Her yılın son günlerinde geride bırakılan yılın genel muhasebesi yapılır, yeni yıl için temenniler ve hayırlar dilenir. Bu yıl da öyle oldu. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis’teki parti liderleri vs. yeni yıl için (2013) umutlar dağıttı, kendi geçmiş yıllarını “ak”layıp, pullayıp, pembe tablolar çizdiler.
Özellikle iktidar partisi AKP’nin dünü ve bugünü unutturup milleti hep yarınlara yönlendirmesi geride bıraktığımız yılda da devam etti. Başbakan ve kurmayları öyle tablolar çizdiler ki, Türkiye sanki “altın çağını” yaşıyormuş, havasını verdiler. Ama görebilen için hava bozdu. Kar, kıyamet, deprem, sel, baskın peş peşe geliyor… Hiçbir umut bu afetlerin önünde duramaz. Bu afetler tabii afetler değildir. Dini ve milli bütünlüğümüz üzerinde meydana getirilen afetlerdir. Bu hassas fay hatlarını destekleyen ve çatlatan ise iktidar partisi, yoldaşı CHP ve kardaşı MHP’dir.
İçişleri Bakanı teröre en fazla kurban verdiğimiz 2012’yi terörle mücadelede “altın yıl” olarak tarif etti ve adeta terör örgütüne (PKK’ya) “Altın Vuruş” yaptırdıklarını ima etti. Meğer Sayın Bakan isimleri karıştırmış. “Altın Vuruşu” Türk Milletine yapmışlar.
Nasıl yani?
2013 başladı:1. Gün. Gündem PKK ile müzakere. 2. Gün PKK ile görüşme. 3. Gün, 4. Gün, 5. Gün, 6. Gün… 10. Gün, 11. Gün, 12. Gün ve ayın yarısı geçti Türkiye’nin gündemi terör örgütünü ve terörist başını nasıl meşrulaştırıp, vatandaşı bu meşruiyete nasıl ortak edip, kabullendirebiliriz eylem ve söylemleri ile geçti.
Adına “barış süreci” dediler. “Analar ağlamasın” dediler. “Artık kan akmasın” dediler. Bu sürecin aslında “Bağımsız Kürdistan” süreci olduğunu adam gibi kimse söylemedi.
Öyle ki! Meclis kürsüsünden “Türk Milletini” soykırımcılıkla itham eden, dokunulmazlıklar konusunda Erdoğan’a “adamsan kaldır” diyen, “er geç Kürdistan kurulacaktır” diyenler, AKP’ye gülücükler atmaya başladılar. Bu sürecin gerekliliğinden dem vurup, devamı için her türlü desteği vereceklerini açıkladılar.
Geçmişte büyük bir gurur ve kinle söylenen şeref, namus ve müfteri iddiaları bir kenara paketlenip, koyulduktan sonra yola devam edildi. Bebek katili ile oturuldu, görüşüldü. Bu görüşmede birileri de etek öpmeye kalktı.
Size açıklayacaklarım var, açıklayamayacaklarım var, denildi. Açıklananlardan bir şey anlayamadık! Açıklanmayanları merak ettik. O da ne! Bebek katilinin şartları iyileştirilmiş, odasına televizyon konulmuş. Hemen galeyana gelmeyin. Erdoğan televizyonu hediye etti ama peşine şu açıklamayı da yaptı; “elektrik parasını kendileri ödeyecek” rahatladınız değil mi!!!
Süreç tam gaz ilerlerken Fransa’da üç terörist öldürüldü. Aman Allah’ım! İktidar ve CHP feryat içinde! BDP zaten ağlıyor. Ölenler için mi? Hayır. Aman bu süreci baltalamayın. Peş peşe açıklamalar… Bu bir vahşettir vs.
3 Terörist. Terörist ne iş yapar? Bir ülkenin halkına, varlığına, birliğine kasteder. Vahşilere, vahşet nasıl olabilir? Ya da hangi akıl teröristin ölümünü vahşet olarak tarif edebilir? Öldürmek için yola çıkanların öldürülmesinden daha doğal ne olabilir ki?
Sonra bu teröristlerin öldürüldüğü mekânlar daha doğrusu Fransa’nın tamamı an ve an kameralarla gözetim altında. Artı malum bina şifreli. Fransız polisi neden bu eylemi sonuçlandırmıyor? Yoksa Türkiye’deki sürece katkı olsun diye “derin NATO” eylemlerini bir türlü bulunamayan “derin” devlete mi havale etmek isteniyor?
Fransa Cumhurbaşkanı’nın, öldürülen teröristlerden biriyle olan samimiyetini Erdoğan kabullenemedi. Bir “One Munit”te Fransa’ya çekti; “Sen nasıl kırmızı bültenle aranılan bir teröristle görüşürsün” diye.
Sayın Erdoğan! Birincisi sen, kiminle görüşüyorsun? İkincisi, Tarık Haşimi “pembe bültenle mi” aranıyordu? Sen nasıl, kendi halkını katleden birisine sahip çıkıp, ev sahipliği yaptın?
Hülasa Türk Milleti ve devleti üzerinde cüretkâr bir senaryo oynanıyor. Milletimiz figüran rolünde. Ama artık başrole geçme zamanı. Hep beraber milli ve manevi değerlerimiz üzerinde ayağa kalkma zamanı…
YETER SÜRÜNDÜRÜLDÜĞÜN!
