İnsanın yaşamında sürdürmesi gereken zor görevler vardır.
Bu zor görevleri kolaylaştırmanın yolu birlikte hareket etmek, birlik olmak, hoşgörülü olmak, hata ve yanlışları söylerken kırıcı olmamak, karşınızdaki insanı ikna etmeye çalışmak önemlidir.
Bazen çok şey beklediğiniz bir insan beklentilerinize cevap vermez, veremez…
Bazen çok güvendiğiniz ve sizi aldatmayacağına inandığınız bir arkadaşınız tamamen tersine hareket edebilir.
Sırtınızı dayadığınız, çökmeyeceğine inandığınız bir duvar, bir ağaç yıkılabilir.
Bazen kendinizi ölmeyeceğine inandığınız veya ölmesini beklemediğiniz birinin mezarı başında bulabilirsiniz.
Topluma verdiğiniz bir güvence veya gösterdiğiniz bir hedef boş çıkabilir. Böyle durumlar bizi zor durumda bırakır. Yeni görevler yükler… Zoru başarmak, yanlışı düzeltmek gibi…
* * *
Türkiye şu anda zor günlerden geçiyor.
Araba devrilince yol gösteren çok olurmuş. Gerçi, bu arabanın devrileceği; yolun kötü olduğu, aracın tekerleklerinin yola sığmayacağı önceden görülmüş ve uyarılmıştı.
Yanlıştan dönmek zor bir görevdir.
Bunu sadece göze alabilen akıllı insanlar yapar. Israrcı olanlar, inatlaşanlar, gerçeği göz ardı edenler, mucize bekleyenler değil. Eğer yaptığınız bir proje desteklenmiyorsa, giriştiğiniz bir iş size para kazandırmıyorsa ondan vazgeçmeyi bilmelisiniz. Bile bile zararına çalışmak, düzelir diye geçiştirerek biçtiğiniz makul zaman dilimini aşmak sadece size değil, çevrenizdekilere de zarar verir.
Doğa; bir çocuğun doğması için bile makul bir zaman tayin etmiştir.
Gün yirmi dört saattir. Yıl, 365 gündür. Ayların toplam gün sayıları vardır. İnsanın bir dakikada alacağı nefes sayısı bile sayılı iken gerçekleri görmezden gelmek, yanlışta ısrar etmek ne doymaz bir EGO'dur?
Çevremizde kullandığımız her şeyin bir süresi ve ömrü vardır. Israr etmek yanlıştır.
Ülkeyi borca batırıp para kaynakları arayanların yapması gereken tek şey usulünce yönetim mekanizmalarını işin ehline teslim etmek; programı ve kurtuluş planı olanlara itibar etmek olmalıdır.
Her türlü millilikten vazgeçen, yeraltı-yer üstü zenginlik ve güzelliklerini bilinçsizce satan, hazıra dağ dayanmaz sözünü unutan, bu milletin kadim kültüründen gelen söz ve alışkanlıkları koruyamayan, din kisvesi altında kurtuluş günlerinden kurucusuna, koruyucusundan dostlarına kadar herkesi görmezden gelen bir yönetim anlayışı bugüne kadar görülmemiş hatalara neden olmuştur.
* * *
Suçu demokrasiye yüklemek kolaycılıktır. Demokrasi yanlışlara geçit veren bir çoğulcu rejim değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkeleri ve diğer rejimlerden ayrıcalığı vardır. Bu da Atatürk'ün çizdiği, kurucu meclisin kabul ettiği varılması gereken hedefler, yasaklanmış olan eylem ve faaliyetlerdir.
Eğer demokrasiye sadece seçimde en çok oy alan partinin istediğini yapabileceği bir iktidar sistemi olarak bakarsanız o zaman bunun adı Cumhuriyet rejimi olmaz. Güçlünün iktidarı olur ki, o zaman iktidarın gücü karşısında vatandaş hakkını arayamayan, hukukun üstün olmadığı, adli veya siyasi görevlilerin gücünün her şeye egemen olduğu bir yönetim şekli ortaya çıkar.
O nedenle demokrat olmak, adil olmak, cumhuriyetçi olmak, insan haklarına saygılı olmak, geleceği tüm toplumu içine alacak şekilde şekillendirmek, en önemlisi Atatürk ilkelerini ve devrimlerini anlamak günümüzde son derece zor kavramlar olmuştur.
İmkânsız değildir ama savunmak durumunda kalınmış olması daha da zordur.
- Zalimler unutulur, mazlumlar anılır… / 18.04.2025
- Dost… / 15.04.2025
- Çöp dağları… / 11.04.2025
- Maaşının hırsızı… / 07.04.2025
- Rekabet ve geleceğin partisi olmak… / 05.04.2025
- İlahi adalet… / 04.04.2025
- Sahne… / 02.04.2025
- Sessizlik… / 01.04.2025
- Bayramlık… / 28.03.2025