Dışişleri Bakanı Gül'ün Kıbrıs açıklaması, "strateji" bütünü içinde bir "taktik" ise olumludur. Eğer sadece durumu kurtaran bir "taktik" ise birkaç ay zaman kazandırır... O kadar. Açayım.......................Türkiye, AB ülkeleriyle ilgili müktesebatı yeni 10 üye ülkeye de yayan "Ek Protokol"ü imzalayarak Güney Kıbrıs'a, limanlarını, havaalanlarını açma taahhüdünde zaten bulunmuştu.Şimdi..."Biz limanlarımızı, havaalanlarımızı Güney Kıbrıs gemilerine ve uçaklarına açarız ama şu şu şu şartlarla..." diyerek bir dizi koşul sıralamanın pratikte bir yararı olabilir mi?Yani... "Kuzey Kıbrıs'a ekonomik ambargo kalkarsa... Kuzey Kıbrıs'a uçakların inmesine, Güney Kıbrıs karşı çıkmazsa... Kuzey Kıbrıs'ın AB ile ticareti Güney Kıbrıs tarafından engellenmezse" gibi bir dizi koşulun "kıymet-i harbiyesi" ne?Türkiye, kendi Dışişleri Bakanı'nın imzasıyla limanlarını ve havaalanlarını AB ülkelerine açtığı gibi yeni 10 ülkeye de açmayı Ek Protokol'le taahhüt etmiş değil mi?Etmiş. Güney Kıbrıs da bu 10 ülkeden biri değil mi? Evet... Peki... O halde zaten alıp cebine koyduğu bir hak karşılığı olarak Güney Kıbrıs neden bir dizi koşula evet desin?.. Bu diplomasi geometrisinde, Rum tarafını sıkıştıracak bir köşe, bir açı bulamıyorum.........................Türkiye, öyle bir strateji çizmeli ki ya da çizmeliydi ki, bu son açıklama, stratejiyle amaçlanan hedefin yol haritasında önemli istasyon olsun... Tabii... Bunun da -eğer varsa- açıklanmasını yani Ankara'nın kartlarını açmasını istemek "saflık" olur.Bununla beraber, böyle bir gözleme de sahip değiliz.........................Eğer bir amaç da "zaman kazanmak" ise, zamanlaması ve içeriği doğru...Şöyle ki:"1- Rum tarafı, Ek Protokol'e dayanarak şu sıralar birkaç gemisini Türkiye limanlarına gönderebilirdi. Türkiye reddedince, AB'ye dönerek yaygara koparırdı; 'Türkiye, Kıbrıs'ı da kapsadığı halde imzaladığı Ek Protokol'ü uygulamıyor... Müzakereler durmalı' diye tuttururdu.2- Türkiye Ek Protokol'ü TBMM'de hâlâ onaylamadı. AB 'onaylayın' diye bastırıyor, limanlar ve havaalanları için de uygulamanın başlaması gerektiğinin altını çiziyor. Ankara sıkışmakta.3- Güney Kıbrıs'ın, ağırlığı AB'ye aktarma planı apaçık ortada. Türkiye, topu yeniden Birleşmiş Milletler'e verebilmeliydi.Bu öneriler dizisi, Güney Kıbrıs tarafından elbette benimsenmez ama AB'nin baharda vereceği rapor için Türkiye'nin 'BM'yi beklemek gerektiği' yolundaki savunması, bir dereceye kadar dikkate alınabilir.4- Türkiye, bir süredir izlediği aktif diplomasiyle, Güney Kıbrıs'a sürekli ret cevapları verdirterek uzlaşmaz taraf görüntüsüne yer değiştirtmekte..." ......................Ne var ki... Bunlar, Türkiye'ye sadece birkaç ay zaman kazandırır.Kabul etmek gerekir ki, poker masasında Türkiye-AB-BM-Güney Kıbrıs oyuncuları arasında en iyi kâğıtlar, sonuncusunun elinde...Güney Kıbrıs, elinde bu kadar iyi kartlar varken, ödün vermek yerine istemek konumunda... Birkaç ay sonrası bu kâğıtların iyi oynanması halinde Türkiye'nin zorlanacağını -inşallah yanılıyorum- görebiliriz.Dahası... Hükümet, sadece dış politikada değil, içeride de zorda kalabilir......................2006, duyarlı bir yıl olacak.İçeride Kürt sorunu, siyasallaşma sürecinde limitleri zorluyor.Kuzey Irak'tan gelen Kerkük kokuları iyi değil. İran'ın nükleer güçte ısrarı, büyük bir bunalıma neden olabilir. Cumhurbaşkanı seçimiyle örtüşen erken seçim ya da ani seçim olasılıkları siyasal iradeye de zaaf olarak yansıyabilir.Türkiye'nin özellikle dış politika konularında bir bütün ve dış tehditlere karşı sıkılmış yumruk gibi olmak geleneği vardı. O ulusal geleneği yeniden sahiplenmeliyiz.Güneri Civaoğlu / Milliyet
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.