Hicret'ten yaklaşık yirmi yıl önce Medine'de Hazrec boyundan bir çocuk dünyaya geldi. İsmini Halid koydular. Ancak daha sonraları halk onu Ebu Eyyub El Ensari olarak tanıdı. Ebu Eyyub El Ensari, Peygamberin hicretinden sonra O'nu evinde misafir etmek şerefine de kavuşmuş bir kişiydi.
Selmani Farisi (ra) der ki: Resulullah (s.a.a) Medine'ye girince halk devesinin yularını tutup ısrarla o hazreti evlerine davet ediyorlardı. Ama o hazret, "Deve kimin evinin önünde oturursa ben onun misafiri olacağım" buyuruyordu. Deve süratle ilerliyordu, nihayet Ebu Eyyub El Ensari'nin evinin önünde oturdu. Bunun üzerine Ebu Eyyub, "Anneciğim! Aç kapıyı, insanların efendisi ve en değerlisi Muhammed Mustafa ve Allah'ın seçkin elçisi geldi" diye bağırdı.
Gözleri görmeyen Eyyub'un annesi kapıyı açarak dedi ki: "Keşke gözlerim görseydi de Allah Resulünün nurlu yüzünü bir görseydim" diyerek yakındı.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) onun hakkında lütufta bulunarak elini onun gözlerine sürdü ve gözleri görmeye başladı böylece Resulullah (s.a.a)'in cemalini görme arzusuna da ulaştı. Bu, Resulullah (s.a.a)'in Medine'deki ilk mucizesiydi. Böylece Ebu Eyyub'un yaşlı anasının hasreti sevince dönüştü. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına katıldı. Hayberin, Mekke'nin ve Taifin fethinde de bulundu. Bu savaşlar esnasında zaman zaman Resulullahın korumalığını yaptı.
Resulullah (s.a.a)'in ashabı arasında Ebu Eyyub Ensari'nin özelliklerinden birisi de, Resulullah (s.a.a)'in vefatından sonra bir an bile İmam Ali'nin yanından ayrılmayışıdır.
Ebu Eyyub'un, 1. Halife Ebubekir'in hilafetine itirazı
Resulullah (s.a.a), defalarca Hz. Ali (a.s)'i kendisinden sonraki halife ve önder olarak belirtip Gadir-i Hum olayında resmen onu bu makama atamasına rağmen insanlardan bir grup bu emirden sapıp henüz o hazretin pak cenazesi defnedilip yerden kalkmadan Beni Saide Sakifesi'nde toplanarak Hz. Ali, Haşimoğulları, Selman, Ebuzer, Mikdad, Ammar, Eba Eyyub gibi şahısların gıyabında Ebubekir'i Resulullah (s.a.a)'in halifeliğine atadılar. Sonra da korku ve dehşet yaratarak diğerlerinden biat aldılar; hatta Hz. Ali'yi zorla ve boynuna ip salıp çekerek biat almak için mescide götürdüler.
Böyle bir ortamda, içlerinde Ebu Eyyub Ensari'nin de bulunduğu on iki kişi mescide gidip Ebubekir'in konuşmasını kesmeye karar verdiler. Fakat daha önce Hz. Ali (a.s) ile müşavere ederek aldıkları kararı ona bildirmek istediler.
Emir-ul Müminin Ali (a.s) onlara şöyle buyurdu: "Ben sadece Ebubekir'in yanına (mescide) giderek Resulullah (s.a.a)'ten benim hakkımda duyduklarınızı ona söylemenize, böylece hücceti tamamlamanıza ve onların Resulullah (s.a.a) 'ın emrinden uzaklaştığına daha bir açıklık kazandırmanıza müsaade ediyorum."
