Ülkemizde son gelişmelerle ortam iyice gerilirken buna paralel olarak adresler de netleşmeye başladı. Siyasî, ekonomik ve kültürel bağımsızlığımızı ve vesayet altına alanların gittikçe artan baskıları toplumun her kesiminde gün gibi görülüyor.
Bilhassa siyasî hareketlerin farklı gibi gösterilmelerinin esastan kaynaklanmadığını bizzat siyasî parti temsilcilerinin ve genel başkanlarının ifade etmeleri adreslerin aynı olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir.
Konuyu biraz açmakta fayda var. Bugün ülkemizin geleceğini tehdit eden kurum ve kuruluşlar bellidir. Bunlar ABD ve AB bünyesinde yer alan vs. herkesin çok iyi bildiği adreslerdir.
Bunlar konumlarına göre siyasî, idari, askeri, ekonomik ve kültürel alanlarda faaliyet gösterirler. Bunlara bir takım lobileri de ilave edersek meselelerin boyutları ve hedefleri daha açık bir şekilde ortaya çıkmış olur.
Avrupa Parlamentosu, IMF ve Ermeni lobileri bunlardan sadece bir kaçıdır. Merkezi ABD ve AB'de olan vakıflar, gönüllü kuruluşlar, sivil toplum örgütleri dünyanın en ücra köşelerine kadar uzanarak tabiri caizse aile ve toplum hayatına girerek etkin olmaktadır.
Bunların sayısı ve konumu ne kadar çok olursa olsun netice itibariyle aynı hedefe yöneldikleri için isteseler de istemeseler de bir yardımlaşmanın, bir dayanışmanın içindedirler.
Kendi devletine, milletine, vatanına, millî ve tarihî değerlerine inanan, güvenen herkes bunları hedef alan niyet ve faaliyetlerle hiç bir noktada, hiçbir çizgide bir olamaz, yanyana gelemez.
Eğer bir yazar, bir ilim adamı, bir siyasî parti mensubu veya genel başkanı "bunlar bizim doğal müttefikimizidir" derse kendi adresini ve buna bağlı olarak kendi niyet ve gayesini de göstermiş olur.
Bu tip insanların halkın içinde konuşmaları tavır ve davranışları hiçbir zaman ölçü olamaz. Sözle, vaadle, propagandalarla halkın nabzına göre şerbet vermek Türkiye'de bugüne kadar siyasî hayatımızın maalesef temel karakteri olmuştur.
Dolayısıyla gelişmeler halkın yararına değil de zararına olduğuna göre bu insanların ABD ve AB'de verdikleri sözler çok daha önemlidir. Bu bakımdan aramızda dolaşırken bu insanları tanımakta güçlü çekebiliriz. Ama dış dünyaya açıldıklarında bülbül gibi nasıl şakıdıklarını ve kendilerinin mensubu bulundukları adresleri açık ve net bir şekilde nasıl ifade ettiklerini görüyoruz.
Onun için burada asıl olan mensubu bulundukları yerlerde gösterdikleri süreçlerdir. İşte bu manada adresler her geçen gün biraz daha netleşmektedir. Bu netleşmelerde yol ayrımına geldiğimiz ve ülkemizin siyasî, ekonomik ve kültürel bağımlılığı ile Türkiye'nin bağımsızlığının, birlik ve beraberliğinin, kalkınmasının da adresi belli olmuştur.
Bu adres Kuvay-ı Milliye ruhunun günümüzdeki mimarı Prof. Dr. Haydar Baş'ın başta ekonomik olmak üzere fikir ve düşüncelerini hayata geçirmek için kurulan Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
Ülkemiz uzun yıllardan beri ilk defa böylesine doğru ve açık adrese kavuşmanın heyecanını yaşamaktadır. Hilâlin etrafındaki 16 yıldızlı Bağımsız Türkiye Partisi bayrağı ay-yıldızlı bayrağımızı ebediyyen dalgalandırmak üzere yola çıkmıştır.
Bilhassa siyasî hareketlerin farklı gibi gösterilmelerinin esastan kaynaklanmadığını bizzat siyasî parti temsilcilerinin ve genel başkanlarının ifade etmeleri adreslerin aynı olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir.
Konuyu biraz açmakta fayda var. Bugün ülkemizin geleceğini tehdit eden kurum ve kuruluşlar bellidir. Bunlar ABD ve AB bünyesinde yer alan vs. herkesin çok iyi bildiği adreslerdir.
Bunlar konumlarına göre siyasî, idari, askeri, ekonomik ve kültürel alanlarda faaliyet gösterirler. Bunlara bir takım lobileri de ilave edersek meselelerin boyutları ve hedefleri daha açık bir şekilde ortaya çıkmış olur.
Avrupa Parlamentosu, IMF ve Ermeni lobileri bunlardan sadece bir kaçıdır. Merkezi ABD ve AB'de olan vakıflar, gönüllü kuruluşlar, sivil toplum örgütleri dünyanın en ücra köşelerine kadar uzanarak tabiri caizse aile ve toplum hayatına girerek etkin olmaktadır.
Bunların sayısı ve konumu ne kadar çok olursa olsun netice itibariyle aynı hedefe yöneldikleri için isteseler de istemeseler de bir yardımlaşmanın, bir dayanışmanın içindedirler.
Kendi devletine, milletine, vatanına, millî ve tarihî değerlerine inanan, güvenen herkes bunları hedef alan niyet ve faaliyetlerle hiç bir noktada, hiçbir çizgide bir olamaz, yanyana gelemez.
Eğer bir yazar, bir ilim adamı, bir siyasî parti mensubu veya genel başkanı "bunlar bizim doğal müttefikimizidir" derse kendi adresini ve buna bağlı olarak kendi niyet ve gayesini de göstermiş olur.
Bu tip insanların halkın içinde konuşmaları tavır ve davranışları hiçbir zaman ölçü olamaz. Sözle, vaadle, propagandalarla halkın nabzına göre şerbet vermek Türkiye'de bugüne kadar siyasî hayatımızın maalesef temel karakteri olmuştur.
Dolayısıyla gelişmeler halkın yararına değil de zararına olduğuna göre bu insanların ABD ve AB'de verdikleri sözler çok daha önemlidir. Bu bakımdan aramızda dolaşırken bu insanları tanımakta güçlü çekebiliriz. Ama dış dünyaya açıldıklarında bülbül gibi nasıl şakıdıklarını ve kendilerinin mensubu bulundukları adresleri açık ve net bir şekilde nasıl ifade ettiklerini görüyoruz.
Onun için burada asıl olan mensubu bulundukları yerlerde gösterdikleri süreçlerdir. İşte bu manada adresler her geçen gün biraz daha netleşmektedir. Bu netleşmelerde yol ayrımına geldiğimiz ve ülkemizin siyasî, ekonomik ve kültürel bağımlılığı ile Türkiye'nin bağımsızlığının, birlik ve beraberliğinin, kalkınmasının da adresi belli olmuştur.
Bu adres Kuvay-ı Milliye ruhunun günümüzdeki mimarı Prof. Dr. Haydar Baş'ın başta ekonomik olmak üzere fikir ve düşüncelerini hayata geçirmek için kurulan Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
Ülkemiz uzun yıllardan beri ilk defa böylesine doğru ve açık adrese kavuşmanın heyecanını yaşamaktadır. Hilâlin etrafındaki 16 yıldızlı Bağımsız Türkiye Partisi bayrağı ay-yıldızlı bayrağımızı ebediyyen dalgalandırmak üzere yola çıkmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010