İslam anlayışında bazı haller zemmedilmiş, bazı haller de övülmüştür. Yani Müslümanım diyen insanın Cenab-ı Hakk'ın rızasına hoşuna giden davranışları olduğu gibi, hem Allah'ın (c.c.) rızasından uzaklaştıracak hem de rüsvay bir hayat sürmesine sebep olacak davranışları da vardır. Sabır, şükür, cesaret, ahlak-ı hamide gibi güzel hasletler olduğu gibi tembellik, cimrilik, korkaklık ve acziyet gibi ahlak-ı zemime denilen kötü hasletler de vardır.Özellikle Müslümanlar güzel ahlaklarını ve yaşantılarını sosyal hayatlarına yansıtabilirlerse hem kendilerini, hem yaşadıkları yerleri, hem de dünyayı mamur etmeleri umulacak durumdur. İnsan sosyal bir varlık olduğu için yaptığı güzel işlerin faydaları elbette diğer insanlara da fayda verecektir. Bunun yanında, umursamaz davranışlar, tembellik, korkaklık gibi yaşantı tarzları da hem kendilerine hem çevresine zararlar verecektir. Bu zarar eğer topyekûn meselelerde olursa yaşanılan ülkeyi tarihin sayfalarına hapsetmekle sonuçlanabilecek tehlikeleri mevcuttur. Burada biz Müslümanların durumunu analiz etmek ve meseleleri günümüzün olayları ile değerlendirmek istiyorum. Elbette hepimizin malumu ülkemiz ve İslam coğrafyası dini ve milli meselelerde kötü günler geçirmektedir. Aslında her konuşmada ve her platformda anlatılması, ikaz edilmesi gereken bir durumdur bu. Batılıların oyunlarına dikkat çekip sürekli gündemde tutup uyarmak, ikaz etmek ve çözüm yollarını insanımıza ve diğer Müslümanlara anlatmak mecburiyetindeyiz. İslam ülkelerini bölüp parçalamak, 22 İslam ülkesinin sınırlarını ve yönetim biçimlerini belirlemek batılı bir projedir. Bunun karşısında ayık olup kısmen de olsa uyguladıkları bu oyunu bozmak ben Müslümanım diyen herkesin görevidir. Çünkü tabiri caizse, kasabını bekleyen kurbanlık gibi celladını beklemek Müslümana yakışmayan bir davranıştır. Eğer Afganistan'da yaşayan Müslümanların çoğunluğu aciz olmasaydı, Irak'ta yaşayan Müslümanlar ve yöneticileri aciz olmasaydı, İslam dünyasının ülke liderleri aciz ve korkak olmasaydı bu saydığımız ve diğer İslam ülkelerindeki kan ve gözyaşı ve vahşet olur muydu? Elbette olmazdı. Elbette acizlikten dolayı küfre bir başkaldırı ve direniş gerçekleştirilememiştir. Olsa bile bireysel ya da topyekûn olmadığı için sonuç Müslümanlar için olumsuz olmuştur.Elbette insanların yapamayacakları şeyler olduğu gibi yapabilecekleri de vardır. Burada Âlemlerin Efendisi Hz. Muhammed'in (s.a.a), "Allah'ım acizlikten, tembellikten, korkaklıktan Sana sığınıyorum" duası bizlere kurtuluş yolunun şifrelerini vermektedir. Günümüz insanı, "batılılar olmadan ya da onlar müsaade etmeden bir şey yapamayız" diyorlarsa acizdirler. "Onlar yapar biz yapamayız" diyorlarsa tembeldirler. Yapılan ihanetlere karşı gelmiyorlarsa korkaktırlar. Kurtuluş, batılıların oyunlarına alet olanlarla birlikte olmak değil, oyunları bozacak lider ve kadrolarla beraber olmaktır. Elbette acizlikten, tembellikten ve korkaklıktan uzak olan kadrolar Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018