Bir yaz Pazar'ında, piknik için, gezip tozmak için, çayda, kırda, bayırda, dolaşıp eğlenmek için iple çektiği, bir hafta boyu yolunu gözlediği bir sıcak yaz Pazar'ında, bütün bunları elinin tersiyle bir kenara itip, Bostancı Gösteri Merkezi'nde bir araya gelen binlerin içinde yok muydunuz?
II. Kuvayı Milliye'nin mimarı çok Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmeye, dinlemeye koşan o binlerin içinde yok muydunuz?
Sıcaktan insanların kan ter içinde kaldığı, ona rağmen bir saniye bile coşku ve heyecanın azalmadığı, yedisinden yetmişine, kadın erkek, büyük bir coşkuyla;
"Bu vatan bizimdir, bizim kalacak",
"İşte millet, işte başbakan",
"Hocam sen nerede biz oradayız",
"Bağımsız Türkiye"
sloganlarıyla yeri göğü inleten binlerin içinde siz yok muydunuz?
Hepsi bir yana, Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamın her biri apayrı güzellikte konuşmasını dinleyen, dinledikçe coşan binlerin içinde siz yok muydunuz?
"Osmanlı cihan devletiydi, çünkü sadece yeryüzünde hükümrandı, biz kainat devleti olmak zorundayız, çünkü gökyüzü de bizi bekliyor" derken siz yok muydunuz?
"Bir ve beraber oldukça halledemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur",
"Biz kardeşiz, kardeşiz, kardeşiz, bizi bölmek istiyorlar, ama biz bu oyuna gelmeyeceğiz",
"Dünün İngiliz'i, Hicaz Bölgesi'nde, o bölgeyi Osmanlı'dan koparmak için tertip ettiği oyunların aynısını şimdi İngiliz'in de içinde bulunduğu topyekün Batı dünyası Güneydoğu'muzda oynamaya çalışıyor. Maksat aynıdır, o bölgeyi bizden koparmak. Kürt kardeşlerimizi sevdiğinden değil. O bölge zengin yer altı kaynaklarıyla dolu, batının derdi o.
İngilizlerle birlikte olup Osmanlı'yı arkadan vuran o kardeşlerimizin o gün bugün başları dertten kurtulmuyor.
Filistin'de can güvenliği yok.
Irak'ta can güvenliği yok.
Bu kardeşlerimiz o hatanın kefaretini ödüyor bugün.
Hicaz bölgesini bizden ayırmak için siyasi olarak Hüseyin Bin Ali'yi, din adamı olarak da Abdulvahab'ı seçip maksatlarına varanlar, aynen o gün olduğu gibi, hem siyasi hem de dinî açıdan kendilerine, bu gayeye varmada yardımcı olacak kişileri çoktan seçmişlerdir"
Dedi ve binlere sordu; siz bu oyna ne diyorsunuz?:
On bin ağız bir ağız:
Hayıııııııııııııır.
Konuşmanın bir yerinde, soru-cevap bölümü vardı.
Bugün birilerinin aşkından deli divane olduğu AB konusunda idi bu soru-cevap.
Sonsuz faydasını ülkede belli bir kesimin bildiği şu AB konusun yani.
Üstat sordu, binler cevap verdi.
Bu sayede de AB'nin ne olduğu, bizden ne istediğini, bize nasıl bir kefen biçtiğini, bu ülkeyi nasıl bölmeye çalıştığını da öğrenmiş oldu herkes.
Üstat sordu:
"AB bize, siz Kıbrıs'ta işgalcisiniz diyor, siz buna ne diyorsunuz?"
Binler cevap verdi:
Hayıııııııır!
"AB bize bir an önce Kıbrıs'ı Rum'a verin diyor. Buna ne diyorsunuz?"
Hayııııııır!
"AB bize Ege'yi Yunan'a vereceksiniz diyor, peki buna ne diyorsunuz?"
Hayııııııııır!
