"Allah Resulü (sav), Veda Haccından döndüğünde rahatsızlandı. Rahatsızlığı şiddetlenmeden Usame b. Zeyd'i ordu komutanı tayin ederek babasının şehit olduğu yere (Mute'ye) Rumlarla savaşmak üzere yola çıkmasını emretti.
Ebu Bekir, Ömer, Muhacir ve Ensardan ileri gelenlerin de orduda yer almasını istedi. Niyeti bu orduyu Arap Yarımadası'nın kuzey sınırlarına göndermekti. Hz. Peygamber, sadece Hz. Ali'yi bu ordunun dışında tutmuştu.
Allah Resulü bu ordunun yola çıkması konusunda ısrarlıydı.
"Usame'nin ordusunu gönderin, Usame'nin ordusundan geri kalana Allah lanet etsin" buyuruyordu. (Üç kez aynı laneti tekrarladı)
Bir sabah hastalık Efendimizi sardığı sırada Bilal gelerek, 'Namaz vaktidir' dedi. Bu söz Efendimize duyurulunca, 'Bir başkası namaz kıldırsın. Ben, kendimle meşgulüm' buyurdu."
Hz. Aişe ve Hafsa, babalarının bu görevi üstlenmesi için haber verme heyecanı ve telaşı içerisine girdiklerini gören Peygamber Efedimiz (sav) acelece giyindi. Açık emrine rağmen Ebu Bekir ve Ömer'in, Üsame'nin ordusuna katılmadıkları ortadaydı.
"Ali b. Ebi Tâlib ve Fazl b. Abbas koltuğuna girmiş, ayaklarını yerde sürüyerek camiye girdi. Ebu Bekir'in mihrapta durduğunu görünce kenara çekilmesi için mübarek eliyle işaret etti.
Efendimiz yerine geçip, YENİDEN tekbir getirerek namaz kıldırdı. O'nun kaldığı yerden devam ettirmedi."
Namazdan sonra Ebu Bekir ve Ömer'i yanına çağırtarak;
"Size, Üsame'nin ordusu ile gitmenizi emretmemiş miydim?' buyurdu. 'Evet ya Resulüllah, emretmiştin' dediler.
"Peki, niçin emrimi yerine getirmediniz?"
Ebu Bekir: 'Ben gitmiştim ama sizi bir kez daha görüp ahdimi yenilemek için geri döndüm' diye cevap verdi.
Ömer: 'Ey Allah'ın Resulü, ben gitmedim. Çünkü sizin durumunuzu Medine'den gelen süvarilerden öğrenmek istemiyordum' dedi.
Resulüllah (s.a.v.) üç kere: "Katılın Üsame'nin ordusuna, ondan geri kalmayın." buyurdu. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali Eseri)
Not; Sayın Baş, eserinde aktardığı bütün olaylar bugün muteber kabul edilen bütün eserlerden ad ve sahife numaralarıyla aktarmıştır.
Açıkça görülmektedir ki, kesin emir ve emre itaatsizlik noktasında açıkça lanet olmasına rağmen Resulüllah'ın emri yerine getirilmemiştir.
Neden, sorusunun cevabına gelmeden önce ülkemizde Ehl-i Beyt sayfası olan tek gazete, gazetemiz Yeni Mesaj'dır. Değerli bir okurumuz, Ehl-i Beyt sayfasında (yarın aktaracağım) Efendimizin son anlarını ve yaşanan tartışmayı okuyunca bizi aradı;
"Siz, Hz. Ömer'e münafık mı, demek istiyorsunuz" diye sordu.
Hayır, dedim. İslam tarihinde yaşanmış bir olayı aktardık. Böyle bir olay yaşanmış mıdır, yaşanmamış mıdır, diye sordum.
(Kendisi ilahiyatçı) Evet, yaşanmıştır ve adına 'kırtas olayı' denir, dedi.
Peki, dedim, Allah-U Teala'nın bizzat kefil olduğu, "O, hevadan (nefsine göre yani, kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O(nun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir." (Necm 3-4) ayetlerini hatırlatarak, mahlukatın yaratılış sebebi olan (Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım) Hz. Muhammed'in (sav) nasıl sayıkladığını iddia edebilirsiniz, diye sordum.
"Evet, ama Hz. Ömer, aşeri-i mübeşşereden, hadis var" dedi.
Hocam, siz ilim okumuş bir insansınız. Bu hadisin neden tek ravisi var, diye sordum. "Eğer siz gerçekten müminlerseniz, Allah'a ve Peygamberine itaat ediniz." (Enfal 1), "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın." (Muhammed 33) ayetlerini hatırlattım.
Okurumuzla Gadr-i Hum konusunda da ortak bir payda da buluştuktan sonra yukarıda Sayın Baş'ın Eserinden aktardığım Üsame'nin (r.a) ordusuna katılmamakta da aynı noktaya geldik.
Ve şu soruyu sordum; Resulüllah'ın (sav) son anlarındaki emrini, "o sayıklıyor, ne dediğini bilmiyor. Bize, Kuran yeter" diyen Ömer değil de ismi, cismi duyulmamış bir kişi olsaydı ne derdiniz?"
Değerli okurumuz tarihi gerçekleri kabullenemedi ama reddetmedi de. Çünkü yüz yılların tabularını yıkmak, gerçeklerle yüzleşmek kolay olmuyor. Ama reddetmemekte doğruya ulaşma ve bulma noktasında önemli bir adımdır.
