‘Ya Ali, Senin sunacağın kanıtlara karşı koyabilecek güçte değiliz’
Ey Ebu Bekir! Niçin Fâtımâ’ya Resulüllah (s.a.v.)’den kalan mirasını vermiyorsun? Fâtımâ (s.a.v.) Resulüllah (s.a.v.) yaşarken bu araziye sahip olmuştu
05.02.2023 19:30:00





"İmam Ali (a.s.) mescide bulunan Hz. Ebu Bekir'in yanına geldi ve şöyle dedi:
- Ey Ebu Bekir! Niçin Fâtımâ'ya Resulüllah (s.a.v.)'den kalan mirasını vermiyorsun? Fâtımâ (s.a.v.) Resulüllah (s.a.v.) yaşarken bu araziye sahip olmuştu.
Ebu Bekir ona şu karşılığı verdi:
- Burası Müslümanlara kalan bir ganimettir. Resulüllah (s.a.v.)'in burayı kendisine verdiğine dair şahit getirmesi gerekir. Aksi halde buranın üzerinde bir hak iddia edemez.
Bunun üzerine Emirü'l-müminin Ali (a.s.) şöyle dedi:
- Ey Ebu Bekir! Sen, bizim hakkımızda Müslümanlar için verdiğinden farklı bir hüküm mü veriyorsun?
Ebu Bekir, 'Hayır' dedi.
Ali (a.s.) şöyle dedi:
- Müslümanların elinde sahip olukları bir şey varsa, ben gelip bu şey üzerinde hak iddia etsem, kimden belge istersin?
Ebu Bekir, "Senden isterim" dedi.
Bunun üzerine Hz. Ali (a.s.) şu karşılığı verdi:
- Öyleyse şu anda elinde bulunan, üstelik Resulüllah (s.a.v.)'in zamanından O'nun ölümünden sonraya kadar sahip olduğu bir arazi ile ilgili olarak ne diye Fâtımâ'dan belge istiyorsun?
Niçin Fâtımâ'nın elinde bulunan bu arazi üzerinde hak iddia eden Müslümanlardan, tıpkı Benden istediğin gibi belge ve şahit istemiyorsun?
Ebu Bekir bir şey söylemeden öylece susup kaldı.
Bunu gören Ömer şöyle dedi:
- Ey Ali, bizimle konuşmaya son ver. Çünkü Senin sunacağın kanıtlara karşı koyabilecek güçte değiliz. Ya adil şahitler getirirsin, ya da orası Müslümanlara kalmış ganimettir; Fâtımâ'nın da, Senin de orada herhangi bir hakkınız yoktur.
İmam Ali (a.s.) şöyle dedi:
- Ey Ebu Bekir! Allah'ın Kitabı'nı okuyor musun?
- Evet, dedi.
- Peki, bana, "Allah ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü kötülüğü uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak ister" ayetinin kimin hakkında indiğini söyler misin?
Bizim hakkımızda mı yoksa başkalarının hakkında mı inmiştir, dedi.
- Tabii ki sizin hakkınızda inmiştir, dedi.
Bunun üzerine Ali (a.s.) şöyle dedi: Bazı kimseler, Resulüllah (s.a.v.)'in kızı Fâtımâ'ın hayâsızca bir davranışta bulunduğuna dair şahitlik etseler, Fâtımâ'ya ne yaparsın?
Ebu Bekir: Diğer kadınlara uyguladığım gibi, O'na da had cezası uygularım, dedi.
Ali (a.s.) şöyle dedi: O zaman Allah'ın katında kafirlerden olursun.
Ebu Bekir, "Niçin?" dedi.
Ali (a.s.) şöyle cevap verdi: Çünkü, Allah'ın, O'nun tertemiz olduğuna dair tanıklığını reddetmiş, şahitlerin O'nun aleyhindeki şahitliklerini de dikkate almış olursun.
Tıpkı Allah'ın hükmünü ve Peygamberin (s.a.v.) Fedek'i Fâtımâ'ya ait kılan hükmünü reddedip, onun Müslümanlara kalmış bir ganimet olduğunu iddia ettiğin gibi. Oysa Resulüllah (s.a.v.), "Belge getirmek iddia sahibine, yemin etmek de inkar edene aittir" buyurmuşlardır.