"AB bize Güneydoğu'yu Türkiye'den ayıracaksınız diyor, buna ne diyorsunuz?"
Hayıııııııııır!
"AB bize 35 bin insanın katiline dokunamazsınız diyor siz buna razı mısınız?"
Hayıııııııııııır!
"AB bize İstanbul sur içinde Vatikan misali bir Ortodoks din devleti kurmaya müsaade edin diyor, siz buna ne diyorsunuz?"
Hayıııııııııııır!
Ve üstat:
"Ben de bunun için AB'ye hayır diyorum".
Boğazda mutlu ekalliyetle Ankara'da semiz çakalliyete bakıp, halkın bilmen ne kadarı AB'ye evet diyor diyenler, keşke bu ülkenin asıl sahiplerinin, her birinin Çanakkale'de bir şehidi yatan Anadolu insanının AB için ne dediğini kendi kulaklarıyla dinleselerdi.
Bostancı Gösteri Merkezi adı gibi mandacılığa karşı tam bağımsızlık gösterisine merkez oldu Pazar günü.
Hayırlı olsun.
Programda emeği geçen her kese, ama özellikle İstanbul İl Başkanı Fikret İnan beye, Ali Haydar Bostancı beye diğer kahramanlardan fazla teşekkür etsek yanlış yapmayız kanımca.
İlanen ÇağrıEy benim, adi, aşağılık, yüz para yapmaz, değersiz cep telefonumu alma nezaketinde bulunan, çok değerli, kıymetli, onurlu kişi.
Birilerinin milyon dolarları iç ettiği bir ülkede sen, değersiz bir cep telefonuyla yetinecek kadar kanaat sahibi bir ulu kişisin.
Piyasada pek bulunmayan bir telefon olduğu için, korkarın şarj cihazını bulmada zorlanacaksın.
Bu yaz sıcağında kendini yorma, üzülürüm. Şarj cihazı bende.
Eğer bana ulaşabilirsen, cihaz için senden hiçbir ücret talep etmeyeceğim.
Teknolojinin bütün imkanlarından yararlanıp bana ulaş. Ulaş ki, seni dert edinmeyeyim.
Hemi canım yurttaşım.
Bekliyorum.
II. Kuvayı Milliye'nin mimarı çok Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmeye, dinlemeye koşan o binlerin içinde yok muydunuz?
Sıcaktan insanların kan ter içinde kaldığı, ona rağmen bir saniye bile coşku ve heyecanın azalmadığı, yedisinden yetmişine, kadın erkek, büyük bir coşkuyla;
"Bu vatan bizimdir, bizim kalacak",
"İşte millet, işte başbakan",
"Hocam sen nerede biz oradayız",
"Bağımsız Türkiye"
sloganlarıyla yeri göğü inleten binlerin içinde siz yok muydunuz?
Hepsi bir yana, Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamın her biri apayrı güzellikte konuşmasını dinleyen, dinledikçe coşan binlerin içinde siz yok muydunuz?
"Osmanlı cihan devletiydi, çünkü sadece yeryüzünde hükümrandı, biz kainat devleti olmak zorundayız, çünkü gökyüzü de bizi bekliyor" derken siz yok muydunuz?
"Bir ve beraber oldukça halledemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur",
"Biz kardeşiz, kardeşiz, kardeşiz, bizi bölmek istiyorlar, ama biz bu oyuna gelmeyeceğiz",
"Dünün İngiliz'i, Hicaz Bölgesi'nde, o bölgeyi Osmanlı'dan koparmak için tertip ettiği oyunların aynısını şimdi İngiliz'in de içinde bulunduğu topyekün Batı dünyası Güneydoğu'muzda oynamaya çalışıyor. Maksat aynıdır, o bölgeyi bizden koparmak. Kürt kardeşlerimizi sevdiğinden değil. O bölge zengin yer altı kaynaklarıyla dolu, batının derdi o.
