Yandaş medyanın geçen haftaki önemli başlıklarından biri de; “Erdoğan, ABD’ye gönderme yaptı” şeklindeydi. Bu başlığın halka yansıması ise “Erdoğan, ABD’ye posta koydu, şeklinde oldu. Ama gerçekte ortada ne gönderme ve ne de posta koyma vardı. Ortada ABD’ye bir sadakat, bir itiraf, bir bağlılık, bir inanç ve icraat birliği vardı. Ne demişti Başbakan? “Binlerce, on binlerce kilometre öteden gelip Irak’a girenler bu dünyada haklı oluyorsa biz, 910 kilometre sınırımız olan Suriye’de eli bağlı, tribünde seyirci olamayız. Gereği neyse bunu yapmamız lazım ve yaparız”. On binlerce öteden kim gelmişti? ABD. Nereye gelmişti? Irak’a, Afganistan’a. Niçin gelmişlerdinin şıkları birkaç başlık; * İnançları için İslam coğrafyasına geldiler. Neydi inançları? Hıristiyanlık. İşgal hareketinin adı neydi? “Haçlı seferleri.” * İkinci amaç neydi? İsrail’in muhafaza ve müdafaası artı “Büyük İsrail” hayalinin önündeki engellerin kaldırılması. * Üçüncü amaç ise kaynakları tükenen AB ve ABD’nin, zengin İslam coğrafyasındaki kaynakları tekeline alması. * Dördüncü olarak da Hıristiyan AB ve ABD’nin, dünyayı tekeline geçirmek ve komünist Rusya ve Çin’in önünü kesmek için bölgenin hâkimiyetini elde etmek olarak sıralayabiliriz. * Beşinci şıkka da, İslam coğrafyasında, kendilerine hizmet için yetiştirdikleri ve Müslümanların önüne sürdükleri lider, başkan, alim vs. gibi sıfatlar taşıyan kişilerin bağlılık ve sadakatlerini ölçmek olarak koyabiliriz. ABD, İslam coğrafyasına, kendi silahına, kuvvetine, güvenerek mi gelmişti? Hayır. Çünkü ABD, kendi başına kalkıştığı hiçbir işgali ve zulmü yine kendi lehine başarıya çevirememiştir. Ha! Gittiği coğrafyaları yakıp, yıkıp, kül etmiştir ama istediğini alamamıştır. Vietnam, Küba, Kore vs. gibi. ABD’nin, Irak işgali AKP’nin, ilk başbakanı Abdullah Gül’ün ve Erdoğan’ın açık desteği, ABD tarafında savaşa dahli ile olmuştur. Hatırlayın! Basra körfezinden Irak’a girmek isteyen katil sürüleri kuma saplandı ve büyük kayıplar verdi. Taktik değiştirdiler ve kuzeyden yani Türkiye üzerinden Irak’ın işgalini gerçekleştirdiler. ABD Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz: “Biz, Irak’a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk. Tayyip Erdoğan bize cesaret verdi” demişti. (Irak işgalinden üç ay önceki Türkiye ziyareti esnasında yaptığı açıklamadan.) İşte ABD’nin, Erdoğan’dan aldığı bu cesareti Abdullah Gül, Irak’ta yaşanan vahşeti dünya barışı olarak görmüş ve “Dünya barışı için, barışı korumak için, son 50 senede dünyada en çok Amerikalılar, kendi çocuklarını feda etmişlerdir” diyerek ABD’yi haklı çıkarmaya çalışmıştı. Hatta o günlerde tezkere tartışmaları yaşanmış ve Erdoğan, para karşılığı Müslüman kanının akıtılmasına “evet” demişti. “Tezkere geçse de geçmese de ABD’nin harekatta kararlı olduğunu, Türkiye’nin 2003 yılı içinde 73 milyar dolar borç ödemesi gerektiğini” söyledi ve “tezkerenin çıkmaması halinde Türkiye’nin ekonomik olarak çok sıkıntıya gireceğini söyleyen Erdoğan, “Tezkereye hayır demek bana hayır demektir… Tezkere geçmezse memur maaşlarını ödeyemeyiz” diye de eklemişti. Tezkerenin reddine rağmen Erdoğan, ABD’ye desteğini tam gaz vermişti. Öyle ki, Türkiye üzerinden geçişine izin verilen haçlı uçakları, Irak’ı 5 bin küsur kez bombalamıştı. Bir savaş uçağı her seferinde en az iki ton bomba bıraksa, çarpın beş binle, ortaya çıkan yıkım ve vahşetin adını koyun. Kim izin vermişti bu vahşete? Erdoğan ve AKP. Bu gayretler ABD’nin gözünden kaçmamıştı ve ABD başkanı Bush, Erdoğan’a “Sen ne harika bir adamsın” demişti. (Kasım 2004) Irak’ta ne mi olmuştu? 