"İnsan, toprağından uzak kalınca garip/Toprak, insandan mahrum olunca harâb olur" sözünü duymuşsunuzdur. İslam âleminin resmi budur!Bugün AB-ABD-İsrail'in ortaklaşa yaktığı BOP ateşi, İslam âlemini kan ve gözyaşı deryasına çevirdi. Müslümanı garip, vatanından cüdâ, topraklarını harap eyledi. Büyük satranç oyunu kuran küresel güçler, fitne kuluçkası haline getirdikleri medeniyetin merkezi bir coğrafyayı kirli amaçları uğruna talan ediyorlar. Arap Baharı yalanları ile karıştırılan bu topraklarda kardeş kanı dökerek, Büyük İsrail'in inşasına harç yapıyorlar. Hâlbuki bu topraklarda oyunlar er-geç biter ve şahı da, piyonu da torbaya atarlar.Uhdesinde 60'tan fazla devleti barındıran, can, mal, namus, din, vicdan, akıl emniyetinin sigortası olan bir ülkenin bir kahve içecek komşusu olmaması ne acıdır. Siz buna her ne kadar "değerli yalnızlık" deseniz de, işin aslı şudur: "Yalnızlaştık, komşularının güvenini kaybetmiş bir ülke olduk." Vatan, nalburdan satın aldığınız bir ambar kuma denmiyor, değerlerimizin mührüdür vatan. Maneviyatla yoğrulmuştur. Hatırların can damarıdır. Bizim dünyadaki cennetimizin adıdır vatan! Misafiri olmayan değil ama komşusu olmayan bir ülke, tehdit ve tehlikelerin hedefidir. Toplumsal reflekslerimizle o kadar oynandı ki, olup-bitenleri dizi seyreder gibi seyrediyoruz. Bir hükümdar sözü: "Geçici zevk ve eğlencelerimiz bizi önemli işlerimizle ilgilenmekten alıkoydu." Devletlerin muhatabı devletlerdir, terör grupları değildir. Öyleyse niçin meşru Suriye Devletini değil gayri meşru grupları muhatap bildik? Peygamber, sahabe, evliya kabirleri bombalanıp yıkılırken sesimiz çıkmadı ve bugün Süleyman Şah Türbesi de, toprağı da elimizde çıktı! İstediğiniz kadar "kimse bizi test etmeye kalkmasın!" deyin! Dilediğiniz kadar "Bizden habersiz yaprak oynamaz" deyin! Bugün biz sadece Süleyman Şah Türbesini değil, dünümüzü, bugünümüzü, yarınımızı, itibarımızı, dostlarımızı, topraklarımızı kaybettik! Suriye ne kaybettiyse, aslında Türkiye kaybetti! Vatanın bir karışı da, bir arşını da kıymetli olmasına rağmen kendimize bile yalan söyledik.Şah-Fırat operasyonu bunu teyit etti. Üzerinde çok konuşulacak bu operasyon(!) bir kahramanlık şeklinde aktarıldı. İşin aslı, yurt dışındaki toprağımızdan vazgeçmiş olmamızdır. Anlamlı bir hikâye aktaracağım size. "Vaktiyle bir Uygur hükümdarı, oğlunu bir Çin prensesiyle evlendirmek istemiş. O zamanda Uygur diyarında Kutludağ denilen büyük bir kaya parçası varmış. Çinliler kızlarına mukabil Türklerden bu taşı istemiş. Sırf kendi nefsini düşünen hükümdar, bir Çin güzeli için bu kayayı vermekte mahsur görmemiş. "Korkuya mahal yok canım, bir şey olmaz" deyivermiş. Çinliler geldiklerinde bu kocaman kayayı bir bütün olarak götüremeyeceklerini anlamışlar. İlk iş olarak bu Kutludağ'ın etrafına kuru odunlar yığmışlar. Ardından büyük bir ateş yakıp taşı kızdırmışlar. Üzerine keskin sirke döküp taşı parça parça etmişler. Birer birer açtıkları parçaları Çin'e götürmüşler. Bunca olup bitene karşın millette ne ses var, ne görüntü ."Bir şey olmaz dediler ya! Endişeye gerek yok" kabilinden üç maymunu oynayan yığınlar tepkisiz. Anlayacağınız uyuklamaya devam. Bilmiyorlar mıydı, bu kutsal taşın, Türkün birlik ve beraberliğinin sigortası olduğunu! Bir süre sonra her giden kaya için üzüntü duyan bananeciler, son taş parçasının yurttan ayrılmasıyla ıstıraba dûçar oldular. Bir hüzün çöktü Türkün gönlüne. Gün oldu, dışa vuruldu endişeler, dil ucuyla söylemeler? Vatan millete küstü. Sular kurudu, toprak çatladı, bereket çekildi hanelerden. Gökte uçan kuşlar havada yol bulamadı, yere düştü. Ölüm gezer oldu Türk diyarında. Ağaçlar yaprak açmadı, toprak yeşile küstü. Kayalardan, kütüklerden esen sâm yeli sesini yükseltti : "Göç, göç, göç." Her yanda bu ses dalga dalga yayıldı. Uygur hükümdarı yanlış yapmış, halk da olanlara sessiz kalmıştı.Eski Uygur vatanı dünkü evlatlarına kırılmıştı, küsmüştü. "Gidin bu diyardan, kıymetimi bilemediniz, beni attınız, beni sattınız" der gibiydi. Dün yaşananlar ibret alınmayınca tekrardan yaşınırmış.Bu toprakları bize armağan eden ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözünün sahibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk imanıyla sevdalandığı vatanı için der ki:"Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez."Anlayacağın sevgili dostum, "bastığın yerleri toprak' diyerek geçme, tanı?" Ya da Haydar Hoca'nın yanında sen de bulun, yüreği ile söylediğine katıl:"Bu vatan bizimdir, bizim kalacak!"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yavuz Ekim / diğer yazıları
- Sizin bir Haydar Hocanız oldu mu? / 13.04.2025
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018