(yarın Kırtas olayı)
Ebu Bekir, Ömer, Muhacir ve Ensardan ileri gelenlerin de orduda yer almasını istedi. Niyeti bu orduyu Arap Yarımadası'nın kuzey sınırlarına göndermekti. Hz. Peygamber, sadece Hz. Ali'yi bu ordunun dışında tutmuştu.
Allah Resulü bu ordunun yola çıkması konusunda ısrarlıydı.
"Usame'nin ordusunu gönderin, Usame'nin ordusundan geri kalana Allah lanet etsin" buyuruyordu. (Üç kez aynı laneti tekrarladı)
Bir sabah hastalık Efendimizi sardığı sırada Bilal gelerek, 'Namaz vaktidir' dedi. Bu söz Efendimize duyurulunca, 'Bir başkası namaz kıldırsın. Ben, kendimle meşgulüm' buyurdu."
Hz. Aişe ve Hafsa, babalarının bu görevi üstlenmesi için haber verme heyecanı ve telaşı içerisine girdiklerini gören Peygamber Efedimiz (sav) acelece giyindi. Açık emrine rağmen Ebu Bekir ve Ömer'in, Üsame'nin ordusuna katılmadıkları ortadaydı.
"Ali b. Ebi Tâlib ve Fazl b. Abbas koltuğuna girmiş, ayaklarını yerde sürüyerek camiye girdi. Ebu Bekir'in mihrapta durduğunu görünce kenara çekilmesi için mübarek eliyle işaret etti.
Efendimiz yerine geçip, YENİDEN tekbir getirerek namaz kıldırdı. O'nun kaldığı yerden devam ettirmedi."
Namazdan sonra Ebu Bekir ve Ömer'i yanına çağırtarak;
"Size, Üsame'nin ordusu ile gitmenizi emretmemiş miydim?' buyurdu. 'Evet ya Resulüllah, emretmiştin' dediler.
"Peki, niçin emrimi yerine getirmediniz?"
Ebu Bekir: 'Ben gitmiştim ama sizi bir kez daha görüp ahdimi yenilemek için geri döndüm' diye cevap verdi.
Ömer: 'Ey Allah'ın Resulü, ben gitmedim. Çünkü sizin durumunuzu Medine'den gelen süvarilerden öğrenmek istemiyordum' dedi.
Resulüllah (s.a.v.) üç kere: "Katılın Üsame'nin ordusuna, ondan geri kalmayın." buyurdu. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali Eseri)
Not; Sayın Baş, eserinde aktardığı bütün olaylar bugün muteber kabul edilen bütün eserlerden ad ve sahife numaralarıyla aktarmıştır.
Açıkça görülmektedir ki, kesin emir ve emre itaatsizlik noktasında açıkça lanet olmasına rağmen Resulüllah'ın emri yerine getirilmemiştir.
Neden, sorusunun cevabına gelmeden önce ülkemizde Ehl-i Beyt sayfası olan tek gazete, gazetemiz Yeni Mesaj'dır. Değerli bir okurumuz, Ehl-i Beyt sayfasında (yarın aktaracağım) Efendimizin son anlarını ve yaşanan tartışmayı okuyunca bizi aradı;
"Siz, Hz. Ömer'e münafık mı, demek istiyorsunuz" diye sordu.
Hayır, dedim. İslam tarihinde yaşanmış bir olayı aktardık. Böyle bir olay yaşanmış mıdır, yaşanmamış mıdır, diye sordum.
(Kendisi ilahiyatçı) Evet, yaşanmıştır ve adına 'kırtas olayı' denir, dedi.
Peki, dedim, Allah-U Teala'nın bizzat kefil olduğu, "O, hevadan (nefsine göre yani, kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O(nun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir." (Necm 3-4) ayetlerini hatırlatarak, mahlukatın yaratılış sebebi olan (Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım) Hz. Muhammed'in (sav) nasıl sayıkladığını iddia edebilirsiniz, diye sordum.
"Evet, ama Hz. Ömer, aşeri-i mübeşşereden, hadis var" dedi.
Hocam, siz ilim okumuş bir insansınız. Bu hadisin neden tek ravisi var, diye sordum. "Eğer siz gerçekten müminlerseniz, Allah'a ve Peygamberine itaat ediniz." (Enfal 1), "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın." (Muhammed 33) ayetlerini hatırlattım.
Okurumuzla Gadr-i Hum konusunda da ortak bir payda da buluştuktan sonra yukarıda Sayın Baş'ın Eserinden aktardığım Üsame'nin (r.a) ordusuna katılmamakta da aynı noktaya geldik.
Ve şu soruyu sordum; Resulüllah'ın (sav) son anlarındaki emrini, "o sayıklıyor, ne dediğini bilmiyor. Bize, Kuran yeter" diyen Ömer değil de ismi, cismi duyulmamış bir kişi olsaydı ne derdiniz?"
Değerli okurumuz tarihi gerçekleri kabullenemedi ama reddetmedi de. Çünkü yüz yılların tabularını yıkmak, gerçeklerle yüzleşmek kolay olmuyor. Ama reddetmemekte doğruya ulaşma ve bulma noktasında önemli bir adımdır.
(yarın Kırtas olayı)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025