Hepimizin hayatı yokuşlardan ve sert virajlardan ibarettir. Bazen o yokuşları nefes nefese çıkarken yorgun düşeriz, bazen inişimiz kolay olur yürüdüğümüzün farkına dahi varmayız.Bazen çok sert viraj alırız, bir anda farklı yollarda yürüdüğümüzü sanırız. Oysaki bu geldiğimiz yolun devamıdır. Bunu belki fark ederek, belki de farkında olmadan ilerleriz.Her yaşadığımız olay, hayatımıza bir şeyler katar. Bazen olgunlaştırır, bazen de çocuklaştırır. Bazen sevindirir, bazen de hüzün verir. Burada önemli olan yaşadıklarımızdan ders çıkarmaktır. Aslında bu durum biraz karakter, biraz da inanç meselesidir. Çünkü her insan güçlü olup da, çıktığı zorlu yokuşların, döndüğü sert virajların üstesinden gelemeyebilir. Aslında hayatımızın bazı kısımlarında bu karamsarlığa hepimiz düşmüşüzdür. Ümitsizliğe kapılıp, karamsarlığa düşüp, yolun ortasında bağdaş kurup oturarak düşünürüz. Yanımızdan arabalar geçer, seyrederiz?Bizle aynı yerde yürüyenler olur, kimisi yanımıza gelip oturur, kimisi de durmadan yol alır. O yolun zorluğunu iyi bilen ustalar, yola aralıklarla yardım ve işaret şeridi koyar. Olur ya, oturan kişi okuma yazma bilmez diye de, bizzat yolun devamını sana anlatmak için seni oturduğun yerden kaldırmak için; bazılarının elini, bazılarının sözünü, bazılarının varlığını o insana yardım için gönderir. Her ne kadar güçlü olduğumuzu zannetsek de, bu yardıma hepimiz ihtiyaç duymuşuzdur. Bu yardıma vesile olan kişiler illa ki aile, akraba ya da arkadaş çevresinden değil, bazen gönülden iletişim kurduğun kişiler tarafından da olabilir.Bu kişiler bizi öylesine iyi anlar ki, onların Allah-u Teala'nın yardımı olduğunu biliriz. Bu nedenle kan bağından çok gönül bağı önemlidir.Zaten birçoğumuzun akrabadan hatta ailemizden dahi daha çok kendimize yakın hissettiği insanlar yok mu dur? Elbette vardır. Bu konu da kendimden örnek vermek isterim. Ben, ailemin ilk çocuğuyum. Benden büyük ablam ya da abim yok. Fakat çok yakından tanıdığım, kendime örnek aldığım öz'den de öte bir ablaya sahibim. Yahut da, varlığına şükrettiğim, bana rehber olan, çok sevdiğim, öz'den de öte bir abiye sahibim.Onların hayatımdaki yeri kan bağıyla ölçülemeyecek kadar öz'dür. Allah onlardan razı olsun.Bu durum eminim ki hepimiz için geçerlidir. O yolu, yani hayatı, tanıyacak olgunluğa geldiğimizde de yolda kalmışlara yardım etmek için, birilerinin abla ya da abisi de bizler olacağız. Ne diyelim Rabbim hepimizin karşısına, can'dan abi, abla ve kardeşler çıkarsın. Öylesine muhabbet versin ki, kan bağı gönül bağının samimiyeti karşısında kendinden utansın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Behiye İnekçioğlu / diğer yazıları
- Bir olma vakti / 17.01.2018
- Görmeyene göstermek / 03.10.2014
- Yaparak ve yaşayarak öğrenme süreci / 21.09.2014
- İçimizde kalsın! / 15.09.2014
- Bir parmağı eksik olanlar! / 08.09.2014
- Davaya ram olabilmek / 29.08.2014
- Bu inancın adı nedir? / 24.08.2014
- Haydi, kızlar okula! / 11.08.2014
- İhanet, esaret, asalet ve vicdan / 31.07.2014
- Hoş geldin ya şehr-i Ramazan! / 30.06.2014
- Görmeyene göstermek / 03.10.2014
- Yaparak ve yaşayarak öğrenme süreci / 21.09.2014
- İçimizde kalsın! / 15.09.2014
- Bir parmağı eksik olanlar! / 08.09.2014
- Davaya ram olabilmek / 29.08.2014
- Bu inancın adı nedir? / 24.08.2014
- Haydi, kızlar okula! / 11.08.2014
- İhanet, esaret, asalet ve vicdan / 31.07.2014
- Hoş geldin ya şehr-i Ramazan! / 30.06.2014