Ne diyelim, nasıl başlayalım bilmiyorum. Öncelikle Allah yolunda vatanı, milleti, canı, malı, namusu, dini, imanı için mücadele eden, savaşan, şehit düşenlere Rabbim rahmet eylesin, en güzel mükâfatlarla onları mükâfatlandırsın.
Evet, duamızı yaptık. Bitti mi? Bitmedi. "Vatan sağ olsun" demekle de bu iş olmuyor. Ama bir şeyler de demek lazım. Çünkü haksızlık karşısında susmak şeytanın işidir. Bu haksızlığı da geçti. Apaçık bir zulüm, bir savaş yaşanıyor. Hem de göz göre göre.
Hakkari'de eş zamanlı bir çok noktaya temsilcileri Meclis'te, elebaşları İmralı'da, sözcüleri sokaklarda, belediye makamlarında olan teröristler saldırıyor. Sabaha kadar çatışma sürüyor.
Ey Türk Ordusu! Sen ne hale gelmişsin! Sabaha kadar bir çatışma yaşanıyor. Birçok şehit veriyorsun. 200 kişi oldukları tahmin edilen teröristler kaçıp, gidiyor. Bu nasıl iştir. Senin uçakların, helikopterlerin, gece görüş sistemlerin, hava indirme birliklerin, istihbaratın vs. nerede? Bu alet edevatı şimdi değil de, ne zaman kullanacaksın. Sabaha kadar süren bir çatışmada, bu kadar teknolojik mühimmatı bulunan benim ordum, bu teröristleri nasıl elden kaçırır? Ha, komutanlarımız hapiste, organizasyonu yapamadık, diyorsanız, bir nebze haklılığınız olabilir ama bu çakalların soyunun kuruması lazım ve bunun mazereti yok.
İşin siyasi boyutu ise acizliğin, çaresizliğin, suçluluk psikolojisinin yüzlerde yansımalarıyla dolu. Türkiye'nin maddi, manevi kimyası bozulmuştur. Bunda birinci etken 3 dönemdir ülkeyi yöneten iktidardır. Kendi ağzıyla dedi Başbakan; Teröristle pazarlık yapıyorlar, iddialarını ispatlamayanlar şerefsizdir, alçaktır diye. "Biz teröristle pazarlık yapacak kadar namussuz, şerefsiz değiliz" diyen Başbakan yardımcısı. PKK'nın hükümet kontrolündeki Habur zaferi kutlaması, mobil mahkeme beraatları. Bu icraatlara karşı çıkanlara "inadına açılım" diyen iktidar anlayışı. 12 Haziran sonrası deşifre olan PKK pazarlıkları. Seçimden hemen sonra azan terör. Neden seçimden önce terör zayıftı hatta bir ölüm mahkûmunun emriyle ateşkes duruşu sergiliyordu da, seçimden sonra tekrar o eski kanlı günlerine döndü? Bunun sebebi ne olabilir? Bu sorunun cevabını, dağdaki teröristte veriyor, onun Meclis'teki, belediyelerdeki sözcüleri de açık açık söylüyor; Hükümet bize verdiği sözü tutsun. Yoksa..."
Tabi şehit sayımız fazla olunca tepeden tırnağa devlet, hükümet kameraların karşısına geçiyor. Emin olun sayı üç, beş olsaydı hükümetten bir başsağlığı ile geçiştirirlerdi. Hep böyle olmadı mı?
Başbakan uyanık! Hemen mağdur ayağına yatıyor. Habur rezaletinden çok iyi neticeler alacağız, sözünü çabuk unutmuşa benziyor. Hemen medyaya örtülü bir uyarı gönderiyor; "Medyayı yine duyarlı olmaya davet ediyorum. Çünkü bugün suçlamak, eleştirmek, hamaset, istismar ve tahrik tohumları ekmek yerine, dik durmak zorundayız."
Omurgasını yitirmiş bir iktidarın dik durması mümkün değil ki, bende "ya sabır" deyip, dik durayım.
Cumhurbaşkanı, koltuğundan intikam yemini ediyor. Hayırdır. Açılımın meyveleri mi bu intikam sözleri? TBMM Başkanı Cemil Çiçeğin derdi ise bambaşka. Bağrına taş basacakmış ama bu yeni anayasa çıkacakmış. Aynen açılıma her şartta devam dedikleri gibi.
Başbakan ise söz sanatı ustası; "Bu ülkenin huzuruna, istikrarına, asil yürüyüşüne kast edenler yine karşısında bu iktidarı bu milleti bulacaktır."
3 dönemdir aynı iktidar yönetimde, millet yine aynı millet. Terör zirveden zirveye koşuyor. Demek ki, karşılarında birileri durmuyor, duramıyor Ey Başbakan!
Daha, yeni yaptıkları "zamcıkların" acısını millet unutmadan, bu seferde evlat, kardeş acısıyla yeniden yürekleri yanan bu millete, Başbakan sabır, sinirlerine hakim olmayı telkin ediyor. Nereye kadar sabır.
Sonra, Sayın Başbakan'ın annesi öldü. Medya günlerce Erdoğan'ı gösterdi, okuduğu sureyi anlattı, acısını milletle paylaşmasını sağladı. Millette acısını paylaştı. Hatta geçtiği yollardaki billboardlarda bile Başbakan'a taziye mesajları yayınlandı. İşaret edilen vakfa rekor bağışlar yapıldı. Toplumun hemen her kesimi Erdoğan'ın acısına ortak oldu. İyide yaptı.
Ama Ey millet, Ey medya!
Vatan için toprağa düşen Mehmet'imi, eğer billboardlarda canlı tutmazsanız, yayınlarınızda bu acıyı tüm Türkiye'ye yaşatmazsanız bilin ki, sizler ikiyüzlü, menfaat peşinde koşan mahlûklarsınız.
Hükümet tarafından yapılan açıklamalarda tek katıldığım açıklama ise Devlet Bakanı Bülent Arınç'ın açıklamasıydı; "Bu acıları yaşatanları Allah en kısa sürede helak etsin" diyor. Evet, terörü, teröristi, yardım ve yataklık edeni, sözcülüğünü yapanı, teröre zemin hazırlayanı, teröre meşruiyet kazandıranı, pazarlık edeni, bildiği gerçekleri halktan saklayanı vs. Allah (c.c) helak etsin. Âmin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025