16 Kasım'ı unutmadık unutturmayacağız

16 Kasım'da adına "barış, "kardeşlik, huzur" vs. gibi içi doldurulamamış kavramlarla bir buluşma gerçekleştirildi. Kim tarafından? Erdoğan hükümeti. Kiminle buluşulacaktı? Bizzat Erdoğan ve hükümeti tarafından terörist, hain ilan edilen kişilerle! Ev sahibi kimdi? Bu soruya verilen ilk cevap Barzani şeklindeydi. Bir başbakan, kendi ülkesinde konuk pozisyonuna düşmüş, bölücüler ev sahibi rolüne atfedilmişti. Bu affedilemezdi, affedilmeyecek de.Aslında Diyarbakır'da yaşananları, bir yıl önce 25 Eylül 2012 tarihinde BDP'li Altan Tan açıklamıştı. Altan Tan kâhin miydi? Hayır. Sadece plan ve projeyi biliyordu. "? Kürdistan'ı kim kuracak biliyor musunuz? İdris Naim Şahin ile Tayyip Erdoğan kuracak?"Onun içindir ki, 16 Kasımı biz unutmadık, unutturmayacağız da. Unutturmayacağımız bir gerçek ise halkın parasını alıp, güç ve iktidar sahiplerine yaranma gayretindeki medyadır. Zamana ve iktidarlara göre renk değiştiren, şeklini şemailini makyajlayan medyadır. Dini söylemlerle, dine karşı duruş gösteren medyadır.Sitemim ise aradan on, on bir gün geçmesine rağmen bu gazetelere para veren, bu köşe yazarlarına zaman ayıran Türk milletinedir. 16 Kasıma gidelim: Hürriyet; Barzani, Şivan ve İbrahim'in arasına sıkışmış Erdoğan'ın fotoğrafının üstüne "Çözüm Baharı" manşetini atmıştı.  Posta; hükümete "h.tir" çeken Baydemir'i, bu sefer Erdoğan'a el verirken çekilen fotoğrafını kullanarak "Biji Aşitiu Birati" manşetiyle Tük Milletinin evlerine girmişti. Star; Erdoğan, Barzani, Şivan'ın el ele duruşlarını gönül kaynaşması olarak algılamış olacak ki, (doğrudur) "Yaşasın Kardeşlik" manşetiyle, Türk milletinin önüne çıkmıştı. Akşam gazetesi de, Türk düşmanı, PKK destekçisi, Yahudi Barzani ailesinin oğlu Mesut'un ve Türkiye'yi terörist, Öcalan'ı özgürlük savaşçısı olarak takdim eden Şivan'ın, Erdoğan'ın yanındaki gülücüklerini fotoğraflayarak "Megri Amed" başlığıyla hem paranızı almış, hem de duygularınıza sıkmıştı.Yeni Şafak gazetesi de aynı fotoğrafı kullanarak "Diyarbakır Sözleşmesi" başlığını atmıştı. Herhalde bu sözleşmenin haklılığını da diyalogcu, ilahiyatçı yazarlarından fetvalandıracaktır.Milat gazetesi; Erdoğan, Barzani, Şivan ve İbrahim'in fotoğrafıyla "elhamdülillah" derken, kime hamd ettiğini belirtmemişti? Takvi, Yeni Akit; "Mahşere kadar kardeşiz" manşetini atarken kardeşlerinin "katil" sıfatını unutmuşlardı! Logosundan Türk Bayrağını kaldıran ama hala ismi Türkiye olan gazete ise; "2. Diyarbakır açılımı" adıyla tebrik ve takdirlerini sundu. Sahi! Birinci açılımdan sonra ne olmuştu hatırladınız mı?  HaberTürk, Radikal, Vatan, Taraf, Cumhuriyet gibi gazeteler ise vatandaşa arkadan yanaştı; Af sinyali, Cezaevleri boşalacak, Yeni Türkiye gibi başlıklarla olayı masumlaştırmaya gittiler.En beğendiğim daha doğrusu hükümete "şiiit bu iş gösteriyle olmaz" anlamında manşet atan, açıkça ben, buyum diyen Özgür Gündem gazetesinin manşetiydi; "Söz yetmez"! Hala anlamadığım manşeti ise Yeni Asya attı; "Mazlumların Ümidi İslam Dünyası". Zaman gazetesini mi soruyorsunuz? Dershane restleşmesinden ötürü küstüm, oynamıyorum havasındalar?Tabi bu gazetelerin yazarları da, manşetlerin altını doldurmak zorunda... Çünkü kaypaklık yapanın kalemi, boğazına sokuluyor. Cengiz Çandar; "Tayyip Erdoğan ile Mesud Barzani, Şivan Perver arasında gerçekleşen Diyarbakır buluşması, geri döndürülemez sonuçlar üreterek, tarihe geçti ve tarihi oldu?" Kilise pozları bir türlü aklımdan çıkmayan akil Hilal Kaplan ise Kürtçe başlık atarak, yüz yıl önce çizilen sınırların geçerliliğini kaybettiğini iddia ediyor ve yeni sınırların ne ile çizileceğini merak ediyordu? Nagehan Alçı eşi R.Ö. Kütahyalı'dan aldığı ilhamla şöyle diyor; "Sabah erkenden Rasim'in çaldığı Ahmet Kaya parçalarıyla uyandım. 16 Kasım 2000'de, ülkesinden uzakta, ani bir kalp kriziyle keder içinde hayata veda etmişti Kaya. 'Keşke dedik! sesi kulaklarımıza çalınırken? Amed'de, o da olsaydı'..." Başka! "Kim ne derse desin... Tayyip Erdoğan çok büyük bir lider!..." Sedat Laçiner (Star) "çözüm sürecini hayat öpücüğü" diye yorumlarken, Mahmut Övür (Sabah) "barış ve kardeşlik manifestosu" olarak görmüş Diyarbakır'ı!Asıl manifestoyu Türk Milletine, Yeni Türkiye'den Yıldıray Oğur çekti; "İşte dün, o aşiret reisi denen Barzani ve o muhtar bile olamaz denen Erdoğan'ın günüydü..." İbrahim Karagül (Yeni Şafak), "Bu aşamadan sonra ilk kurşunu atan hepimizin suçlusudur? Geçmişin ve geleceğin tüm günahlarından sorumludur" diyerek adeta Hayrettin Karaman'ın fetvabaz tahtına göz dikti. (Yazar derlemeleri, Selcan Taşçı (Yeniçağ) hanımefendiden alınmıştır)Biz bu yaşanılanları kabul etmiyor, Diyarbakır'da gerçekleştirilen terörist-hükümet buluşmasının, milletimize ve devletimize açık tehdit olduğunu ve bu oynanan oyunun bedelini Türk Milleti ve Devletinin çok ağır biçimde ödeyeceğini düşünüyoruz. Hala bu gazeteleri alıyor, aynı zihniyetteki televizyonları takip ediyorsanız, bilin ki! Siz de bu sürecin bir parçasısınız?