Zalim Muaviye’den yağma emri
Muaviye, Kays'ül-Fehri oğlu Dahhak'ı çağırdı. "Kûfe civarına git, yolda, Ali'ye tâbi olan yerleri yağma et" dedi. Dahhak, üç binle beş bin arasında bir orduyla hareket etti. Yolda rastladığı yerleri yağma etti, sürüleri sürdü
09.02.2025 12:40:00 / Güncelleme: 09.02.2025 12:44:25
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Mizhac boyunun Naha kısmından Haris oğlu Malik, Hz. Peygamber'in sağlığında Müslüman olmuştu. Hz. Peygamber'in vefatından sonra Yemen'den Medine'ye gelmiş, Yermük savaşında bulunmuştu. Bu savaşta bir gözü yaralanmış, biraz büzük kalmış, bundan dolayı "Eş- ter" lakabıyla lakaplanmıştı.
Osman'ın son zamanlarında Kûfe'den Medine'ye gelenlere katıldı. Yolda, Rebeze'de Hz. Ebu Zerr'in vefat etmiş olduğunu duydu, onun cenazesinde bulundu, namazını kıldırdı. Ebu Zerr vefat ederken zevcesi şiddetle ağlamaktaydı. Ebu Zerr, "Niçin ağlıyorsun" deyince, "Nasıl ağlamayayım, sen ölürsen seni kim yıkayacak, namazını kim kılacak? Seni saracak bir parçacık bezimiz bile yok" demişti. Hz. Ebu Zerr buyurdu ki:
"Ağlama. Birkaç kişiydik, Hz. Muhammed, bize baktı da, 'içinizden biri otsuz-susuz bir yerde yapayalnız ölecek fakat mü'minlerden bir bölük onun cenazesinde bulunacak' demişti. O gün benimle bulunanların hepsi, topluluk içinde, şehirde, köyde öldüler. İyice biliyorum ki bu adam benim."
Ebu Zerr ölünce karısı yola çıktı, beklemeye başladı. Bir müddet sonra bir bölük halk belirdi. Ona, "kimsin" diye sordular. Ebu Zerr'in zevcesi olduğunu ve onun sözlerini anlattı. Derhal içeriye girdiler. En- sar'dan bir genç, üstündeki elbiseyi çıkardı, onu kefen yaptılar, Hz. Ebu-Zerr'i defnettiler. Eşter de bu topluluğun içindeydi. (el- istiab, c.1, s.32-84).
Şehadeti, Hicretin otuz sekizinci yılındadır.
* * *
Muaviye, Hz. Ali'nin asker toplayıp tekrar üzerine varacağını duyunca halka, yazdığı şu sözleri okuttu: "Bu, Ali ile bir antlaşma yazmış, imzalamıştık. Bunda, her iki tarafın birer hakem tayin etmesini, bunların, Allah'ın Kitabına uygun bir karar vermelerini, her ikimizin de bu karara uymamızı şart koşmuştuk.
Onun hakemi, onu azletti, benim hakemim beni tayin etti. Buna iki tarafın da, ikimizin de razı olmamız icap ederken, Ali ahdini bozmuş, duydum, asker toplayıp üstümüze gelecekmiş. Siz de en iyi bir tarzda ona karşı durmaya hazırlanın."
Muaviye, Hz. Ali'ye karşı nasıl hareket edilmesi gerektiğini adamlarına sordu, onlarla danıştı. O sıralarda Hz. Ali'nin Kûfe'den çıktığı, Nuhayle'ye konduğu haberi gelmişti. Mesleme oğlu Habib, tekrar Sıffin'e gitmenin uygun olduğunu söyledi. Amr, çete savaşına girişilmesini, bu suretle Hz. Ali'nin hükmü altında bulunan memleketlerde kargaşalık çıkarmanın doğru olacağını bildirdi. Bu sırada casuslar gelip Hz. Ali taraftarlarından bir kısmının, hakemlerin toplanmasına itiraz ederek Hz.
Ali'den ayrıldığını bildirdiler ve o günlerde savaşa çıkamayacağını söylediler. Halk bu haberi duyunca sevincinden tekbir getirdi. Sonra, Haricilerle savaşıp onları kırdığına fakat askerinin, hemen Muaviye'nin üstüne gitmek istemediğine, bu yüzden Kûfe'ye döndüğüne dair haber geldi. Bu haber de Şamlıları sevindirdi. Muaviye, Kays'ül-Fehri oğlu Dahhak'ı çağırdı. "Kûfe civarına git, yolda, Ali'ye tâbi olan yerleri yağma et" dedi.
Dahhak, üç binle beş bin arasında bir orduyla hareket etti. Yolda rastladığı yerleri yağma etti, sürüleri sürdü. Böylece Sa'lebiyye'ye kadar geldi. Hac kafilesini yağma etti, kafilede ne varsa zaptetti. Sonra sahabeden Mes'ud oğlu Abdullah'ın kardeşinin oğlu Amr'a rastladı. Onu hac yolunda, Kat- katane civarında şehit etti.
Hz. Ali, bunu duyunca bir hutbe okudu, halkı savaşa teşvik etti. Fakat icabet eden olmadı. Bunun üzerine Adiyy oğlu Hucr'u çağırdı, maiyetine dört bin er verip Dahhak'ın üstüne gönderdi. Hucr, Semave'den geçip Dahhak'ın izini izleyerek yürüdü, nihayet Dahhak'e ulaştı.
