Derler ki bu coğrafyada hiçbir şey tesadüf değildir. Son günlerde üst üste yaşadığımız olaylar, alınan kararlar pek çok şeyi sorgulamamıza sebep oluyor.
İki buçuk senedir ertelenip o hâkimden bu hâkime aktarılan, mahkeme heyeti defalarca değiştirilen bir ceza dosyası birden nihayet buluverdi. Hem de davaya sadece bir kez katılmış kişilerin de oyu ile. Karar zamanlaması hayli ilginç olan dava dosyası, aslında içerik ve usul yönünden de birçok soru işareti barındırıyordu.
Acaba bu davayı bu kadar özel ve karmaşık kılan neydi?
Defalarca mahkeme heyetinin değişmesinin sebebi, alınması istenen kararı verebilecek ekibin hazırlanması için miydi?
Yakın tarihimizde bir tur atalım, bakalım bu coğrafyada neler oluyor?
Sene 2001; eski ve yeni bütün partiler, AB'ye girme vaadi ile milletin önüne çıktı. ABD ve AB'siz olmaz anlayışı farklı partilerden, farklı dillerle, ilmek ilmek milletin ruhuna işlendi.
Bir tek ses, bu anlayışı bozuyor, "Ne AB, ne ABD Tam Bağımsız Türkiye" diyordu. Bunları derken çözümü de gösteriyor, gelin Milli Ekonomi Modeli ile bu ülkeyi kâinat devleti yapalım diyordu. Sesin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tı.
Siyasiler bu teklifi yok saydılar.
Bağımsız Türkiye Partisi kuruldu ve Prof. Dr. Haydar Baş partinin genel başkanı oldu. Çözümlerini milletine anlatmaya başladı.
Bu partiye ve görüşlerine, popüler kanallar asla yer vermedi. Sanki bu ses hiç yoktu. Sanki birileri, Haydar Baş'ın sesi duyulmasın, fikirleri benimsenmesin diye, medyayı BTP yokmuş gibi davranmaya ikna etmişti.
BTP Genel Başkanı, bütün ekonomik kabulleri yıkan çok farklı görüşler ortaya koymasına rağmen, hakkında kısacık bir haber bile yapılmıyordu.
Prof. Dr. Baş, kaynak olarak ilk defa madenleri gündem ettiğinde, medyada boy gösteren çeşitli sınıftan insanlar, adını vermeden onu eleştirip, madenleri tamamen inkâr ettiler. Bu arada yabancı firmalar da sessizce madenlerimize konuyordu. Madenlerin inkârının mümkün olmadığı noktaya gelindiğinde, Lozan anlaşmasına göre madenleri işletemeyeceğimiz, yalanı servis edildi.
Sene 2005; İstanbul'da tarihi bir ekonomi kongresi gerçekleşti. Pek çok ülkeden yüzlerce akademisyen, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli tezi hakkında tebliğini sundu. Hepsinin ortak görüşü bu teze bütün dünyanın ihtiyacı olduğu idi. Ve bu tarihi olay Meltem medya dışında hiçbir kanalda gösterilmedi.
2013'e kadar Almanya/Heidelberg, Azerbeycan/Bakü ve Bursa'da altı kongre daha düzenlendi. Ve yine, ne siyasiler ne de popüler medya bu kongrelere ilgi gösterdi.
Sene 2011; emperyalizmin güçleri, BOP kapsamında hedefine doğru hızla ilerliyordu. Arap Baharı adı ile hayata geçirdikleri projeyi, Suriye'de de uygulamaya başlamışlardı. Bölgenin yapısı gereği kullanmaya çalıştıkları temel argüman mezhep ayrılıklarıydı. Teröristler güya Müslüman kimliği ile katliamlar yaparak ayrılıkları körüklüyordu. Coğrafyadaki Müslüman ülkelerin bu olayı önleyecek bir çözümleri yoktu.
Ekim 2011; Bursa'dan bir ses, Irak, Suriye, İran ve Türkiye'den pek çok âlimi de yanına almış "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" diyordu. Sesin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tı. Uluslararası bir büyük sempozyum daha siyasilerimiz ve medyamız tarafından yok sayıldı.
