Ülkesinin yönetiminden sorumlu bir siyasi liderin, bu devlet başkanı olabilir, başbakan olabilir, her zaman milli bir bakış açısıyla, milletinin değerlerinden yola çıkarak hareket etmesi, dışarıya karşı da oldukça temkinli olması gerekmektedir.Bu özellik Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sadece Mustafa Kemal Atatürk’te vardı.Diğer siyasilerimiz maalesef zaman zaman bazı doğru icraatlar yapsalar da genel olarak Batıdan akıl alma yoluna gittiler ve millet ekseninden sürekli uzaklaştılar.Milli iradeden yola çıkarak icraatlar yapmanın başlangıçta çok büyük zorlukları vardır. Çünkü dış ülkeler, özellikle de batılı ülkeler sizlerin kendi ayaklarınız üzerinde durmanızı istemezler. Siz sürekli bağımlı olacaksınız ki adamlar sizden taviz koparabilsin, sizi rahatlıkla sömürebilsin…Batıdan akıl ve destek alarak icraat yapan siyasiler başlangıçta çok büyük imkanlara kavuşurlar, ülkelerine yalancı bir bahar yaşatırlar ama hem kendilerinin hem de ülkelerinin sonu hep hüsrandır, felakettir.Bunun örneklerini gerek Osmanlı Devleti gerekse Türkiye Cumhuriyeti döneminde çok gördük. Bugün de AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan’la bu örneklerin son halkasını yaşıyoruz. ABD ve AB, 11 yıldan bu yana siyasilerimizden birçok taviz kopardılar.AKP’li Türkiye’yi, Afganistan, Irak ve Libya işgallerinde, Mısır ve Tunus’taki rejim değişikliklerinde kullandılar. Bununla da yetinmeyip, Müslüman Türkiye ile kardeş ve Müslüman Suriye’yi neredeyse savaşın eşiğine getirdiler. Tarihte İslam’ın bayraktarlığını yapan, Haçlı seferlerini geri püskürten Türk milletini Haçlı ordularının saflarına monte ettiler, Müslüman’a karşı namlu doğrultur vaziyete getirdiler.Siyasilerimiz sayesinde milletimize ait olan madenleri, doğal kaynakları, kamu kuruluşlarını, gayrimenkulleri haraç mezat ele geçirdiler.Kültürel işgalle, sahte ilahiyatçılarla, Ehl-i Beyt karşıtı hoca efendilerle Türk gençliğini İslam’ın temel anlayışından, ahlakından, ölçülerinden uzaklaştırdılar. Ve bütün bunlar “muhafazakarlık” kisvesi altında yaptırdılar. Kendi milli ve dini kimliğinden, kendi özünden uzaklaştırılan Türk gençliğine, Müslüman mahallelerinde 50 binin üzerinde ev tipi kilise açtırarak, metruk kiliseleri tamir ettirerek bir Haçlı kimliğine yönlendirdiler. Ve bunun neticesinde boynuna Haç’ı takan, eline İncil’i alan gençlerimiz “Ben Pontus’um” demeye başladı.Üzerimize önce terörü saldılar, 40 bin insanımızın canını kıydırdılar ardından da Türk milletiyle dalga geçer gibi siyasilerimizi bu katillerden akıl almaya, terörün aklıyla anayasa hazırlamaya sevk ettiler. Bir de akil insanlar oluşturulmasını isteyip, bu süreci millete hazmettirmeye çalıştırdılar.İşte bütün bu ve benzeri adımlar milletimizin gözünden geç de olsa kaçmadı.Millet “artık yeter” dedi, “Gezi Parkı” bahanesiyle 11 yıllık AKP örtüsüyle geçekleşen gizli Haçlı işgaline “hayır” dedi “Bundan sonra Haçlı uşaklığı yok” dedi. Milletimizin tavrı budur. Millet uyurken, siyasilerimiz saman altından su yürüterek her türlü tavize yol veriyorlardı ama millet ayağa kalkınca, sokağa dökülünce siyasilerimiz için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.Ya tamamen milletine dönecekler, taşeronluğa son verecekler, Esad gibi, Putin gibi milli iradeye dönecekler; ya da Batı talepleriyle millet arasında sıkışıp kalıp, adım atamayınca da Batı tarafından İran Şahı gibi, Saddam gibi, Hüsnü Mübarek gibi, Kaddafi gibi deliğe süpürülecekler.Afrika dönüşü seyrettiğimiz manzara, siyasilerimizin “aynı tas aynı hamam” zihniyetinde olduğunu göstermiştir. İktidarın ve belediyelerin her türlü maddi imkanlarından yararlanarak, milletin parasından istifade ederek toplanan kalabalığı, milletin tepkisine karşı kullanmak bu sonuçları değiştirmeyecektir.Siyasilerimiz, kendilerini deliğe süpürecek iradeler için bunca yıldır millete ait olanları saçıp savurması büyük bir yanlıştır ama daha büyük yanlış, deliğe süpürülme kesinleştikten sonra milleti iç çatışmaya sürükleyecek projede figüran olmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025