Masal bu ya, konuşmakla konuşur gibi yapmak, dinlemekle dinler gibi yapmak, bilmekle bilir gibi yapmak ve tabii ki çalışmakla çalışır gibi yapmak, yönetmek ile yönetir gibi yapmanın en bariz yaşandığı, nasıl yaptığını değil neden yapamadığını anlatan siyasiler, ne yapılacağını değil nelerin yapılamayacağını anlatan aydınlar ve tabii ki nasıl olurda daha iyi yaşarımın değil de daha kötü duruma düşmemin hesabını yapan vatandaşların ülkesinde uğruna canların feda edildiği bir Reyting Cadısı yaşarmış. Cadı o kadar güçlüymüş ki bir emri ile o ülkede onbinler sokaklara dökülür, bir emri ile asırlık gelenekler tu kaka edilirmiş. Kendisine adeta tapan yüzlerce yardımcısı varmış. Yardımcıları ona hizmet ettikçe o da onlara şeir (share) pastasından dilimler vererek onları ödüllendirirmiş. İşin püf noktası da burada gizliymiş. Nasıl yapıldığını sadece cadı Reyting'in bildiği bu pastada çok gizli bir iksir varmış. Bu iksir sayesinde şeir pastası bağımlılık yapıyor, her bir dilimi için daha çok hizmet, daha çok hizmet ettikçe de acıktıran bir iştahla pastaya bağımlılık artıyormuş. Cadı zaman içerisinde bir çok aydını da kendi etkisi altına almış, onlar üzerinden topluma iyice nüfuz etmiş. Yardımcıları cadının en büyük silahının, her eve girmesinin bir yolunu bulmuşlar. Beyaz cam denilen bu olağanüstü alet masum bir duruşun altında oldukça etkili bir güce sahipmiş. Üstelik kullanması da çok basitmiş; bir düğmesine basıyormuşsun o kadar. Hatta uyanık yardımcılar bu cihazı halka parayla satmışlar. Gerçi haklarını yememek lazım on, onbeş ay taksit de yapmışlar!Gel zaman git zaman o ülkede mutsuzluklar başlamış. Halk fakirleşmiş, birbirine düşmüş. Her gün bir kavga, her gün bir olay. Ancak anlaşılamayan bir nedenle gündüz mutsuz olan, aç olan halk akşam birden değişiyor vur patlasın çal oynasın bir neşe bir eğlence değme gitsin. Bütün bunları beyaz cam yapıyormuş. Halk aydınlardan bir cevap bekler olmuş. Uzun süren tartışmaların sonunda aydınların lideri halka bir açıklama yapmış. "İçinizde bulunduğunuz bu durum yanılsamanın izdüşümünün yadsınamaz gerçeğidir. Bu durumda yapılacak en iyi şey kemer sıkmaktır" Bunu duyan halk çok rahatlamış. Çünkü korkulacak bir şey yokmuş. Daha doğrusu aydının ne dediğini anlamayan halk bilgisizliği anlaşılmasın diye durumu çaktırmama politikası izlemeye başlamış. Ancak denileni de yapmışlarİşler her geçen gün daha da kötüye gittikçe vatandaşın dayanacak gücü kalmamış. Kemerler de sıkılacak delik belde incelecek et kalmamış. Daha fazla dayanamayan halk. Cadı Reytingin sarayına gitmiş. Saraya varan halk birde ne görsün. Cadı ve yandaşları zevki sefa içinde bir elleri ıstakozda bir elleri karideste yemekten her biri yerinden kalkamaz hale gelmiş. Bu durum karşısında iyice sinirlenen halk cadı ve yardımcılarına saldırmışlar. Yemekten iyice şişen yardımcılar karşılık verecek gücü kendilerinde bulamadığından çaresizce teslim olmuşlar. Yardımcıları olmadan bir işe yaramayan cadıda ülkeyi terk etmiş. Cadıdan kurtulan halk o günden sonra mutlu mesut yaşamış.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012