarını ve vakıflarına sahip çıkamadıkları siteminde bulundu.
Mevcut hükümetten hemen her tavizi alan Patrik, neden şikayette bulundu anlamış değiliz.
Müslümanlar'a dahi bu kadar müsamaha şikayette bulunmuşlardı ?
Amaç belli; daha çok baskı, daha fazla taviz.
Yunan siyasiler ve Ortodoks Rumlar İstanbul'da ve Karadeniz'de her geçen gün satın aldıkları arsa ve arazilerle etki alanlarını genişletmekteler.
Yahudiler'den sonra Türkiye'yi en fazla parselleyen milletlerin başında Rum-Yunan ikilisi geliyor. Onları sırasıyla Almanlar ve Ruslar izliyor.
İstanbul'daki Patrikhanenin ekümenikliği için İstanbul merkezli başlatılan siyasal yelpazenin rüzgarı Karadeniz kıyılarına kadar uzanıyor.
Camilerin yayılmasından huzursuz olan çevrelerin çil parçası gibi dağılan ve yayılan kilise inşalarına ses çıkarmamalarına anlam vermek mümkün değil.
Yüzde 99'luk Müslüman Türkiye'de sayısal olarak camilerden çok kilise evler inşa ediliyor.
Halkın kendi sermayesiyle güçbela kurmaya çalıştığı mahalle camileri göze batarken, kiliselere dönüştürülen evler görmezden geliniyor.
Hıristiyan Avrupa'ya üye olmak için Hıristiyan eylemlere müsaade ediliyor.
Olay basit aslında.
Ama bu da yetmiyor. Katolikler kadar Ortodoks camia da yeni taleplerle piyasaya çıkıyor.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini ilk öncelik olarak gören ve Türkiye'nin modernleşmesi için motor güç gereksinimini söyleyenlerin başında Yunan siyasiler ve Fener-Rum Patrikhane yetkilileri bulunuyordu.
Bu istekler basit ya da masum görünse de öyle değil.
Onlar, ne Avrupa modernitesi için ne de Türkiye'nin ekonomik ve siyasal kazanımları için bunu istiyorlar.
Bölücü örgüt KADEK ile Rum-Ortodoks talepleri Avrupa Birliği eşiğinde ve ortak menfaatte örtüşüyor.
Avrupa Birliği'ne müdahil edilecek bir Türkiye ulusal yetki ve yetilerini kaybettiği gibi ulusal ve dini yapısından da parçalar kopartmış olacak.
Durumdan faydalananların başında da terör örgütleri ve marjinal dini kuruluşlar yeralacak.
Avrupa Birliği'nin supranasyonal olarak bilinen ve ulusüstü olarak Türkçeleştirilen sıfatında aynı zamanda ulusdışı yapılanmalar ve bölücü
unsurlar var.
Avrupa Birliği'ne atılan her adım yeni baskı yeni taviz demek.
Avrupa aynı zamanda bir zihin birliği, zihni bir proje.
Ankara adım adım Hristiyan Avrupa ruhuna çekilirken, içindeki dini ve milli ruhu da çıkarmış olacak.
Ruhsuz bir millet, ruh gibi dolaşacak.
Kıyamet de burada kopacak.
Çağrıda Türkiye'de dini yaşamın sığ olduğu, mevcut dinlerdeki ibadetlerde bazı sorunlar yaşandığı ve dini yapılanmalarda devlet politikalarının ayakbağı olduğu dile getirilerek siyasal baskılar yapılmasının kaçınılmazlığı üzerinde duruldu.
Patrik Bartalemaos, kendi arazilerini tam kullanamadıklarını, mezarlıkları üzerinde hakimiyet kuramadıklarını ve vakıflarına sahip çıkamadıkları siteminde bulundu.
Mevcut hükümetten hemen her tavizi alan Patrik, neden şikayette bulundu anlamış değiliz.
Müslümanlar'a dahi bu kadar müsamaha şikayette bulunmuşlardı ?
Amaç belli; daha çok baskı, daha fazla taviz.
Yunan siyasiler ve Ortodoks Rumlar İstanbul'da ve Karadeniz'de her geçen gün satın aldıkları arsa ve arazilerle etki alanlarını genişletmekteler.
Yahudiler'den sonra Türkiye'yi en fazla parselleyen milletlerin başında Rum-Yunan ikilisi geliyor. Onları sırasıyla Almanlar ve Ruslar izliyor.
İstanbul'daki Patrikhanenin ekümenikliği için İstanbul merkezli başlatılan siyasal yelpazenin rüzgarı Karadeniz kıyılarına kadar uzanıyor.
Camilerin yayılmasından huzursuz olan çevrelerin çil parçası gibi dağılan ve yayılan kilise inşalarına ses çıkarmamalarına anlam vermek mümkün değil.
Yüzde 99'luk Müslüman Türkiye'de sayısal olarak camilerden çok kilise evler inşa ediliyor.
Halkın kendi sermayesiyle güçbela kurmaya çalıştığı mahalle camileri göze batarken, kiliselere dönüştürülen evler görmezden geliniyor.
Hıristiyan Avrupa'ya üye olmak için Hıristiyan eylemlere müsaade ediliyor.
Olay basit aslında.
Ama bu da yetmiyor. Katolikler kadar Ortodoks camia da yeni taleplerle piyasaya çıkıyor.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini ilk öncelik olarak gören ve Türkiye'nin modernleşmesi için motor güç gereksinimini söyleyenlerin başında Yunan siyasiler ve Fener-Rum Patrikhane yetkilileri bulunuyordu.
Bu istekler basit ya da masum görünse de öyle değil.
Onlar, ne Avrupa modernitesi için ne de Türkiye'nin ekonomik ve siyasal kazanımları için bunu istiyorlar.
Bölücü örgüt KADEK ile Rum-Ortodoks talepleri Avrupa Birliği eşiğinde ve ortak menfaatte örtüşüyor.
Avrupa Birliği'ne müdahil edilecek bir Türkiye ulusal yetki ve yetilerini kaybettiği gibi ulusal ve dini yapısından da parçalar kopartmış olacak.
Durumdan faydalananların başında da terör örgütleri ve marjinal dini kuruluşlar yeralacak.
Avrupa Birliği'nin supranasyonal olarak bilinen ve ulusüstü olarak Türkçeleştirilen sıfatında aynı zamanda ulusdışı yapılanmalar ve bölücü
unsurlar var.
Avrupa Birliği'ne atılan her adım yeni baskı yeni taviz demek.
Avrupa aynı zamanda bir zihin birliği, zihni bir proje.
Ankara adım adım Hristiyan Avrupa ruhuna çekilirken, içindeki dini ve milli ruhu da çıkarmış olacak.
Ruhsuz bir millet, ruh gibi dolaşacak.
Kıyamet de burada kopacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005