Muhacir ve Ensar'dan oluşan bu on iki kişi mescide gittiler. Günlerden Cuma'ydı. Ebubekir Cuma hutbesi için minbere çıkınca teker teker kalkarak birer konuşma yaptılar. Sıra Ebu Eyyub'a gelince kalkarak şöyle dedi: "Ey Allah kulları! Peygamberinizin Ehl-i Beyt'i hakkında Allah'tan korkun ve çekinin. Resulullah (s.a.a)'in onlara bıraktığı haklarını onlara geri verin. Sizler çeşitli yerlerde defalarca Resul-i Ekrem'in (s.a.a) kardeşçe şöyle buyurduğunu duymuşsunuzdur: "Ehl-i Beyt'im benden sonra sizin imamlarınız ve önderlerinizdir." (Hz. Ali (a.s)'a işaretle) "Bu adam iyi insanların emir ve önderi ve kâfirleri öldürendir. Onu yalnız bırakan kimse Allah tarafından yalnız bırakılır, ona yardım eden ise Allah tarafından yardım edilir." Ebu Eyyub sonra şöyle devam etti:
"Nübüvvet ailesine karşı yapmış olduğunuz zulümden dolayı tövbe edin. Allah Tealâ şefkatli ve tövbeleri kabul edendir; Allah'ın yoluna sırt çevirmeyin."
Bir gün Sıffin'de savaş meydanından dönerken Müslümanlardan ikisi Ebu Eyyub'un yanına gelerek dediler ki: "Ey Ebu Eyyub! Allah Tealâ, Resulullah (s.a.a)'in hicret ederken senin evine inmesiyle senin değerini yüceltti ve onun devesini senin evinin önünde oturttu. Şimdi de boynuna kılıç asmış "la ilahe illellah" diyenlerle savaşmaya mı geldin?"
Ebu Eyyub onlara şöyle cevap verdi: "Bir önder kendi halkını aldatmaz. Resulullah (s.a.a) bize Ali'nin safında üç grupla savaşmamızı emretmiştir. Onlar "Nakisin", "Kasitin" ve "Marikin"dirler. "Nakisin" (biati bozanlar) Cemel savaşını meydana getiren Basra'da savaştığımız Talha ve Zübeyr'dir; "Kasitin" (hak ve adaletten sapanlar) şimdi kendileriyle savaştan döndüğümüz Muaviye ve Amr-ı As'tır. "Marikin" ise şimdi kim olduklarını bilmediğimiz hurma, gölgelik ve nehirlerin sahipleridirler; fakat Allah'ın izniyle onlarla da savaşmak zorunda kalacağız."
Resulullah (s.a.a)'in Ammar Yasir'e şöyle buyurduğunu duydum:
"Zalim bir grup seni öldürecektir; sen o durumda hak ilesin ve hak da seninledir. Ya Ammar! İnsanların hepsi bir yolda hareket eder de Ali tek başına başka bir yolda hareket ederse, Ali (a.s)'ın yolunda hareket et. Ey Ammar! Bil ki Ali (a.s) seni hidayet yolunda alıkoyup sapıklığa sürüklemez."
Yine buyurdu ki: "Ey Ammar! Kim kılıç kuşanarak Ali'ye (a.s) düşmanlarına karşı yardım ederse Allah Tealâ kıyamette onun boynuna inciden bir gerdanlık asar; kim de kılıç kuşanarak Ali (a.s)'ın düşmanına yardım ederse Allah Tealâ kıyamette onun boynuna ateşten bir gerdanlık (halka) asar."
Hicretin sekizinci yılında vuku bulan Huneyn savaşında, İslam ordusu Resulullah (s.a.a)'in önderliğinde düşmana galip geldi ve çok fazla ganimetler elde ettiler. Resulullah (s.a.a) savaştan sonra ganimetleri Müslümanlar arasında bölüştürdü. O sırada siyah bir adam ileri çıkarak küstah bir şekilde Resulullah (s.a.a)'e; "Sen ganimetlerin taksiminde adalete uymuyorsun" diye itiraz etti. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a); "Eğer ben adalete uymazsam kim uyar?" buyurdu. Sonra ashaba dönerek buyurdu ki: "Bu adam Kur'an okuyan, fakat Kur'an'ın boğazlarından aşağı inmediği (Kur'an'a amel etmeyen) kimselerle birlikte isyan edecektir." O adam sonraları Hariciler'in temelini atan, sonunda Nehrivan savaşında Hz. Ali (a.s)'ın ordusu tarafından öldürülen Hurkus b. Zuheyr-i Sa'di'dir.
