Türk milleti savaş istemiyor. Ekonomi, kendisini savaşa dayanıklı hissetmiyor. Ancak, Hükümet, savaş konusunda kararını veremiyor.
Ya da verdiği halde açıklayamıyor. Çünkü, kamuoyunun savaş karşıtı baskısından daha büyük bir baskı var hükümet üzerinde...
ABD, Türkiye'nin boğazını her geçen gün daha bir sıkacağı sinyalini veriyor. Washington'un sivil-asker kanatları Türkiye'ye tam bir pres uyguluyor.
IMF ve Kıbrıs kıskacıyla iyice köşeye sıkışan AKP Hükümeti'ne dişini göstermeye başlıyor.
İlk günlerdeki diplomatik zerafeti terk eden ABD, gitgide Türkiye'ye karşı kovboylaşıyor.
İğneli, aba altından sopa gösteren demeçler gelmeye başlıyor Washington'un en yetkili ağızlarından.
ABD Genelkurmay Başkanı Myers, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ten, Türkiye'nin kesin kararını 20 Ocak'a kadar verip vermeyeceğini soruyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri, tüm ihtimallere karşı hazırlıklarını yapmış, Hükümet'ten ve Meclis'ten siyasi direktif bekliyor.
Hükümet ise, savaşa katılma kararını açıkça deklare etmek yerine peyder pey, usul usul ABD'ye vize vererek son dakikaya kadar kamuoyunu uyandırmamaya çalışıyor.
ABD ise, Türkiye'den her şartını tam ve bir an önce karşılanmasını istiyor.
ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in geçtiğimiz ay savurduğu tehditlere sözümona Washington'un güvercini iyice tüy dikti.
ABD Dışişleri Bakan'ı Powel, "Türkiye henüz başbakan olamayan beyefendiyle uğraşıyor" sözleriyle Erdoğan'a dokunduruyor.
Bakan Powel, Türkiye'nin kararsızlığının faturasını Erdoğan'a çıkarıyor. Eğer Erdoğan, telaşa kapılıp bu sözleri "ABD'yi küstürürsem başbakanlık yolum tıkanır" şeklinde okursa, yandık demektir.
ABD'nin eski Türkiye Büyükelçisi Mark Parris ise bu sözlerin devamı mahiyetinde savaş sonrası için tehdit ediyor.
İşte tehdit dolu sözleri:
"Türkiye karar vermekte gecikiyor. Arap dünyasının bize destek vermeyeceğini umuyorsanız, yanılıyorsunuz. İslam alemi barış istiyor izlenimi abartılı.
ABD'nin beklemeye tahammülü kalmadı. Yanıtınız gecikirse Türkiye'siz B Planı'nı uygular, Kuveyt ve Ürdün üzerinden 6 haftada biter savaş. Üç hafta yerine 6 haftada biter. Daha fazla ölüm ve acıya yol açar. Ama gün gelir, savaş biter. İşte o zaman barış masasına gelmeye kalktığınızda bir kenarda paltonuzla beklemek zorunda kalabilirsiniz. Sakın yanılmayın, Bush, 2004'teki seçimi de kazanır. Hesabınızı buna göre yapın."
ABD, gördüğünüz gibi dün bizi Saddam'la, bu gün Bush'la tehdit ediyor. Bush'un küresel diktatörlüğü tescil edilmiş oluyor.
Hükümet, bu Amerikan usulü blöflere papuç bırakıp Türkiye'yi savaşa sürüklemektedir.
Peki ne yapabilir?
Ya da verdiği halde açıklayamıyor. Çünkü, kamuoyunun savaş karşıtı baskısından daha büyük bir baskı var hükümet üzerinde...
ABD, Türkiye'nin boğazını her geçen gün daha bir sıkacağı sinyalini veriyor. Washington'un sivil-asker kanatları Türkiye'ye tam bir pres uyguluyor.
IMF ve Kıbrıs kıskacıyla iyice köşeye sıkışan AKP Hükümeti'ne dişini göstermeye başlıyor.
İlk günlerdeki diplomatik zerafeti terk eden ABD, gitgide Türkiye'ye karşı kovboylaşıyor.
İğneli, aba altından sopa gösteren demeçler gelmeye başlıyor Washington'un en yetkili ağızlarından.
ABD Genelkurmay Başkanı Myers, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ten, Türkiye'nin kesin kararını 20 Ocak'a kadar verip vermeyeceğini soruyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri, tüm ihtimallere karşı hazırlıklarını yapmış, Hükümet'ten ve Meclis'ten siyasi direktif bekliyor.
Hükümet ise, savaşa katılma kararını açıkça deklare etmek yerine peyder pey, usul usul ABD'ye vize vererek son dakikaya kadar kamuoyunu uyandırmamaya çalışıyor.
ABD ise, Türkiye'den her şartını tam ve bir an önce karşılanmasını istiyor.
ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in geçtiğimiz ay savurduğu tehditlere sözümona Washington'un güvercini iyice tüy dikti.
ABD Dışişleri Bakan'ı Powel, "Türkiye henüz başbakan olamayan beyefendiyle uğraşıyor" sözleriyle Erdoğan'a dokunduruyor.
Bakan Powel, Türkiye'nin kararsızlığının faturasını Erdoğan'a çıkarıyor. Eğer Erdoğan, telaşa kapılıp bu sözleri "ABD'yi küstürürsem başbakanlık yolum tıkanır" şeklinde okursa, yandık demektir.
ABD'nin eski Türkiye Büyükelçisi Mark Parris ise bu sözlerin devamı mahiyetinde savaş sonrası için tehdit ediyor.
İşte tehdit dolu sözleri:
"Türkiye karar vermekte gecikiyor. Arap dünyasının bize destek vermeyeceğini umuyorsanız, yanılıyorsunuz. İslam alemi barış istiyor izlenimi abartılı.
ABD'nin beklemeye tahammülü kalmadı. Yanıtınız gecikirse Türkiye'siz B Planı'nı uygular, Kuveyt ve Ürdün üzerinden 6 haftada biter savaş. Üç hafta yerine 6 haftada biter. Daha fazla ölüm ve acıya yol açar. Ama gün gelir, savaş biter. İşte o zaman barış masasına gelmeye kalktığınızda bir kenarda paltonuzla beklemek zorunda kalabilirsiniz. Sakın yanılmayın, Bush, 2004'teki seçimi de kazanır. Hesabınızı buna göre yapın."
ABD, gördüğünüz gibi dün bizi Saddam'la, bu gün Bush'la tehdit ediyor. Bush'un küresel diktatörlüğü tescil edilmiş oluyor.
Hükümet, bu Amerikan usulü blöflere papuç bırakıp Türkiye'yi savaşa sürüklemektedir.
Peki ne yapabilir?
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014