AYAĞA KALK TÜRK MİLLETİ, AYAĞA KALK…
Özellikle iktidar partisi AKP’nin dünü ve bugünü unutturup milleti hep yarınlara yönlendirmesi geride bıraktığımız yılda da devam etti. Başbakan ve kurmayları öyle tablolar çizdiler ki, Türkiye sanki “altın çağını” yaşıyormuş, havasını verdiler. Ama görebilen için hava bozdu. Kar, kıyamet, deprem, sel, baskın peş peşe geliyor… Hiçbir umut bu afetlerin önünde duramaz. Bu afetler tabii afetler değildir. Dini ve milli bütünlüğümüz üzerinde meydana getirilen afetlerdir. Bu hassas fay hatlarını destekleyen ve çatlatan ise iktidar partisi, yoldaşı CHP ve kardaşı MHP’dir.
İçişleri Bakanı teröre en fazla kurban verdiğimiz 2012’yi terörle mücadelede “altın yıl” olarak tarif etti ve adeta terör örgütüne (PKK’ya) “Altın Vuruş” yaptırdıklarını ima etti. Meğer Sayın Bakan isimleri karıştırmış. “Altın Vuruşu” Türk Milletine yapmışlar.
Nasıl yani?
2013 başladı:1. Gün. Gündem PKK ile müzakere. 2. Gün PKK ile görüşme. 3. Gün, 4. Gün, 5. Gün, 6. Gün… 10. Gün, 11. Gün, 12. Gün ve ayın yarısı geçti Türkiye’nin gündemi terör örgütünü ve terörist başını nasıl meşrulaştırıp, vatandaşı bu meşruiyete nasıl ortak edip, kabullendirebiliriz eylem ve söylemleri ile geçti.
Adına “barış süreci” dediler. “Analar ağlamasın” dediler. “Artık kan akmasın” dediler. Bu sürecin aslında “Bağımsız Kürdistan” süreci olduğunu adam gibi kimse söylemedi.
Öyle ki! Meclis kürsüsünden “Türk Milletini” soykırımcılıkla itham eden, dokunulmazlıklar konusunda Erdoğan’a “adamsan kaldır” diyen, “er geç Kürdistan kurulacaktır” diyenler, AKP’ye gülücükler atmaya başladılar. Bu sürecin gerekliliğinden dem vurup, devamı için her türlü desteği vereceklerini açıkladılar.
Geçmişte büyük bir gurur ve kinle söylenen şeref, namus ve müfteri iddiaları bir kenara paketlenip, koyulduktan sonra yola devam edildi. Bebek katili ile oturuldu, görüşüldü. Bu görüşmede birileri de etek öpmeye kalktı.
Size açıklayacaklarım var, açıklayamayacaklarım var, denildi. Açıklananlardan bir şey anlayamadık! Açıklanmayanları merak ettik. O da ne! Bebek katilinin şartları iyileştirilmiş, odasına televizyon konulmuş. Hemen galeyana gelmeyin. Erdoğan televizyonu hediye etti ama peşine şu açıklamayı da yaptı; “elektrik parasını kendileri ödeyecek” rahatladınız değil mi!!!
Süreç tam gaz ilerlerken Fransa’da üç terörist öldürüldü. Aman Allah’ım! İktidar ve CHP feryat içinde! BDP zaten ağlıyor. Ölenler için mi? Hayır. Aman bu süreci baltalamayın. Peş peşe açıklamalar… Bu bir vahşettir vs.
3 Terörist. Terörist ne iş yapar? Bir ülkenin halkına, varlığına, birliğine kasteder. Vahşilere, vahşet nasıl olabilir? Ya da hangi akıl teröristin ölümünü vahşet olarak tarif edebilir? Öldürmek için yola çıkanların öldürülmesinden daha doğal ne olabilir ki?
Sonra bu teröristlerin öldürüldüğü mekânlar daha doğrusu Fransa’nın tamamı an ve an kameralarla gözetim altında. Artı malum bina şifreli. Fransız polisi neden bu eylemi sonuçlandırmıyor? Yoksa Türkiye’deki sürece katkı olsun diye “derin NATO” eylemlerini bir türlü bulunamayan “derin” devlete mi havale etmek isteniyor?
Fransa Cumhurbaşkanı’nın, öldürülen teröristlerden biriyle olan samimiyetini Erdoğan kabullenemedi. Bir “One Munit”te Fransa’ya çekti; “Sen nasıl kırmızı bültenle aranılan bir teröristle görüşürsün” diye.
Sayın Erdoğan! Birincisi sen, kiminle görüşüyorsun? İkincisi, Tarık Haşimi “pembe bültenle mi” aranıyordu? Sen nasıl, kendi halkını katleden birisine sahip çıkıp, ev sahipliği yaptın?
Hülasa Türk Milleti ve devleti üzerinde cüretkâr bir senaryo oynanıyor. Milletimiz figüran rolünde. Ama artık başrole geçme zamanı. Hep beraber milli ve manevi değerlerimiz üzerinde ayağa kalkma zamanı…
YETER SÜRÜNDÜRÜLDÜĞÜN!
AYAĞA KALK TÜRK MİLLETİ, AYAĞA KALK…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025