2005'te Ortadoğu ve kadife devrimler serisi

2005 yılı Ortadoğu'da oldukça zorlu ve kritik geçecek. Özellikle ABD'nin Gürcistan ve Ukrayna'da teoriden pratiğe geçirdiği "kadife devrimlerin" Ortadoğu coğrafyasına yayılacağı, ABD usülü demokratik seçimlerin rüzgar gibi eseceği bir yıl olacak 2005.

ABD'nin 11 Eylül sonrasında tüm plan ve ayarlamalarını yaptığı ve bu uğurda Afganistan ve Irak'ı işgal ederek somut adımlarını da attığı Büyük Ortadoğu Projesi, İstanbul'daki NATO Zirvesi'nde açık bir şekilde ilan edildi. ABD'nin bu proje kapsamında Türkiye'den beklentileri oldukça fazla. Çünkü Türkiye, ABD'nin gözüne kestirdiği Büyük Ortadoğu'nun tam kalbinde yer alıyor. Hem AB, hem NATO, hem de "üstün ABD çıkarlarının" kesişme noktasında yer alan Türkiye, AKP hükümeti marifetiyle BOP'un gönüllü tellallığına soyundu. Gül'ün son Ortadoğu ziyareti de bu minval üzere değerlendirilmeli.

Peki 2005 yılında ABD'nin "kadife devrimler" serisi Ortadoğu'da nasıl yankı bulacak?

2005'te Ortadoğu coğrafyasında 5 önemli seçim var.

30 Ocak'ta Irak'ta yapılması düşünülen seçim bunların ilki. Yıllarca Saddam rejimi altında yönetilen Irak, ABD tarafından işgal edildi ve ABD Irak'ı 3'e veya daha fazla parçaya bölmeden önce işgal bahanesini de teşkil eden "demokrasi havariliğini" bu seçimlerle açık bir şekilde göstermek istiyor. Bu seçimler aynı zamanda direnişçilerle ABD işgal güçlerinin Irak'taki güçlerini de ortaya koyacak. Seçimden aylar önce başlayan ve direnişçilerin "seçimleri engelleme" merkezli saldırıları, ABD ve kukla Irak yönetimini paniğe sevkediyor. Irak'ta ABD zorlamalı seçimlerin yapılabilirliği, ABD'nin bölgedeki hakimiyetini ölçen bir kriter. Irak seçimlerinin kanlı olması, yapılamaması veya uzunca bir süre tehir edilmesi direnişçiler hanesine yazılacak bir artı olarak değerlendirilirken, tersi durum da ABD'nin bölgeye hakim olduğunu gösteren parametreler şeklinde algılanacak. Ortadoğu'nun, daha doğrusu BOP'un geleceğini tayin etme noktasında bu seçimler oldukça önem taşıyor.

9 Ocak'ta yapılacak Filistin seçimleri de aynı derecede önemli. Arafat'ın ölmesi (ya da öldürülmesi) sonucunda Filistin cephesinde bir lider boşluğu yaşanıyor. İsrail'in mevcut durumdan duyduğu memnuniyet sadece Filistin'de boşluk yaşanmasından kaynaklanmıyor. Adaylar arasında Mahmut Abbas'ın ön plana çıkması İsrail'i daha fazla memnun ediyor. Çünkü Abbas, hem Barguti'den hem de diğer adaylara nazaran ABD ve İsrail çıkarlarına daha yatkın. Abbas İsrail ve ABD tarafından sahneye sürülürken, Filistinliler "kukla lider" istemediklerini açık bir şekilde ifade ediyorlar.

Filistin seçimlerinin sonuçları, Ortadoğu coğrafyasında rakipler arasındaki çizgiyi netleştireceği gibi, gri tonları ve belirsizliği de ikame edebilir.

Şubat, Mart ve Nisan aylarında Suudi Arabistan'da ilk kez seçimler yapılacak. Bu seçimler sonuçları itibariyle bölgesel dengeleri etkilemeyecek olsa dahi, bugüne kadar seçme ve seçilme hakkı verilmeyen Suudileri ABD ve 11 Eylül zorlamasıyla seçimlere ısındırma girişimleri bağlamında önem taşıyor.

17 Haziran'da İran'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hatemi aday olamıyor. ABD'nin İran üzerinde kısa vadede birçok hesap yaptığı bir zamana çakıştığı için bu seçimlerin sonuçları oldukça önemli. ABD bu seçimler sonrasında İran'a dair planlarını daha da netleştirecek.

Son olarak Mısır Ekim 2005'te seçimlere gidecek. 24 yıldır Mısır'ın başında bulunan Hüsnü Mübarek'in tekrar aday olup olmayacağı kesinlik kazanmadı ancak oğul Cemal'in aday gösterilme ihtimali var. ABD'nin BOP kapsamında Mısır'daki seçimlere oldukça önem verdiğini belirtmeliyiz.

2005'te Ortadoğu'da cereyan edecek bu gelişmeler, önümüzdeki onyıllara damgasını vuracak plan ve projelerin şekillenmesini sağlayacak.

Bu arada unutmadan Ocak sonunda CHP'de de bir seçim olacak. Bu seçimde Mustafa Sarıgül'ün CHP'nin başına geçirilmesi durumunda, ABD'nin "kadife devrimler" serisine parti içi devrimler serisi de eklenmiş olacak. ABD sadece iktidarları değil, muhalefeti de şekillendiriyor. Ama sadece kulağı ABD'de olan muhalifleri, gücünü halktan alan muhalefeti değil.