İngilizlerle birlikte olup Osmanlı'yı arkadan vuran o kardeşlerimizin o gün bugün başları dertten kurtulmuyor.
Filistin'de can güvenliği yok.
Irak'ta can güvenliği yok.
Bu kardeşlerimiz o hatanın kefaretini ödüyor bugün.
Hicaz bölgesini bizden ayırmak için siyasi olarak Hüseyin Bin Ali'yi, din adamı olarak da Abdulvahab'ı seçip maksatlarına varanlar, aynen o gün olduğu gibi, hem siyasi hem de dinî açıdan kendilerine, bu gayeye varmada yardımcı olacak kişileri çoktan seçmişlerdir"
Dedi ve binlere sordu; siz bu oyna ne diyorsunuz?:
On bin ağız bir ağız:
Hayıııııııııııııır.
Konuşmanın bir yerinde, soru-cevap bölümü vardı.
Bugün birilerinin aşkından deli divane olduğu AB konusunda idi bu soru-cevap.
Sonsuz faydasını ülkede belli bir kesimin bildiği şu AB konusun yani.
Üstat sordu, binler cevap verdi.
Bu sayede de AB'nin ne olduğu, bizden ne istediğini, bize nasıl bir kefen biçtiğini, bu ülkeyi nasıl bölmeye çalıştığını da öğrenmiş oldu herkes.
Üstat sordu:
"AB bize, siz Kıbrıs'ta işgalcisiniz diyor, siz buna ne diyorsunuz?"
Binler cevap verdi:
Hayıııııııır!
"AB bize bir an önce Kıbrıs'ı Rum'a verin diyor. Buna ne diyorsunuz?"
Hayııııııır!
"AB bize Ege'yi Yunan'a vereceksiniz diyor, peki buna ne diyorsunuz?"
Hayııııııııır!
"AB bize Güneydoğu'yu Türkiye'den ayıracaksınız diyor, buna ne diyorsunuz?"
Hayıııııııııır!
"AB bize 35 bin insanın katiline dokunamazsınız diyor siz buna razı mısınız?"
Hayıııııııııııır!
"AB bize İstanbul sur içinde Vatikan misali bir Ortodoks din devleti kurmaya müsaade edin diyor, siz buna ne diyorsunuz?"
Hayıııııııııııır!
Ve üstat:
"Ben de bunun için AB'ye hayır diyorum".
Boğazda mutlu ekalliyetle Ankara'da semiz çakalliyete bakıp, halkın bilmen ne kadarı AB'ye evet diyor diyenler, keşke bu ülkenin asıl sahiplerinin, her birinin Çanakkale'de bir şehidi yatan Anadolu insanının AB için ne dediğini kendi kulaklarıyla dinleselerdi.
Bostancı Gösteri Merkezi adı gibi mandacılığa karşı tam bağımsızlık gösterisine merkez oldu Pazar günü.
Hayırlı olsun.
Programda emeği geçen her kese, ama özellikle İstanbul İl Başkanı Fikret İnan beye, Ali Haydar Bostancı beye diğer kahramanlardan fazla teşekkür etsek yanlış yapmayız kanımca.
İlanen ÇağrıEy benim, adi, aşağılık, yüz para yapmaz, değersiz cep telefonumu alma nezaketinde bulunan, çok değerli, kıymetli, onurlu kişi.
Birilerinin milyon dolarları iç ettiği bir ülkede sen, değersiz bir cep telefonuyla yetinecek kadar kanaat sahibi bir ulu kişisin.
Piyasada pek bulunmayan bir telefon olduğu için, korkarın şarj cihazını bulmada zorlanacaksın.
Bu yaz sıcağında kendini yorma, üzülürüm. Şarj cihazı bende.
Eğer bana ulaşabilirsen, cihaz için senden hiçbir ücret talep etmeyeceğim.
Teknolojinin bütün imkanlarından yararlanıp bana ulaş. Ulaş ki, seni dert edinmeyeyim.
Hemi canım yurttaşım.
Bekliyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024