Bir romanında Tarık Buğra insanı tanıma noktasında ele alırken, "Ben insanları vazgeçemedikleriyle bilirim" diyor. Temelde insana ait her davranış kalıbının, o insanın gönül dünyasını, komplekslerini ve eşyayı yorumlayışını ele verdiğini anlamak zor değildir. Böylece kendimizi tanımakla ilgili muazzam bir malzeme yığınıyla karşı karşıya olduğumuz aşikardır. Çünkü; hayallerimizden beden duruşumuza kadar bizimle alakalı her şey nefsimizin maksadını kavramakta zahiren gereken unsurlardır.
Bu bağlamda ruh saydamlığımızı yakalamada birer şifre çözücü olan "vazgeçilmezlerimiz"i analiz edersek konu daha da netlik kazanır. Örneğin okuma fiilini boş zamanların uğraşı olmaktan öte bir manayla bağdaştıran ve kendisini kitap bağımlısı olarak nitelendiren kişileri mercek altına alalım. Bu insanlara göre sayfaların mahiyeti çeşitlilik kazanır. Şöyle ki; kitaba nesnel bir öge olmaktan öte duygularla yaklaşanlar eğer gücü fazlasıyla önemseyen kimselerse onlara göre kitap, savaşta kullanılan lojistik destek anlamına gelir. Çünkü yaşam bir muharebe meydanıdır. Bilinç altlarında yer etmiş olan düşmanca çevreyle sarılma paranoyası kendilerini yıkıcı bir rekabete itmiştir. Sanki herkes elbirliği etmişçesine zatıyla yarışıyordur. İşte bu meyanda kitabın malum bireylerce algılanışı "bilgi silahtır" ilkesine dayanır. Bilgiye olan açlıkları da güce sahip olma arzusundan kaynaklanır.
Bir başka tür okuyucu grubu vardır ki; bunlar "romantik yalnızlardır". Biraz asosyal oluşlarından veya bilinçli içe dönüşlerinden ötürü satırlarla yarenlik etmektedirler. Dünyadan ümidini kesmiş münzeviler gibi odalarına kapanıp, saatlerce okurlar ve onlar için sadece okurken geçen zaman güzeldir. En büyük eksikleri ise tıpkı yedikçe kusup bir daha yemeğe oturan Romalılar gibi okuma fiiline sadece tad alma gayretiyle sarılmaları ve böylece tefekkürden inşa edilmiş bir üst idrake ulaşamamalarıdır. Yazarın ufkunda ve kimliğinde kaybolma problemleri, egolarında bağımlı kişiliği çağrıştırır. Ayrıca bilmezler ki hayatı yazanların çoğu, hayatı yaşamayanlardır.
Bu insan panayırında es geçemeyeceğimiz diğer canlı türü ise ellerinden kitabı düşürmeyen ve ona aksesuar muamelesine layık görenlerdir. Sözü edilen kişiler etrafa okumuş olduklarına dair her türlü ipucunu birden verirler. Bilhassa karşılarındaki konuşurken susarlar ki, kendilerine söz alma ve nutuk atma sırası gelsin diye... Bir çok konuda derin (!) bilgiye sahiptirler. Bütün çabaları orijinal olmak adına geliştiği için elitleşip, seçkinleşmek uğruna bir hayat sürerler. İnsanları sayılarla ifade etmeye bayılırlar ve beşeri münasebetler de işaret parmakları çok işlevseldir. Sadece kitapları değil, yanlarında taşıdıkları arkadaşları ve dostları da bazen aksesuar kapsamına rahatça giriverir. Dünya ve güneş ve dahi bütün insanlar onun yörüngesinde dönüp dururlar ya da durmaktadırlar. Psikolojideki narsis kişilik terimi bu kesimi kapsasa da bence yaşanan geçici "entelektüellik krizi"dir.
Son olarak okumayı ibadet eder gibi kutsayanlara değinmek gerekir. Bakarsınız ki ihtirassız ve iddiasız, saçları Einstein usulü taranmış bu insanlar sözcüklerde kaybolmuşlardır. Bilgiyi salt bilgi edinmek adına, muazzam bir merak içindedirler. Tek problemleri irfana dönüşemeyen ilmin varabildiği menzille alakalıdır. Neticede filozofların felsefe tarihinde geldikleri noktalar aşikardır.
Dikkat ederseniz bütün bunlardan sonra kitap öznelinde kendi kişiliğimizin eşyaya yansıması rahatça gözlemleyebiliriz. O halde kitapları bazen silah, bazen avunacak bir dost, bazen aksesuar kısmen de gerçeğe ulaşmada etkili bir vasıta görmemiz tamamıyla seçtiğimiz yaşam üslubuyla alakalıdır. Yani vazgeçilmez olan kitap değil; güçlü olma emelimiz, yalnızlık saplantımız ve üstünlük kompleksi halinde vücut bulan bilgi tutkumuzdur.