1,5 milyon Müslüman katledildi. Babalarının önünde kızlarına, eşlerinin önünde hanımlarına tecavüz edildi. Çocuklarının önünde anne-babaları katledildi. Her seferinde İnönü’ye cami göndermesi yapan Erdoğan’ın dostları, camileri meyhaneye, yatakhaneye, basket sahasına vs. çevirdiler. Sonuçta Irak darmadağın oldu. Vebali ise yakında tezahür edecektir. Şimdi Erdoğan, on binlerce kilometre öteden gelip, bahsettiğimiz vahşeti işleyen ABD’yi haklı olarak adlandırılmasına binaen, kendisinin de 910 km. sınırının olduğu Suriye’ye aynı tavrı göstermesinden, aynı işgali gerçekleştirmesinden daha doğal ne olduğunu, vurgulamaya çalışıyor. Valla! “Dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” demiş büyüklerimiz. Ama unutulmaması gereken Saddam bir ABD hayranıydı. Esad ise ABD karşıtı.
Birand
Birand öldü. Haliyle ailesi, sevenleri üzüldü, ağladı. Birçok gazete ve televizyon Birand’ın hayatını bir haftadır anlatıyor, resimlerini, gaflarını vs. hatırlatıyorlar. Siyaset ve sanat camiasındaki birçok isim de Birand’la hatıralarını anlattı. Bir hafta geçti. Bu hatırlamalar azaldı. Bir ay sonra ailesinden ve birkaç dostundan başka kimse de bahsetmeyecek Birand’dan.
Dikkatimi çeken ise Birand, Müslüman mıydı, değil miydi, tartışmaları. Sonuçta öldü ve ne olduğunun, ne yaptığının hesabını (İslam’a göre) veriyor. İlginç olan ise Ertuğrul Özkök’ün, ısrarla Birand’ı “kâfir” yapmak istemesidir. Nasıl yani, diye merak edenler Özkök’ün 22-01-2013 tarihli yazısını okuyabilirler.
Diyeceğim o ki; Ertuğrul Özkök, Birand’ın şahsında milletimizin imanıyla uğraşmasın. İslam ile Allah’a ve Resulüne iman ile bir sorunu varsa bunu adam gibi açıklasın. Eğer cesareti varsa, bugünden tezi yok, köşesinden Müslüman olmadığını, öldüğünde ise İslami usullere göre cenaze merasiminin düzenlenmemesini herkese açıklasın.
Birand
Birand öldü. Haliyle ailesi, sevenleri üzüldü, ağladı. Birçok gazete ve televizyon Birand’ın hayatını bir haftadır anlatıyor, resimlerini, gaflarını vs. hatırlatıyorlar. Siyaset ve sanat camiasındaki birçok isim de Birand’la hatıralarını anlattı. Bir hafta geçti. Bu hatırlamalar azaldı. Bir ay sonra ailesinden ve birkaç dostundan başka kimse de bahsetmeyecek Birand’dan.
Dikkatimi çeken ise Birand, Müslüman mıydı, değil miydi, tartışmaları. Sonuçta öldü ve ne olduğunun, ne yaptığının hesabını (İslam’a göre) veriyor. İlginç olan ise Ertuğrul Özkök’ün, ısrarla Birand’ı “kâfir” yapmak istemesidir. Nasıl yani, diye merak edenler Özkök’ün 22-01-2013 tarihli yazısını okuyabilirler.
Diyeceğim o ki; Ertuğrul Özkök, Birand’ın şahsında milletimizin imanıyla uğraşmasın. İslam ile Allah’a ve Resulüne iman ile bir sorunu varsa bunu adam gibi açıklasın. Eğer cesareti varsa, bugünden tezi yok, köşesinden Müslüman olmadığını, öldüğünde ise İslami usullere göre cenaze merasiminin düzenlenmemesini herkese açıklasın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025