Tedmür civarında savaştılar. Dahhak'ın ordusundan on dokuz kişi maktul düştü. Hucr'un ordusundan da iki kişi şehit oldu. Derken karanlık bastı. Sabah olunca Dahhak'dan ve ordusundan bir nişan bile kalmamıştı. Yağma ettiği malları, sürüleri almış, Şam'a dönmüştü. (el-Istiab, 3,157).
Osman'ın son zamanlarında Kûfe'den Medine'ye gelenlere katıldı. Yolda, Rebeze'de Hz. Ebu Zerr'in vefat etmiş olduğunu duydu, onun cenazesinde bulundu, namazını kıldırdı. Ebu Zerr vefat ederken zevcesi şiddetle ağlamaktaydı. Ebu Zerr, "Niçin ağlıyorsun" deyince, "Nasıl ağlamayayım, sen ölürsen seni kim yıkayacak, namazını kim kılacak? Seni saracak bir parçacık bezimiz bile yok" demişti. Hz. Ebu Zerr buyurdu ki:
"Ağlama. Birkaç kişiydik, Hz. Muhammed, bize baktı da, 'içinizden biri otsuz-susuz bir yerde yapayalnız ölecek fakat mü'minlerden bir bölük onun cenazesinde bulunacak' demişti. O gün benimle bulunanların hepsi, topluluk içinde, şehirde, köyde öldüler. İyice biliyorum ki bu adam benim."
Ebu Zerr ölünce karısı yola çıktı, beklemeye başladı. Bir müddet sonra bir bölük halk belirdi. Ona, "kimsin" diye sordular. Ebu Zerr'in zevcesi olduğunu ve onun sözlerini anlattı. Derhal içeriye girdiler. En- sar'dan bir genç, üstündeki elbiseyi çıkardı, onu kefen yaptılar, Hz. Ebu-Zerr'i defnettiler. Eşter de bu topluluğun içindeydi. (el- istiab, c.1, s.32-84).
Şehadeti, Hicretin otuz sekizinci yılındadır.
* * *
Muaviye, Hz. Ali'nin asker toplayıp tekrar üzerine varacağını duyunca halka, yazdığı şu sözleri okuttu: "Bu, Ali ile bir antlaşma yazmış, imzalamıştık. Bunda, her iki tarafın birer hakem tayin etmesini, bunların, Allah'ın Kitabına uygun bir karar vermelerini, her ikimizin de bu karara uymamızı şart koşmuştuk.
Onun hakemi, onu azletti, benim hakemim beni tayin etti. Buna iki tarafın da, ikimizin de razı olmamız icap ederken, Ali ahdini bozmuş, duydum, asker toplayıp üstümüze gelecekmiş. Siz de en iyi bir tarzda ona karşı durmaya hazırlanın."
Muaviye, Hz. Ali'ye karşı nasıl hareket edilmesi gerektiğini adamlarına sordu, onlarla danıştı. O sıralarda Hz. Ali'nin Kûfe'den çıktığı, Nuhayle'ye konduğu haberi gelmişti. Mesleme oğlu Habib, tekrar Sıffin'e gitmenin uygun olduğunu söyledi. Amr, çete savaşına girişilmesini, bu suretle Hz. Ali'nin hükmü altında bulunan memleketlerde kargaşalık çıkarmanın doğru olacağını bildirdi. Bu sırada casuslar gelip Hz. Ali taraftarlarından bir kısmının, hakemlerin toplanmasına itiraz ederek Hz.
Ali'den ayrıldığını bildirdiler ve o günlerde savaşa çıkamayacağını söylediler. Halk bu haberi duyunca sevincinden tekbir getirdi. Sonra, Haricilerle savaşıp onları kırdığına fakat askerinin, hemen Muaviye'nin üstüne gitmek istemediğine, bu yüzden Kûfe'ye döndüğüne dair haber geldi. Bu haber de Şamlıları sevindirdi. Muaviye, Kays'ül-Fehri oğlu Dahhak'ı çağırdı. "Kûfe civarına git, yolda, Ali'ye tâbi olan yerleri yağma et" dedi.
Dahhak, üç binle beş bin arasında bir orduyla hareket etti. Yolda rastladığı yerleri yağma etti, sürüleri sürdü. Böylece Sa'lebiyye'ye kadar geldi. Hac kafilesini yağma etti, kafilede ne varsa zaptetti. Sonra sahabeden Mes'ud oğlu Abdullah'ın kardeşinin oğlu Amr'a rastladı. Onu hac yolunda, Kat- katane civarında şehit etti.
Hz. Ali, bunu duyunca bir hutbe okudu, halkı savaşa teşvik etti. Fakat icabet eden olmadı. Bunun üzerine Adiyy oğlu Hucr'u çağırdı, maiyetine dört bin er verip Dahhak'ın üstüne gönderdi. Hucr, Semave'den geçip Dahhak'ın izini izleyerek yürüdü, nihayet Dahhak'e ulaştı.
Tedmür civarında savaştılar. Dahhak'ın ordusundan on dokuz kişi maktul düştü. Hucr'un ordusundan da iki kişi şehit oldu. Derken karanlık bastı. Sabah olunca Dahhak'dan ve ordusundan bir nişan bile kalmamıştı. Yağma ettiği malları, sürüleri almış, Şam'a dönmüştü. (el-Istiab, 3,157).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.