1386-1465 yılları arasında yaşamış tıp adamı Sabuncuoğlu Şerefeddin Amasya'da yapılan bir seminerde anıldı. Eserlerini Türkçe yazmış olan Sabuncuoğlu'nun en önemli özelliği minyatürlerle hekimin hastaya müdahalesini resmetmesi Atatürk Kültür Merkezi Salunu'nda yapılan seminere, Vali Celaleddin Lekesiz, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Ömer Esenyel, Belediye Başkanı İsmet Özarslan, daire müdürleri Sağlık Müdürlüğü personeli ve sağlık çalışanlarının katıldı. Sabuncuoğlu Şerefeddin seminerine konuşmacı olarak katılan Gülhane Askeri Tıp Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adnan Ataç, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nil Sarı ve Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlter Uzun, Sabuncuoğlu'nun eserleri ve tıp tarihine kazandırdıklarını katılımcılara anlattı. Toplantının açılışında bir konuşma yapan ve Sabuncuoğlu'nun hakkında tarihi bilgiler veren Belediye Başkanı İsmet Özarslan, "Sabuncuoğlu Şerefeddin, Fatih devri ünlü hekim ve cerrahlarındandır. 1386'da Amasya'da doğdu ve uzun bir ömür sürdükten sonra yine Amasya'da öldü. Devamlı okuyan, araştıran ve tecrübeler yapan bir hekim olduğunu eserlerinden anlıyoruz. Çevresinde saygı uyandıran bir kimse olduğu muhakkak. İyi bir hattat olan Sabuncuoğlu Şerefeddin, Henüz 17 yaşındayken başladığı tababeti Amasya Darüşşifası'nda Burhanettin Ahmad'in yanında öğrendikten sonra bu Darüşşifa'da 14 yıl hekimlik yapmıştır" dedi. Sabuncuoğlu'nun adını taşıyan uluslararası bir tıp konferansı yapmayı planladıklarını söyleyen Vali Celalddin Lekesiz, "Sabuncuoğlu'nun eserlerine baktığımızda o yıllarda Türkçe eserler yazdığını biliyoruz. Bir başka önemli özelliği ise, 1300'lü yıllardan öncede çalışmalar olmuştur ama Sabuncuoğlu Şerefeddin, cerrahi alanda komplikasyonları bol, sıkıntıları, kanamaları ve sorunları olan alanda tıp tarihine bilimsel alanda katkı yapacak eserler vermiştir. Darüşşifa'nın kuruluşunun 700. yıldönümünde belediyeyle birlikte uluslararası bir tıp konferansını yapmayı planlıyoruz" diye konuştu. Çok önemli bir tıp adamıSabuncuoğlu'nun tıp tarihine kazandırdıklarının yanı sıra bazı cerrahi aletlerin nasıl kullanıldıklarını eserlerinde resimlerle anlattığını belirten İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nil Sarı, "Sabuncuoğlu'nun büyüklüğü çok nedenli, öncelikle kendisinin çok iyi bir cerrah olmasından kaynaklanıyor. Eski tıpta hekimlere hakim adı verilirdi. Eskiden hekimler aynı zamanda edebiyat, şiir, felsefeyle de ilgilenirdi. Ama Sabuncuoğlu bütün ömrünü, bütün mesaisini ve yazılarını hekimlik üzerine tıp üzerine kurmuştu. Mesleğinin öneminin bu kadar farkın olan bir cerrah, tarihte çok nadirdir. Tıp görüntüsüz olamaz. Biz resimle, çizgiyle ve renkle hastalıklara ait bilgileri nakletmezsek onun öğrenilmesi ve öğretilmesi hiçbir zaman doğru olarak gerçekleşemeyecektir. Yaptığı minyatürlerle de anlattığı cerrahi yöntemleri hekimin hastaya müdahalesini resmetmiştir. Bu çok ileri bir anlayıştır. Türkçe yazmış olması çok önemlidir. Türkçe ile eğitim yapıldığı zaman Türkiye'de tıp ilerlemiştir" şeklinde konuştu. Türk fobisinden kurtulamayanlarSabuncuoğlu Şerefeddin ile günümüzde yapılan çalışmalar ve yayınlarıyla ilgili bilgiler veren Gülhane Askeri Tıp Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adnan Ataç, şunları söyledi: "Cerrahüyyetil Haliye isimli eseri çok önemli bir eserdir. Bizzat yaptığı ameliyatlar, müdahalelerinin resimleri, bu eserin önemini dünya tıp tarihi açısından ciddi bir boyuta ulaşmıştır. Cerrahi bilimine yaptığı önemli katkıların yanı sıra hayvan üzerinde yaptığı çeşitli deneyler çok anlamlı bir yaklaşım. Bir horozun üzerindeki, kendi üzerindeki deneyleriyle deneyin bilim açısından karşımıza çıkan sonuçlarının 'neden-sonuç' ilişkisinin kurulması bakımında çok anlamlı." Sabuncuoğlu'nun eserlerinin üzerinde yapılan araştırma ve incelemelerin yeterli olmadığını ifade eden Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlter Uzun, "Türk tarihinde çok az cerrah ismi görürüz. Sabuncuoğlu o kadar zeki ve ileri görüşlü ki, cerrahi gibi bir alana itibar etmiş. O dönemin büyük üstadı olan Ebul Kasım Zehravi'yi örnek almış. Bütün dünyada Türkofobi, Türk küçümsemesi, düşmanlığı var. Bu imaj Sabuncuoğlu'na da dokunuyor. Konuyu yüzeysel inceleyenler, maalesef bunların içerisinde Türk araştırmacılar da var, Sabuncuoğlu'nun eserinin Zehravi'nin tercümesi olduğunu söylüyorlar. Eser artık o kadar değişmiş ki, temeli Zehravi'den olmakla birlikte özgün bir cerrahi eser bir haline gelmiş. Sabuncuoğlu'nun başka yönleri de var, çok iyi bir hattat, Türkçe'yi çok iyi kullanıyor ve iyi bir ressam" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.