Ahmet? Mehmet? Hasan? Hüseyin? Zafer? Muzaffer? Gazenfer? Fatih? Furkan? Yılmaz? Yavuz? Binlerce gazi? Her birinin onlarca hikayesi var.Vicdansızlar her birini parça-buçuk etmişler.İtalyan mayınları ile, Amerikan topları ile, İsrail silahları ve Fransız bombaları ile kiminin kolunu, kiminin bacağını koparmışlar, kiminin gözlerini alıp götürmüşler, kimini de adeta dalsız-budaksız bir kütüğe döndürmüşler.Görenin vicdanı sızlar, duyanın vicdanı sızlar.Eğer varsa vicdan sızlar.Kimi daha yeni nişanlanmış, "önce vatan borcu sonra düğün" deyip birliğe katılmış.Kimi, biricik çocuğunun kundağını utana-sıkıla kucaklamış, koklamış yola koyulmuş.Kimi, ihtiyar annesinin ellerinden doya doya öperek "hele teskereyi alalım da evlenme işine sonra bakarız" diyerek davul-zurna eşliğinde vedalaşmış.Kimi, üç gün üç gece süren düğünün ardından bir ay geçmeden damatlık elbiseleri ile taburuna-bölüğüne katılmış.Ama vicdansız Amerika'nın, vicdansız İtalya'nın umurunda mı, Mehmetçiğin her birinin dağlar kadar hayalleri, duyguları, planları, programları varmış.Onlar buldukları maşalar eliyle ürettikleri ölüm kusan silahlarının paraya çevrilmesini düşünür, parçalayıp yutmayı düşündükleri ülkeleri nasıl karıştıracaklarını düşünür.Tam çeyrek asırdan beri Türk milletine ve devletine yaptıkları vicdanları sızlatmak değil, vicdanları kanatacak cinsten kalleşliklerdir, alçaklıklardır. Ama, eğer varsa vicdan sızlar.Şimdi, topyekun haçlı dünyasının, sözde doğal müttefiklerin son çeyrek asır içinde kiraladıkları maşalar eliyle bize yaşattıkları tarifsiz acılar yetmezmiş gibi, toprağa düşürdükleri ciğer parelerimiz az gelmiş gibi, kolsuz-bacaksız bıraktıkları delikanlılarımızın yürek dağlayan hayat hikayeleri az olmuş gibi, kiraladıkları katilleri affettirme peşine düşmüşler.Eli kanlı terör örgütünün kendileri adına Türk devleti ve milleti ile savaştığını, kendi silahlarını, mayınlarını kullandıklarını gizleme gereği bile duymuyorlar. Katiller sürüsünün hamisi olduklarını her vesile ile, bin bir çeşit yollarla ilan ediyorlar. Bazen lafın tamamını da söylüyorlar.Açık açık diyorlar ki; madem bu teröristler bizim silahlarımızı tükettiler, madem bizim plan ve projemiz gereği Türk askerini, polisini, sivilini memurunu katlettiler, o halde bir formülle bunlar temize çıkarılmalı, yaptıklarının cezalarını çekmemeliler.Yeni bir af meselesi; küresel güçlerin, emperyalist haçlıların bir dayatmasıdır. Gülünç ve komik olan şudur ki, AKP iktidarı bunu kendi projesiymiş gibi millete takdim etmektedir. Yani altı yıldan beri yaptığını bir kez daha tekrarlamaktadır. Dışardan gelen talepleri içeriye, kendi milletine hazmettirme, yedirme-yutturma gayretleri. Bu cümle; bu hükümetin altı senesini özetleyen bir cümledir.Amerika'dan, AB ülkelerinden vicdan ve vicdanlı bir davranış beklerseniz, kıyamet sabahına kadar beklersiniz. Onların bu haksız, bu yersiz, bu kalleşçe taleplerini seslendirmek bile bir vicdansızlık örneği değil midir?Ama unutmayın ki; vicdan, eğer varsa sızlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025