Hz. Ali'nin Fedek'le ilgili bazı ifadelerine baktığımız zaman bu mânâyı görüyoruz." ." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
- Ey Ebu Bekir! Niçin Fâtımâ'ya Resulüllah (s.a.v.)'den kalan mirasını vermiyorsun? Fâtımâ (s.a.v.) Resulüllah (s.a.v.) yaşarken bu araziye sahip olmuştu.
Ebu Bekir ona şu karşılığı verdi:
- Burası Müslümanlara kalan bir ganimettir. Resulüllah (s.a.v.)'in burayı kendisine verdiğine dair şahit getirmesi gerekir. Aksi halde buranın üzerinde bir hak iddia edemez.
Bunun üzerine Emirü'l-müminin Ali (a.s.) şöyle dedi:
- Ey Ebu Bekir! Sen, bizim hakkımızda Müslümanlar için verdiğinden farklı bir hüküm mü veriyorsun?
Ebu Bekir, 'Hayır' dedi.
Ali (a.s.) şöyle dedi:
- Müslümanların elinde sahip olukları bir şey varsa, ben gelip bu şey üzerinde hak iddia etsem, kimden belge istersin?
Ebu Bekir, "Senden isterim" dedi.
Bunun üzerine Hz. Ali (a.s.) şu karşılığı verdi:
- Öyleyse şu anda elinde bulunan, üstelik Resulüllah (s.a.v.)'in zamanından O'nun ölümünden sonraya kadar sahip olduğu bir arazi ile ilgili olarak ne diye Fâtımâ'dan belge istiyorsun?
Niçin Fâtımâ'nın elinde bulunan bu arazi üzerinde hak iddia eden Müslümanlardan, tıpkı Benden istediğin gibi belge ve şahit istemiyorsun?
Ebu Bekir bir şey söylemeden öylece susup kaldı.
Bunu gören Ömer şöyle dedi:
- Ey Ali, bizimle konuşmaya son ver. Çünkü Senin sunacağın kanıtlara karşı koyabilecek güçte değiliz. Ya adil şahitler getirirsin, ya da orası Müslümanlara kalmış ganimettir; Fâtımâ'nın da, Senin de orada herhangi bir hakkınız yoktur.
İmam Ali (a.s.) şöyle dedi:
- Ey Ebu Bekir! Allah'ın Kitabı'nı okuyor musun?
- Evet, dedi.
- Peki, bana, "Allah ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü kötülüğü uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak ister" ayetinin kimin hakkında indiğini söyler misin?
Bizim hakkımızda mı yoksa başkalarının hakkında mı inmiştir, dedi.
- Tabii ki sizin hakkınızda inmiştir, dedi.
Bunun üzerine Ali (a.s.) şöyle dedi: Bazı kimseler, Resulüllah (s.a.v.)'in kızı Fâtımâ'ın hayâsızca bir davranışta bulunduğuna dair şahitlik etseler, Fâtımâ'ya ne yaparsın?
Ebu Bekir: Diğer kadınlara uyguladığım gibi, O'na da had cezası uygularım, dedi.
Ali (a.s.) şöyle dedi: O zaman Allah'ın katında kafirlerden olursun.
Ebu Bekir, "Niçin?" dedi.
Ali (a.s.) şöyle cevap verdi: Çünkü, Allah'ın, O'nun tertemiz olduğuna dair tanıklığını reddetmiş, şahitlerin O'nun aleyhindeki şahitliklerini de dikkate almış olursun.
Tıpkı Allah'ın hükmünü ve Peygamberin (s.a.v.) Fedek'i Fâtımâ'ya ait kılan hükmünü reddedip, onun Müslümanlara kalmış bir ganimet olduğunu iddia ettiğin gibi. Oysa Resulüllah (s.a.v.), "Belge getirmek iddia sahibine, yemin etmek de inkar edene aittir" buyurmuşlardır.
Hz. Ali'nin Fedek'le ilgili bazı ifadelerine baktığımız zaman bu mânâyı görüyoruz." ." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.