AB ilerleme raporu açıklandı. Türkiye'ye üyelik müzakerelerine başlamak için bir tarihin bile verilmediği bu rapor, aslında hiç sürpriz olmadı. AB, bir kez daha üyelik müzakereleri için bizi muhatap dahi kabul etmediğini açıkça ortaya koydu. Müzakerelere başlama kararı, güya Aralık ayında yapılacak olan Kopenhag Zirvesi'ne bırakıldı. Ancak, buradan da lehimize bir karar çıkmayacağını iyi bilelim.
Bilmemiz gereken bir başka gerçek de, Avrupa'nın bize karşı uyguladığı oyalama taktiğidir. Bizi arasına almayan, ancak tamamen dışarıda da bırakmak istemeyen AB, "Güçlendirilmiş üyelik yolunda strateji" adı verilen ve, ne manaya geldiği belli olmayan özel bir statüyle kapısında beklemektedir. Bu arada, milli bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi tehlikeye sokan bir dizi yeni reform talepleri önümüze sürülüyor. Azınlık vakıflarının mülk edinme hakkından, ordunun küçültülmesine kadar bir yığın "talep", demokratikleşme için yapısal reform adıyla Türkiye'ye dayatılmaktadır. Bu reformların, bu dayatmaların varacağı nokta, Türkiye'nin Yugoslavya örneğinde olduğu gibi 4-5 etnik bölgeye ayrılmasıdır. AB sevdasıyla yanıp tutuşmayan, objektif ve tarafsız düşünmeyi bilen her zihin, bu hakikati kavrayabilir. Kopenhag Zirvesi'nden çıkacak kararı anlamak için Aralık ayını beklemeye gerek yok. Çünkü; Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. Kopenhag'da bize üyelik müzakerelerine başlamak için bir tarih verme lütfunda bulunmayacaklardır.
Türk Milleti bu hakikatin bilincindedir. Ve; gür sesiyle "AB'ye hayır!" demektedir.
Aynı yaklaşımı maalesef siyasilerde görmek mümkün değildir. Bütün partiler, hep bir ağızdan ve koro halinde AB türküsü söylerken, sadece Bağımsız Türkiye Partisi "AB'ye hayır!" diyor ve milletle aynı safta buluşuyor.
AB İlerleme Raporu sürpriz olmamıştır. Kopenhag Zirvesi'nden Türkiye'yle ilgili benzer bir karar çıkarsa, bu da şaşırtıcı olmayacaktır. Asıl şaşırtıcı olan, yetmiş milyonluk Türkiye'nin Avrupa kapılarında "hazır ol" vaziyetinde beklemesi, daha doğrusu bekletilmesidir.
Şaşırtıcı olan, vatandaşa "iş" ve "aş"ın adresinin AB olarak gösterilmesidir.
AB İlerleme Raporu, kanaatimce tek bir işe yaramıştır: Millete, "biz size iş ve aş temin edemiyoruz. Bunları Avrupa size temin edecek. Bunun için AB'ye girmeliyiz" diyenlerin yüzüne AB, kapısını bir kez daha kapatmıştır. Bu mantığın sahipleri artık kenara çekilmeli ve milletin yüzünü güldürecek proje sahiplerini önünü açmalıdır.
Milletin dertlerine deva olacak projelerin adresi ise Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
Bilmemiz gereken bir başka gerçek de, Avrupa'nın bize karşı uyguladığı oyalama taktiğidir. Bizi arasına almayan, ancak tamamen dışarıda da bırakmak istemeyen AB, "Güçlendirilmiş üyelik yolunda strateji" adı verilen ve, ne manaya geldiği belli olmayan özel bir statüyle kapısında beklemektedir. Bu arada, milli bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi tehlikeye sokan bir dizi yeni reform talepleri önümüze sürülüyor. Azınlık vakıflarının mülk edinme hakkından, ordunun küçültülmesine kadar bir yığın "talep", demokratikleşme için yapısal reform adıyla Türkiye'ye dayatılmaktadır. Bu reformların, bu dayatmaların varacağı nokta, Türkiye'nin Yugoslavya örneğinde olduğu gibi 4-5 etnik bölgeye ayrılmasıdır. AB sevdasıyla yanıp tutuşmayan, objektif ve tarafsız düşünmeyi bilen her zihin, bu hakikati kavrayabilir. Kopenhag Zirvesi'nden çıkacak kararı anlamak için Aralık ayını beklemeye gerek yok. Çünkü; Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. Kopenhag'da bize üyelik müzakerelerine başlamak için bir tarih verme lütfunda bulunmayacaklardır.
Türk Milleti bu hakikatin bilincindedir. Ve; gür sesiyle "AB'ye hayır!" demektedir.
Aynı yaklaşımı maalesef siyasilerde görmek mümkün değildir. Bütün partiler, hep bir ağızdan ve koro halinde AB türküsü söylerken, sadece Bağımsız Türkiye Partisi "AB'ye hayır!" diyor ve milletle aynı safta buluşuyor.
AB İlerleme Raporu sürpriz olmamıştır. Kopenhag Zirvesi'nden Türkiye'yle ilgili benzer bir karar çıkarsa, bu da şaşırtıcı olmayacaktır. Asıl şaşırtıcı olan, yetmiş milyonluk Türkiye'nin Avrupa kapılarında "hazır ol" vaziyetinde beklemesi, daha doğrusu bekletilmesidir.
Şaşırtıcı olan, vatandaşa "iş" ve "aş"ın adresinin AB olarak gösterilmesidir.
AB İlerleme Raporu, kanaatimce tek bir işe yaramıştır: Millete, "biz size iş ve aş temin edemiyoruz. Bunları Avrupa size temin edecek. Bunun için AB'ye girmeliyiz" diyenlerin yüzüne AB, kapısını bir kez daha kapatmıştır. Bu mantığın sahipleri artık kenara çekilmeli ve milletin yüzünü güldürecek proje sahiplerini önünü açmalıdır.
Milletin dertlerine deva olacak projelerin adresi ise Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Hamza Baş / diğer yazıları
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü (2) / 25.07.2014
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011