Söz buraya gelmişken aslında nasıl okumamız gerektiği de dolaylı olarak açığa çıkmaktadır: Tabii ki hayatımızın diğer vazgeçilmezleri gibi kitapların da sınırını iyi tespit ederek ilmi irfana dönüştürmek ve faydasız ilimden Allah'a sığınarak okumak...
Bu bağlamda ruh saydamlığımızı yakalamada birer şifre çözücü olan "vazgeçilmezlerimiz"i analiz edersek konu daha da netlik kazanır. Örneğin okuma fiilini boş zamanların uğraşı olmaktan öte bir manayla bağdaştıran ve kendisini kitap bağımlısı olarak nitelendiren kişileri mercek altına alalım. Bu insanlara göre sayfaların mahiyeti çeşitlilik kazanır. Şöyle ki; kitaba nesnel bir öge olmaktan öte duygularla yaklaşanlar eğer gücü fazlasıyla önemseyen kimselerse onlara göre kitap, savaşta kullanılan lojistik destek anlamına gelir. Çünkü yaşam bir muharebe meydanıdır. Bilinç altlarında yer etmiş olan düşmanca çevreyle sarılma paranoyası kendilerini yıkıcı bir rekabete itmiştir. Sanki herkes elbirliği etmişçesine zatıyla yarışıyordur. İşte bu meyanda kitabın malum bireylerce algılanışı "bilgi silahtır" ilkesine dayanır. Bilgiye olan açlıkları da güce sahip olma arzusundan kaynaklanır.
Bir başka tür okuyucu grubu vardır ki; bunlar "romantik yalnızlardır". Biraz asosyal oluşlarından veya bilinçli içe dönüşlerinden ötürü satırlarla yarenlik etmektedirler. Dünyadan ümidini kesmiş münzeviler gibi odalarına kapanıp, saatlerce okurlar ve onlar için sadece okurken geçen zaman güzeldir. En büyük eksikleri ise tıpkı yedikçe kusup bir daha yemeğe oturan Romalılar gibi okuma fiiline sadece tad alma gayretiyle sarılmaları ve böylece tefekkürden inşa edilmiş bir üst idrake ulaşamamalarıdır. Yazarın ufkunda ve kimliğinde kaybolma problemleri, egolarında bağımlı kişiliği çağrıştırır. Ayrıca bilmezler ki hayatı yazanların çoğu, hayatı yaşamayanlardır.
Bu insan panayırında es geçemeyeceğimiz diğer canlı türü ise ellerinden kitabı düşürmeyen ve ona aksesuar muamelesine layık görenlerdir. Sözü edilen kişiler etrafa okumuş olduklarına dair her türlü ipucunu birden verirler. Bilhassa karşılarındaki konuşurken susarlar ki, kendilerine söz alma ve nutuk atma sırası gelsin diye... Bir çok konuda derin (!) bilgiye sahiptirler. Bütün çabaları orijinal olmak adına geliştiği için elitleşip, seçkinleşmek uğruna bir hayat sürerler. İnsanları sayılarla ifade etmeye bayılırlar ve beşeri münasebetler de işaret parmakları çok işlevseldir. Sadece kitapları değil, yanlarında taşıdıkları arkadaşları ve dostları da bazen aksesuar kapsamına rahatça giriverir. Dünya ve güneş ve dahi bütün insanlar onun yörüngesinde dönüp dururlar ya da durmaktadırlar. Psikolojideki narsis kişilik terimi bu kesimi kapsasa da bence yaşanan geçici "entelektüellik krizi"dir.
Son olarak okumayı ibadet eder gibi kutsayanlara değinmek gerekir. Bakarsınız ki ihtirassız ve iddiasız, saçları Einstein usulü taranmış bu insanlar sözcüklerde kaybolmuşlardır. Bilgiyi salt bilgi edinmek adına, muazzam bir merak içindedirler. Tek problemleri irfana dönüşemeyen ilmin varabildiği menzille alakalıdır. Neticede filozofların felsefe tarihinde geldikleri noktalar aşikardır.
Dikkat ederseniz bütün bunlardan sonra kitap öznelinde kendi kişiliğimizin eşyaya yansıması rahatça gözlemleyebiliriz. O halde kitapları bazen silah, bazen avunacak bir dost, bazen aksesuar kısmen de gerçeğe ulaşmada etkili bir vasıta görmemiz tamamıyla seçtiğimiz yaşam üslubuyla alakalıdır. Yani vazgeçilmez olan kitap değil; güçlü olma emelimiz, yalnızlık saplantımız ve üstünlük kompleksi halinde vücut bulan bilgi tutkumuzdur.
Söz buraya gelmişken aslında nasıl okumamız gerektiği de dolaylı olarak açığa çıkmaktadır: Tabii ki hayatımızın diğer vazgeçilmezleri gibi kitapların da sınırını iyi tespit ederek ilmi irfana dönüştürmek ve faydasız ilimden Allah'a sığınarak okumak...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehmet Maruf / diğer yazıları
- Akrep kıskacı / 05.12.2019
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013