Balıkta av sezonu başladı. Dünyadaki en sağlıklı besin kaynağı hiç şüphesiz balık sevgili okurlar. Balık tüketiminin insan sağlığı için pekçok yararı var; kalp hastalıklarını önlüyor, kandaki yağ düzeyinin dengelenmesini sağlıyor, göz sağlığı için önemli, stres ve depresyon tedavisinde yardımcı oluyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
Hile hurdanın ve insan elinin değmediği, en helal ve en temiz besin kaynağı... Cilt sağlığı için de önemli olan balık ayrıca beyin gücünü artırıyor, hafızayı güçlendiriyor. Kemikleri güçlendiriyor, eklemlere faydalı, düşen direncin toparlanmasında etkili hastalıklara karşı kalkan görevi üstleniyor.
Eşsiz fayda ve güzellikleri olan balığı, ülke olarak malesef tam manası ile tüketmiyor -tüketemiyoruz.
Avrupa ülkelerinde yıllık kişi başı 25 kilogramı bulan balık tüketimi Japonya'da 80 kilogramların üstünde... Maldivler yılda 139 kilo ile birinci sırada. Balık tüketim miktarları dünyada kültürel farklılıklara göre değişiklik gösteriyor. Japonya'da, yıllık ortalama bir Amerikalı ya da İngiliz'e göre üç kat daha fazla balık yenirken; Türkiye'de 8 kilogram tüketim ile bu ortalamaların gerisinde kallıyor.
Vitaminler, proteinler, yağ asitleri, mineraller bakımında oldukça zengin olan balık ürünlerini uzmanlar haftada en az iki kez tüketilmesini öneriyor.
3 tarafı, iç sualrıda sayarsak 4 tarafı deniz ve göllerle çevrili bu cennet vatan ülkede bu aziz millet niçin tam manası ile balığı yemez ve tüketmez? Bu ülkede doğru giden birşey olmayacak mı Allah aşkına? Diğer tarım ürünlerinde de durum farksız değil... Dünyada en kaliteli fındığı, inciri, zeytini, üzümü, sütü tereyağını üretiriz ama tüketmeyiz-tüketemeyiz? Bu nasıl bir bir garabettir?
Kendimi bildim bileli bu ülkeye Norveç'ten yılın 12 ayı uskumru -buzhane balığı-gelir. Eminönü'nde ızgara yapılıp servis edilen balık Norveç uskumrusudur. Norveç balıkta dünya markası olmuş bir ülkedir. Böyle bir modeli niçin uygulamayız? Denizimiz mi yok, iç sularımız mı yok,balığımız mı yok?
Bu meyanda balıkçılığımızın kalkınması adına, Onuncu Kalkınma Planı Su Ürünleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu'nda özellikle uluslararası sularda üretimin önemine değinilmesi ve çözümler sunulması oldukça önemli. Bu tavsiyelerin bir an evvel gerçekleşmesi gerekmektedir:"Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak, gölleri, barajları, akarsuları ve kaynak suları ile su ürünleri potansiyeli olarak avlanan tür çeşitliliği ve miktarı bakımından bulunduğu coğrafi bölgede şanslı bir ülkedir. Komşu ülkeler ile kıyaslandığında balıkçı filomuz güç, sayı, teknoloji ve av araçları bakımından üstün konumdadır. Türkiye su ürünleri sektörü, mevcut balıkçılık kaynakları ve üretim gücüyle Akdeniz ülkeleri içerisinde çok uzun yıllardır en üst sıralarda yer almaktadır. Ancak bu şansı ekonomik olarak uygun bir şekilde kullanamamaktadır. Balıkçı filosunun eriştiği kapasite, kaynaklarımızda avlanabilecek balık miktarı için gerekli olandan üç kat fazladır. Bunun yanında, balıkçılarımızın gelişen teknolojik şartlara en kısa sürede entegrasyonunu sağlayabilmesi yanında her alandaki girişimcilik başarıları da bölgede önemli bir güç unsurudur. Gelişmiş balıkçılık filomuzun, başta Karadeniz münhasır ekonomik bölgesi içerisinde ve son yıllarda Gürcistan'da işletilmeyen stokları için talep görüyor olmaları balıkçılıkta geldiğimiz noktanın bir sonucudur. Bunun yanında, orkinos kotası satın alımlarına bağlı olarak Mısır, Libya, Cezayir vb. Kuzey Afrika sularında teknelerimizin çalışıyor olmaları da gerektiğinde açık denizlerde filomuzun ne kadar başarılı çalışmalar yapabileceğinin göstergesidir. Çok eski bir balıkçılık geçmişine, birikimine ve potansiyeline sahip Türkiye, üyesi olduğu uluslararası balıkçılık yönetim kuruluşlarında daha etkin rol oynayarak, Akdeniz'de balıkçılığa yön veren lider ülke konumuna geçebilir. Bunu araştırma faaliyetlerine daha fazla kaynak ayırarak başarabilecek bir altyapıya ve balıkçılık uzmanlarına sahiptir. Bunun yanı sıra, büyük balıkçı teknelerimiz ikili anlaşmalarla kaynaklarını yeterince kullanamayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Mısır, Somali, Umman, Pakistan gibi ülkelerin sularına yönlendirilebilir. Bu ülkelerin canlı kaynakları da gelişmiş işleme sanayimiz vasıtasıyla hâlihazırda ihracatımızın yaygın olarak yapıldığı Avrupa pazarlarında değerlendirilebilir."