Bu ambargolar, Haydar Baş'ı yıldırmadı. Tam aksine birçok Ehl-i Beyt sempozyumu ile milletimize bir ve beraber olmanın önemini anlatmasına vesile oldu.
Aslında onun ekibi ile yaptığı bu hareketler emperyalizmin ayağına çelme takıyor, coğrafyadaki oyunları bozuyordu.
Sene 2013; aylardan Şubat; Milli Ekonomi Modeli, Rus Duma'sında, canlı yayınla dünyaya ilan edilerek, kapitalizmin patronlarına "dur" diyordu. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve Milli Para tanımı etrafında birleşen ülkeler günden güne güçlenirken, kapitalizmin kaleleri yıkılıyordu. Dünyaya yeni bir yön veren "Duma çıkışı", yurt içinde yine yok sayıldı.
Emperyalizmin süvarileri hangi tarafa at sürmeye kalksa, ayaklarına dolanan, onca gizleme ve yok saymaya rağmen hep aynı isimdi.
Emperyalizmin ülke içindeki örgütlenmelerinin hedefinde de O vardı. Sonradan "FETÖ" olarak adlandırılan terör örgütü, yargı içindeki yapılanması ile Prof. Dr. Baş'a binlerce sayfalık dava açtı. Baş, büyük bir hukuk mücadelesi verdi ve bütün davaları kazandı.
Ocak 2019; damadını askere teslim etmeye giden Baş'ı dönüş yolunda bir tuzak bekliyordu. Susurluk'ta arabasının önü kesilip istikameti değiştirilmeye, "terörist" iftirası ile kışkırtılarak provoke edilmeye çalışıldı. O, soğukkanlı duruşu ile bu oyunu da bozdu. Olay bir yanlışlık olmuş gibi geçiştirildi.
9 Ekim 2019; "Barış Pınarı" harekâtı başladı. Prof. Dr. Haydar Baş yaptığı yayınlarla yine devletinin ve askerinin yanındaydı.
16 Ekim 2019; İki buçuk senedir ertelenip o hâkimden bu hâkime aktarılan, mahkeme heyeti defalarca değiştirilen bir ceza dosyası, birden nihayet buluverdi. Hem de davaya sadece bir kez katılmış kişilerin oyu ile.
Bir gün sonra ABD'den Trump'ın temsilcilerinin gelecek olması tesadüf müydü?
Acaba, ABD'nin taşeronu "FETÖ" nün uzantıları hala yargıya müdahale edebiliyor mu?
Olaylar zinciri, akıllara şu soruyu getiriyor: Oyunları bozan tek kişi siyaset sahnesinden uzaklaştırılıp, etkisiz hale getirilmeye mi çalışılıyor?
Dış güçler elbette böyle bir kişinin güçlenip ülkenin kaderi üstünde söz sahibi olmasını istemez. Ancak bu millet Haydar Hocasını çok sevmiştir. Milyonlar, onun "Hoş Geldin Atatürk" eserinde ortaya koyduğu Müslüman Atatürk kimliğini sahiplenmiş, Anıtkabir'e Ata'sını ziyarete koşmuştur. Bu saatten sonra kimse bu birlikteliği bozamaz.
Siyasilerimize düşen bu bilim insanından ve onun değerli fikirlerinden istifade etmektir. Ekonomik özgürlüğümüzü sağlayarak dünyada bizi söz sahibi yapacak olan, Milli Ekonomi Modelinin uygulanması, coğrafyamıza huzuru getirecek olan ise "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" gerçeği etrafında birlik olunmasıdır.
Devletimizin bu büyük değere sahip çıkacağına, ülkemizde bu oyunları bozacak, bağımsız savcı ve hâkimlerin varlığına olan inancımız tamdır.
- Hüseyin Baş ile adım adım Anadolu ve Çanakkale Destanı… / 29.08.2023
- Hüseyin Baş ile adım adım Anadolu / 21.07.2023
- Özlemle / 14.04.2023
- Asgari ücret müjde mi, hayal kırıklığı mı? / 26.12.2022
- Kader / 18.10.2022
- Şaka değil, kapıdaki açlık / 25.07.2022
- Allah’ım afetsiz ver / 11.07.2022
- Haydar Baş Üniversitesi -II- / 23.04.2022
- Haydar Baş üniversitesi / 14.04.2022