Ebu Eyyub El Ensari'nin vefatı
Ebu Eyyub yaşlanmıştı; fakat genç bir kalbe sahipti. Daima İslam savunucularından biri olarak yaşıyordu. Rumların İslam'a darbe indirmek için fırsat kolladıklarını, uygun bir fırsatta İslam sınırlarına saldıracaklarını haber verdiler; Rumların bu saldırısı önlenmeliydi. Ebu Eyyub İslam ordusuyla Ruma doğru hareket etti, fakat İslam ordusuyla birlikte Kostantaniyye (İstanbul) yakınlarında Rumlarla savaşırken hastalanarak vefat etti. Hayatının son anlarında arkadaşları ona, "Bir isteğin var mı?" diye sorduklarında şöyle dedi: "Dünyaya hiç bir ihtiyacım yoktur; fakat cenazemi alarak düşman topraklarında ilerleyin ve en son noktada beni toprağa verin. Çünkü ben Resulullah'ın (s.a.a), "Kostantaniye (İstanbul) surları yakınlarında benim ashabımdan salih bir kul defnedilecektir" buyurduğunu duydum ve o kişi ben olmayı arzu ederim.
Bu sözlerden sonra Ebu Eyyub vefat etti. İslam ordusundan bir kaç kişi onun cenazesini elleri üzerine alarak ilerliyorlardı. Kayser (Rum padişahı); "Bu kimin cenazesidir; onu nereye götürüyorsunuz?!" diye sordu.
Müslümanlar dediler: "Bu, peygamberimizin ashabından birinin cenazesidir; o kendisini senin topraklarında gömmemizi istemiştir. "Bunun üzerine Kayser; "Siz buradan gittiğinizde onun kabrini açarak cenazesini yırtıcı hayvanlara atacağız" dedi. Müslümanlar da : "Bunu yapacak olursan Arap beldelerinde bir Hristiyan'ı sağ bırakmayız, bütün kiliseleri yerle bir ederiz" dediler. Böylece Ebu Eyyub'u İstanbul'un yakınlarında defnettiler ve mezarını belirlediler. Bu gün Ebu Eyyub'un İstanbul'un içinde yer alan türbesi bütün Müslümanların ziyaretgâhı durumundadır.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Halid Bin Zeyd Ebu Eyyub El-Ensari / 11.12.2024
- Hz. Hatice Annemiz ve İmam Ali / 03.12.2024
- Hz. Abdullah / 27.11.2024
- Cihat Müslümanı Atatürk / 22.11.2024
- Hz. Fatıma Ana sırrı / 18.11.2024
- Atatürk ahlak-ı Muhammedi ve edebi Ali idi / 08.11.2024
- İmam Ali’nin eli yükselmedikçe… / 21.10.2024
- ‘Sofra yay’ / 24.08.2024
- Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli / 23.08.2024
- Ankara'nın taşına bak / 20.06.2024
- Hz. Hatice Annemiz ve İmam Ali / 03.12.2024
- Hz. Abdullah / 27.11.2024
- Cihat Müslümanı Atatürk / 22.11.2024
- Hz. Fatıma Ana sırrı / 18.11.2024
- Atatürk ahlak-ı Muhammedi ve edebi Ali idi / 08.11.2024
- İmam Ali’nin eli yükselmedikçe… / 21.10.2024
- ‘Sofra yay’ / 24.08.2024
- Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli / 23.08.2024
- Ankara'nın taşına bak / 20.06.2024