Evet, sevgili okurlar üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde balıkçılığa gereken önem malesef verilmiyor. En azından bu işleri kotaracak bir "Denizcilk Bakanlığı"mız bile yok. Yeni balıkçılık sezonun açıldığı "Vira Bismillah" dediğimiz bu günlerde; balıkçılığımız ve denizciliğimiz tekrar tekrar masaya yatırılmalı, bu tertemiz gıdayı ucuz elde etmeli ve yeterince tüketmeliyiz...
Hile hurdanın ve insan elinin değmediği, en helal ve en temiz besin kaynağı... Cilt sağlığı için de önemli olan balık ayrıca beyin gücünü artırıyor, hafızayı güçlendiriyor. Kemikleri güçlendiriyor, eklemlere faydalı, düşen direncin toparlanmasında etkili hastalıklara karşı kalkan görevi üstleniyor.
Eşsiz fayda ve güzellikleri olan balığı, ülke olarak malesef tam manası ile tüketmiyor -tüketemiyoruz.
Avrupa ülkelerinde yıllık kişi başı 25 kilogramı bulan balık tüketimi Japonya'da 80 kilogramların üstünde... Maldivler yılda 139 kilo ile birinci sırada. Balık tüketim miktarları dünyada kültürel farklılıklara göre değişiklik gösteriyor. Japonya'da, yıllık ortalama bir Amerikalı ya da İngiliz'e göre üç kat daha fazla balık yenirken; Türkiye'de 8 kilogram tüketim ile bu ortalamaların gerisinde kallıyor.
Vitaminler, proteinler, yağ asitleri, mineraller bakımında oldukça zengin olan balık ürünlerini uzmanlar haftada en az iki kez tüketilmesini öneriyor.
3 tarafı, iç sualrıda sayarsak 4 tarafı deniz ve göllerle çevrili bu cennet vatan ülkede bu aziz millet niçin tam manası ile balığı yemez ve tüketmez? Bu ülkede doğru giden birşey olmayacak mı Allah aşkına? Diğer tarım ürünlerinde de durum farksız değil... Dünyada en kaliteli fındığı, inciri, zeytini, üzümü, sütü tereyağını üretiriz ama tüketmeyiz-tüketemeyiz? Bu nasıl bir bir garabettir?
Kendimi bildim bileli bu ülkeye Norveç'ten yılın 12 ayı uskumru -buzhane balığı-gelir. Eminönü'nde ızgara yapılıp servis edilen balık Norveç uskumrusudur. Norveç balıkta dünya markası olmuş bir ülkedir. Böyle bir modeli niçin uygulamayız? Denizimiz mi yok, iç sularımız mı yok,balığımız mı yok?
