Bırakın sanayici olmayı, işadamı, tüccar, fabrikatör olmayı, aklı başında hiç bir vatandaşımızın göz göre göre bu batağa saplanma arzusunda bulunacağına ihtimal vermiyoruz.
Toplumsal konsensüs oluştu diyenler yüzü kızarmayan yalancılardır. "AB taraftarı olanlar çığ gibi büyüyor" diyenler, kendi süfli arzularını dillendiren bedbahtlardır.
Arif olan halkımız; içine itildiği olumsuz şartların AB dedikleri haçlı birliği tarafından oluşturulduğunu çok iyi biliyor. Tarlasına, bahçesine, dolayısıyla sofrasına, tabağına kadar kanlı ellerini uzatan IMF tefecisinin yine AB denilen haçlı birliğinin vurucu gücü olduğunu çok çok iyi biliyor.
Dün, vatan, millet diyerek, bayrak, ezan, bağımsızlık diyerek bu aziz milletten oy dilenenlerin, bugün milletin karşısında saf tutmalarını hayretle, dehşetle izliyor.
Arif olan halkımız, Mehmet Amcamız, Hatice Teyzemiz; bugün koro halinde AB türküsü çağırmanın, bütün ipleri vatanın ezeli düşmanlarına teslim etmenin, dün Çanakkale savaşında, Hindu ve Yamyamların safına geçmek kadar haysiyetsizlik, şahsiyetsizlik olduğunu anlıyor ve şüheda ecdadın torunlarının haline hayıflanıyor.
Dün İzmir'i, Bursa'yı işgal edenleri, Adana'yı, Antep'i, Erzurum'u işgal edenleri alkışlayanlarla bugün AB AB diye tempo tutturanlar arasında halkımız müthiş bir benzerlik kuruyor ve hayretinden dudaklarını ısırıyor. O gün işgalcilerle, istilacılarla işbirliği yapanlar vatan haini ilan ediliyordu, en azından yüzleri kızarıyordu. Bugünkülerin pişkinliğini görüp hayrete düşüyor.
Bu aziz millet, bu cennet vatanın gerçek sahipleri; kendisine katilsin diye iftira eden, Doğu'suna göz diken, Güneydoğu'suna göz diken, Kıbrıs'taki barış gücünü işgalci gören, İstanbul'a kutsal bir Hıristiyan kentidir diyen, Ayasofyaların minarelerine haç takmayı planlayan AB'ye gereken cevabı verecektir. Çanakkale'de verdiği gibi, Kurtuluş Savaşı'nda verdiği gibi... Elbette ki, düşmanın arabasına binip, düşmanın türküsünü söyleme yarışına girenlerin de defterlerini dürecektir.
Ey aziz millet! Analar-babalar, kardeşler-bacılar, gençler-ihtiyarlar Atatürk'ün Gençliğe Hatibesi'nde belirttiği gibi bugün istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düştük. Gözlerinizi dört açın, kulaklarınızı dört açın lütfen:
"... Birgün, istiklal ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyet'ine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"
Ne dersiniz? Bu satırlarda ifade edilen gerçekleri mi yaşıyoruz bugünlerde?
Toplumsal konsensüs oluştu diyenler yüzü kızarmayan yalancılardır. "AB taraftarı olanlar çığ gibi büyüyor" diyenler, kendi süfli arzularını dillendiren bedbahtlardır.
Arif olan halkımız; içine itildiği olumsuz şartların AB dedikleri haçlı birliği tarafından oluşturulduğunu çok iyi biliyor. Tarlasına, bahçesine, dolayısıyla sofrasına, tabağına kadar kanlı ellerini uzatan IMF tefecisinin yine AB denilen haçlı birliğinin vurucu gücü olduğunu çok çok iyi biliyor.
Dün, vatan, millet diyerek, bayrak, ezan, bağımsızlık diyerek bu aziz milletten oy dilenenlerin, bugün milletin karşısında saf tutmalarını hayretle, dehşetle izliyor.
Arif olan halkımız, Mehmet Amcamız, Hatice Teyzemiz; bugün koro halinde AB türküsü çağırmanın, bütün ipleri vatanın ezeli düşmanlarına teslim etmenin, dün Çanakkale savaşında, Hindu ve Yamyamların safına geçmek kadar haysiyetsizlik, şahsiyetsizlik olduğunu anlıyor ve şüheda ecdadın torunlarının haline hayıflanıyor.
Dün İzmir'i, Bursa'yı işgal edenleri, Adana'yı, Antep'i, Erzurum'u işgal edenleri alkışlayanlarla bugün AB AB diye tempo tutturanlar arasında halkımız müthiş bir benzerlik kuruyor ve hayretinden dudaklarını ısırıyor. O gün işgalcilerle, istilacılarla işbirliği yapanlar vatan haini ilan ediliyordu, en azından yüzleri kızarıyordu. Bugünkülerin pişkinliğini görüp hayrete düşüyor.
Bu aziz millet, bu cennet vatanın gerçek sahipleri; kendisine katilsin diye iftira eden, Doğu'suna göz diken, Güneydoğu'suna göz diken, Kıbrıs'taki barış gücünü işgalci gören, İstanbul'a kutsal bir Hıristiyan kentidir diyen, Ayasofyaların minarelerine haç takmayı planlayan AB'ye gereken cevabı verecektir. Çanakkale'de verdiği gibi, Kurtuluş Savaşı'nda verdiği gibi... Elbette ki, düşmanın arabasına binip, düşmanın türküsünü söyleme yarışına girenlerin de defterlerini dürecektir.
Ey aziz millet! Analar-babalar, kardeşler-bacılar, gençler-ihtiyarlar Atatürk'ün Gençliğe Hatibesi'nde belirttiği gibi bugün istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düştük. Gözlerinizi dört açın, kulaklarınızı dört açın lütfen:
"... Birgün, istiklal ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyet'ine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"
Ne dersiniz? Bu satırlarda ifade edilen gerçekleri mi yaşıyoruz bugünlerde?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İnsanca paylaşılsa… / 23.01.2025
- Anlayan beri gelsin / 19.01.2025
- Bu oyunun ardındakilere karşı herkes oyunun arkasında durmalı / 18.01.2025
- Üzerinde tepinmek varken, ezdirmeye ne gerek var?! / 17.01.2025
- Kurutmadığınız ne kaldı? / 16.01.2025
- Hangi hakla ve ne yüzle? / 14.01.2025
- Bin yalanın ardından… / 13.01.2025
- Gözleri yaş dolu yaşlı insanlar / 12.01.2025
- OĞUL / 11.01.2025
- Aile yılı mı dediniz? Eyvahlar olsun! / 10.01.2025
- Anlayan beri gelsin / 19.01.2025
- Bu oyunun ardındakilere karşı herkes oyunun arkasında durmalı / 18.01.2025
- Üzerinde tepinmek varken, ezdirmeye ne gerek var?! / 17.01.2025
- Kurutmadığınız ne kaldı? / 16.01.2025
- Hangi hakla ve ne yüzle? / 14.01.2025
- Bin yalanın ardından… / 13.01.2025
- Gözleri yaş dolu yaşlı insanlar / 12.01.2025
- OĞUL / 11.01.2025
- Aile yılı mı dediniz? Eyvahlar olsun! / 10.01.2025