5 Şubat 1917'de Amerikan Büyükelçisi, Cavit beye şu düşüncesini söyler: "Osmanlı Hükümeti, hükümetime savaş açsa bile, Türkiye'ye karşı savaş açmaz. Eğer sulh arzu ederseniz ben buradayım". Arkasından da Almanya'yı kötülemek için "Eğer Almanya'nın sulh yapmak için sizin aleyhinizde ne gibi tekliflerde bulunduğunu bilseniz hiç tereddüt etmezsiniz" der. Amerikan Büyükelçisi bu sözleri ile, Almanya'nın ayrı bir barış karşılığı için İstanbul'u peşkeş çekmesinden bahsederek, onun yerine Amerikan dostluğunu önermek istemektedir.13 Şubatta Amerikan Büyükelçisi, Amerika, Almanya'ya savaş açarsa Bulgaristan ve Osmanlı hükümetinin yansız bir siyaset izlemesini uygun bir lisanla teklif eder. Amaç: Almanya'nın militarist ve saldırgan siyasasının Amerikan siyaseti için tehlike teşkil etmesi nedeni ile onun yalnız kalarak ezilmesini istemesidir. Bu düşünceden hareket eden Amerika, Osmanlı ve Bulgar hükümetlerine aşırı bir samimiyet ve dostluk göstererek Almanya'dan uzaklaştırmak istemektedir. Cavit Bey Osmanlı'nın yeni savaşa (amansız denizaltı savaşına) katılmak isteğinde olmadığını Büyükelçiye söyler. Haddi zatında Osmanlı'nın böyle yeni bir siyaseti yoktur. Ama o bir Türk ulusalcısı olarak Osmanlı ile ilgili olayları duyguları ile değil, akli düşüncelerle çözmek isteyen bir aydındır. Nitekim yeri gelince, o günkü şartlarda Osmanlı siyasetinde büyük bir ağırlığı Enver Paşanın düşüncelerine rağmen 14 Mart 1917 tarihinde Bakanlar Kuruluna sürerek görüşülmesini sağlamıştır. Amacı, Almanlarla birlikte yıkıma gitmesini önlemektir. Emperyalizmin amaçlarını bildiği için savaş ortamından ülkesini en az zararla kurtarılmasının yollarını arayan bir siyasanın izlenmesini istemektedir. 21 Şubat 1917'de Almanlar batı cephesindeki kuvvetlerini geriye çekmeye başlarlar. Almanların bu geri çekilmesi bir vuruşma sonucunda alınan yenilginin sonuncu değildir. Amansız deniz savaşının başlamasından sonra ağır asker kayıplarının önlenmesi için savunmaya elverişli bir bölgede yeni bir savunma hattı kurmaktır.Kuzey komşumuz ve düşmanımız Rusya'da da toprak kayıplarına dayanan bir savaş devam ederken kötü bir yönetimin etkisi ile sınıflar arası sosyal siyasi ve ekonomik tartışmanın kavgaya yaklaşan hareketleri görülmektedir. Rus Çarı aşırı muhafazakâr bir insandır. Yönetimde akla yer vermemekte ve ülkesini tanrıdan aldığı ilhamla yönetmektedir. Ülkesini otokratik ilkelerle yönetirken yanında en büyük yardımcıları Çariçe ve Keşiş Rasputin'dir. Duma (seçkin aristokratlardan kurulu Rus meclisi) ülkesi için kurtuluş yolları ararken çar ve hükümeti onları baskı altına almaya çalışır. Bu baskıcı kötü yönetimin sonucunda savaşında etkisi ile başkent Moskova'da dâhil olmak üzere bütün ülkede yaşam şartları daha da ağırlaşmıştır. Yiyecek başta olmak üzere insanların ihtiyaçları olan her türlü nesnenin kıtlığı, yokluğu sefaleti ve salgın hastalıkları etkilemektedir. Çar yandaşlarının vurgunculuğu, aşırı pahalılık ve karaborsa yaşamda toplumun her sınıfını olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Savaş giderlerinin karşılanması için konan aşırı vasıtalı vergiler de hayatı daha da yaşanmaz hale getirmektedir. Taşra Aristokratları da dahil olmak üzere toplumun her kesiminde yönetime karşı büyük memnuniyetsizlik vardır. Duma'daki Rus aristokrat aydınlar, Duma Başkanı Rodzinko'yu ülkenin genel durumu anlatması ve Çar'ı uyarması için sözcü olarak gönderilir. Çar, 23 Şubat 1917 günü Rodzinko'nun bir ayaklanma ihtimalinin olabileceğine dair verdiği bilgiler karşısında şunları der: "Benim edindiğim haberler bunun tam aksinedir; Duma'ya gelince eğer son defadaki gibi çetin gösterilerde bulunursa dağıtılacaktır." Çar'ın bu karşılığına karşı Rodzinko, Çar'a şunu der: "Bu görüşmemiz sonuncu olacaktır". Çar neden diye sorunca karşılığı verir: "Duma dağıtılacaktır. Hükümetin gittiği yol bize hiçbir iyilik getirmeyecektir. Henüz sorumlu bir hükümetin kurulmasını kabul ederek her şeyi değiştirmenin zamanı geçmemiştir? Majesteniz benim gibi düşünmüyorsunuz? Bunun sonuncu ayaklanma ve anarşi olacaktır?" Duma ve halk Almanya ile derhal ayrı bir barış beklemekteydi. Fakat bu olmayacaktır. Bu görüşme sonucunda siyasi ve ekonomik özde grevler kalkacağına sefaletten bıkmış olan halk sokağa dökülür. Bu ortamdan yararlanan sosyalistler bu gelişmeyi iyi kullanarak kısa zaman sonra amaçlarına ulaşırlar. Amansız deniz savaşı ile uçuruma giden yolu gören Cavit Bey kuzey komşumuz ve düşmanımız Rusya'nın durumu, uluslararası barış politikası ile küçük ulusların yanında Osmanlı ulusunu da himayesi altına alarak emperyalist isteklerini gerçekleştirmek isteyen Amerika'ya karşı yeni bir siyaset hazırlamaya çalışır. Sonunda bu yol ulus devlet yolu olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011