Bu meyanda balıkçılığımızın kalkınması adına, Onuncu Kalkınma Planı Su Ürünleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu'nda özellikle uluslararası sularda üretimin önemine değinilmesi ve çözümler sunulması oldukça önemli. Bu tavsiyelerin bir an evvel gerçekleşmesi gerekmektedir:"Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak, gölleri, barajları, akarsuları ve kaynak suları ile su ürünleri potansiyeli olarak avlanan tür çeşitliliği ve miktarı bakımından bulunduğu coğrafi bölgede şanslı bir ülkedir. Komşu ülkeler ile kıyaslandığında balıkçı filomuz güç, sayı, teknoloji ve av araçları bakımından üstün konumdadır. Türkiye su ürünleri sektörü, mevcut balıkçılık kaynakları ve üretim gücüyle Akdeniz ülkeleri içerisinde çok uzun yıllardır en üst sıralarda yer almaktadır. Ancak bu şansı ekonomik olarak uygun bir şekilde kullanamamaktadır. Balıkçı filosunun eriştiği kapasite, kaynaklarımızda avlanabilecek balık miktarı için gerekli olandan üç kat fazladır. Bunun yanında, balıkçılarımızın gelişen teknolojik şartlara en kısa sürede entegrasyonunu sağlayabilmesi yanında her alandaki girişimcilik başarıları da bölgede önemli bir güç unsurudur. Gelişmiş balıkçılık filomuzun, başta Karadeniz münhasır ekonomik bölgesi içerisinde ve son yıllarda Gürcistan'da işletilmeyen stokları için talep görüyor olmaları balıkçılıkta geldiğimiz noktanın bir sonucudur. Bunun yanında, orkinos kotası satın alımlarına bağlı olarak Mısır, Libya, Cezayir vb. Kuzey Afrika sularında teknelerimizin çalışıyor olmaları da gerektiğinde açık denizlerde filomuzun ne kadar başarılı çalışmalar yapabileceğinin göstergesidir. Çok eski bir balıkçılık geçmişine, birikimine ve potansiyeline sahip Türkiye, üyesi olduğu uluslararası balıkçılık yönetim kuruluşlarında daha etkin rol oynayarak, Akdeniz'de balıkçılığa yön veren lider ülke konumuna geçebilir. Bunu araştırma faaliyetlerine daha fazla kaynak ayırarak başarabilecek bir altyapıya ve balıkçılık uzmanlarına sahiptir. Bunun yanı sıra, büyük balıkçı teknelerimiz ikili anlaşmalarla kaynaklarını yeterince kullanamayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Mısır, Somali, Umman, Pakistan gibi ülkelerin sularına yönlendirilebilir. Bu ülkelerin canlı kaynakları da gelişmiş işleme sanayimiz vasıtasıyla hâlihazırda ihracatımızın yaygın olarak yapıldığı Avrupa pazarlarında değerlendirilebilir."
Evet, sevgili okurlar üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde balıkçılığa gereken önem malesef verilmiyor. En azından bu işleri kotaracak bir "Denizcilk Bakanlığı"mız bile yok. Yeni balıkçılık sezonun açıldığı "Vira Bismillah" dediğimiz bu günlerde; balıkçılığımız ve denizciliğimiz tekrar tekrar masaya yatırılmalı, bu tertemiz gıdayı ucuz elde etmeli ve yeterince tüketmeliyiz...
Adem Birinci / diğer yazıları
- Mikdad bin Esved / 19.12.2024
- Ammar bin Yasir / 16.12.2024
- Hz. Abdulmuttalip ya da ikinci İbrahim / 15.12.2024
- Halid Bin Zeyd Ebu Eyyub El-Ensari / 11.12.2024
- Hz. Hatice Annemiz ve İmam Ali / 03.12.2024
- Hz. Abdullah / 27.11.2024
- Cihat Müslümanı Atatürk / 22.11.2024
- Hz. Fatıma Ana sırrı / 18.11.2024
- Atatürk ahlak-ı Muhammedi ve edebi Ali idi / 08.11.2024
- İmam Ali’nin eli yükselmedikçe… / 21.10.2024
- Ammar bin Yasir / 16.12.2024
- Hz. Abdulmuttalip ya da ikinci İbrahim / 15.12.2024
- Halid Bin Zeyd Ebu Eyyub El-Ensari / 11.12.2024
- Hz. Hatice Annemiz ve İmam Ali / 03.12.2024
- Hz. Abdullah / 27.11.2024
- Cihat Müslümanı Atatürk / 22.11.2024
- Hz. Fatıma Ana sırrı / 18.11.2024
- Atatürk ahlak-ı Muhammedi ve edebi Ali idi / 08.11.2024
- İmam Ali’nin eli yükselmedikçe… / 21.10.2024