Washington'da basın mensuplarına açıklamalarda bulunan ABD Savunma Bakanı Mark Esper, Türkiye'nin Patriot uçaksavar füze sistemlerinin Suriye sınırına geçici konuşlanması talebiyle ilgili olarak, "Suriye'nin İdlib vilayetinde Türkiye'ye hava desteği sağlamayacağız" dedi.
Net ve kısa bir cevaptı. Üzerinde düşünülmüş ve kararlaştırılmış bir açıklamaydı bu.
Bu açıklama aslında İdlib'de krizin tırmanmasını ABD'nin de istemediğini göstermesi açısından dikkat çekici.
Zira İdlib'e Türkiye'nin en yakın coğrafyası olan Hatay'a ABD'nin Patriot yerleştirmesinin Rusya'ya bir meydan okumadan başka anlamı olmayacaktı.
ABD ve Rusya aynı şeyi istiyor!
Gerilimin tırmanmasından yana olsa ABD, Türkiye'den gelen talebe hemen 'evet' der ve istediğini alırdı.
Ancak bunu yapmıyor. Çünkü İdlib'de gerilimin tırmanması ABD'nin çıkarlarını korumayacak.
İdlib'de gerilimin tırmanmasını Rusya da istemiyor.
Nasıl oluyor da Suriye'de bilek güreşine tutuşmuş olan ABD ile Rusya burada aynı şeyi isteyebiliyorlar?
Çünkü perde arkasında iki ülke arasında bir Suriye anlaşması var.
İdlib'de dikkatimizi çeken ayrıntılar bu anlaşmasının küçük sonuçlarından sadece bir tanesi. Böyle devam ederse de ABD ile Rusya'nın Suriye konusundaki gizli anlaşmalarının etkisini bundan sonra da fazlasıyla hissedeceğiz.
İşte Türkiye'nin Patriot talebini reddederek ABD, Rusya'ya aralarındaki anlaşmaya bağlı kaldığı mesajını veriyor.
Daha açık ifadeyle; Fırat'ın doğusu ve PKK/YPG bağlantılı gruplar başta olmak üzere Suriye bağlamında Washington ile Moskova arasında baş başa gerçekleşen görüşmelerde ne konuşulduysa ve karşılıklı hangi sözler verildiyse bunlara sadık kalınacağının mesajıydı bence bu.
Suriye krizinde her şeyin kameralar önünde açıklama yapan dışişleri bakanlarının sözlerinden ibaret olduğunu zannediyorsanız bence yanılıyorsunuz.
5 Mart'taki zirve önemli
5 Mart'ta Moskova'ya giderek Rusya lideri Putin'le görüşecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib krizini masada çözüme kavuşturmaya çalışacak.
İnşallah, İdlib'den artık şehit haberi gelmeyecek bir çözüm yolu ile dönülür Moskova'dan.
Ancak masadan kazançlı ayrılabilmek için Türkiye'nin Suriye coğrafyasındaki önceliklerinin doğru belirlenmesi gerekiyor.
Zira taviz vermek gerektiğinde hayati önceliklerinizden vermezsiniz.
Bu bağlamda İdlib'deki mücadele mi önemlidir, yoksa Fırat'ın doğusundaki ABD'nin himayesinde palazlanan PKK/YPG yapılanması mı önemlidir?
Türkiye bunun cevabını vermiş olarak Moskova'ya gitmeli. Malumunuz kurulacak diplomasi masasına oturan taraflar taviz almayı amaçlasalar da çoğu zaman taviz vermek de gerekebilir.
Kozları çok olanın az, az olanın çok taviz vereceği ise her zaman geçerli olan kesin bir kuraldır…
Net ve kısa bir cevaptı. Üzerinde düşünülmüş ve kararlaştırılmış bir açıklamaydı bu.
Bu açıklama aslında İdlib'de krizin tırmanmasını ABD'nin de istemediğini göstermesi açısından dikkat çekici.
Zira İdlib'e Türkiye'nin en yakın coğrafyası olan Hatay'a ABD'nin Patriot yerleştirmesinin Rusya'ya bir meydan okumadan başka anlamı olmayacaktı.
ABD ve Rusya aynı şeyi istiyor!
Gerilimin tırmanmasından yana olsa ABD, Türkiye'den gelen talebe hemen 'evet' der ve istediğini alırdı.
Ancak bunu yapmıyor. Çünkü İdlib'de gerilimin tırmanması ABD'nin çıkarlarını korumayacak.
İdlib'de gerilimin tırmanmasını Rusya da istemiyor.
Nasıl oluyor da Suriye'de bilek güreşine tutuşmuş olan ABD ile Rusya burada aynı şeyi isteyebiliyorlar?
Çünkü perde arkasında iki ülke arasında bir Suriye anlaşması var.
İdlib'de dikkatimizi çeken ayrıntılar bu anlaşmasının küçük sonuçlarından sadece bir tanesi. Böyle devam ederse de ABD ile Rusya'nın Suriye konusundaki gizli anlaşmalarının etkisini bundan sonra da fazlasıyla hissedeceğiz.
İşte Türkiye'nin Patriot talebini reddederek ABD, Rusya'ya aralarındaki anlaşmaya bağlı kaldığı mesajını veriyor.
Daha açık ifadeyle; Fırat'ın doğusu ve PKK/YPG bağlantılı gruplar başta olmak üzere Suriye bağlamında Washington ile Moskova arasında baş başa gerçekleşen görüşmelerde ne konuşulduysa ve karşılıklı hangi sözler verildiyse bunlara sadık kalınacağının mesajıydı bence bu.
Suriye krizinde her şeyin kameralar önünde açıklama yapan dışişleri bakanlarının sözlerinden ibaret olduğunu zannediyorsanız bence yanılıyorsunuz.
5 Mart'taki zirve önemli
5 Mart'ta Moskova'ya giderek Rusya lideri Putin'le görüşecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib krizini masada çözüme kavuşturmaya çalışacak.
İnşallah, İdlib'den artık şehit haberi gelmeyecek bir çözüm yolu ile dönülür Moskova'dan.
Ancak masadan kazançlı ayrılabilmek için Türkiye'nin Suriye coğrafyasındaki önceliklerinin doğru belirlenmesi gerekiyor.
Zira taviz vermek gerektiğinde hayati önceliklerinizden vermezsiniz.
Bu bağlamda İdlib'deki mücadele mi önemlidir, yoksa Fırat'ın doğusundaki ABD'nin himayesinde palazlanan PKK/YPG yapılanması mı önemlidir?
Türkiye bunun cevabını vermiş olarak Moskova'ya gitmeli. Malumunuz kurulacak diplomasi masasına oturan taraflar taviz almayı amaçlasalar da çoğu zaman taviz vermek de gerekebilir.
Kozları çok olanın az, az olanın çok taviz vereceği ise her zaman geçerli olan kesin bir kuraldır…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024