AKP iktidara geldiği günden bu yana hiç başörtüsü eylemi olmamıştı. Önceki gün Antalya İmam Hatip Lisesi'nde okuyan ve başörtülü oldukları gerekçesiyle okula alınmayan kız öğrenciler ve onları destekleyen erkek öğrenciler oturma eylemi yaparak seslerini duyurmaya çalıştı. Aslında eylem, klasik tarzda, bildiğimiz oturma eylemi, AKP iktidarı öncesinde sık sık yapılan cinsten. Fakat bu eylem bence önemli bir dönüm noktası, önemli bir milat.
Neden diye soracak olursanız, AKP iktidarı boyunca hiç başörtüsü eylemi yapılmamış, başörtüsü haksızlığı devam ettiği halde. Aradan 13 ay geçiyor ve ilk eylem Antalya'da başlıyor. Bu şu anlama geliyor; aradan geçen 13 ayda AKP hükümetinin ufak da olsa bazı şeyleri değiştirebileceğine, bazı adaletsizliklerin önüne geçilebileceğine dair umut vardı. Çünkü AKP, o koltuğa getirilirken, seçim öncesi verdiği sözleri yapacağı öngörülüyordu.
365 vekille tek başınıza güçlü bir şekilde iktidara taşınıyorsunuz. Haksızlığı giderecek düzenlemeleri yapmamak için hiçbir geçerli bahaneniz yok. Hem size oy veren seçmeninize "o umudu" değişik şekillerde vermişsiniz. Seçmenin umutlanması en doğal hakkı. Umutlar azık olmuş besbelli.
Önceki gün Antalya'da yapılan oturma eylemi, Türk halkının AKP'ye duyduğu güvenin ve onun bazı şeyleri değiştireceğine dair umudunun tükendiğinin resmidir. O eylemle AKP'nin hiçbir şey yapamayacağı, boşuna ümit beslemenin bir anlamı olmadığı daha net anlaşıldı. Hal böyle olunca, kendi haklarını her zaman olduğu gibi yine kendileri aramaya başladılar.
Antalya'daki oturma eyleminin ifade ettiği siyasi ve sosyal anlamı tanımlarken, bu eylemin "AKP'den bir şey olmaz, boşuna ümitlenmişiz"in AKP seçmeni tarafından ilk somut dışavurumu olarak değerlendirebiliriz.
Antalya İmam Hatip Lisesi müdür yardımcısının "siyasiler bizleri öğrencilerle karşı karşıya getiriyor" diyerek istifa etmesi de oldukça anlamlı. Mağdur öğrencilerin, AKP hükümeti tarafından yaşatılan hayal kırıklığıyla girdikleri siyasi ve sosyal dışlanmışlık duygusu, onları daha fevri ve agresif tepkilere sürüklüyor.
***
Pazar günkü "O medyanın dediği oluyor" başlıklı yazımın en sonunda, Kur'an Kursu Yönetmeliği'nde yapılan ufak değişikliği hazmedemeyen medyanın tepkisini dile getirdikten sonra şunları söylemiştim:
"Sayın (Ertuğrul) Özkök hiç merak etmesin, onun, işçisini azarlayan patron edasıyla AKP hükümetinden gereğinin yapılmasını istediği bu rica, emir telakki edilerek en kısa zamanda yerine getirilecektir. AKP bu ufacık adımından da vazgeçecektir."
Aradan bir hafta bile geçmedi ve AKP hükümeti tıpkı Pazar günü ifade ettiğim gibi, alışılagelen geri adımlarına bir geri adım daha ekledi.
Kur'an Kursu Yönetmeliği'ni geri çekti!
Bir hafta, haklı çıkmak için öngörülenden daha kısa bir süre.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, gelen eleştiriler üzerine, haklı olmalarına rağmen yönetmeliği geri çektiklerini ifade ediyor. Yani medyanın yön vericiliğini ve belirleyiciliğini ikrar ediyor.
YÖK, İmam Hatip, ÖSS ve Kur'an Kursu gibi önemli konular, AKP'nin eline yüzüne bulaştırıp, geri adım atmayı gelenekselleştirdiği ve "o medyayı" da istediğini yaptırmanın hazzıyla, zevkten dört köşe ettiği mevzular haline geldi. Yazık!
Neden diye soracak olursanız, AKP iktidarı boyunca hiç başörtüsü eylemi yapılmamış, başörtüsü haksızlığı devam ettiği halde. Aradan 13 ay geçiyor ve ilk eylem Antalya'da başlıyor. Bu şu anlama geliyor; aradan geçen 13 ayda AKP hükümetinin ufak da olsa bazı şeyleri değiştirebileceğine, bazı adaletsizliklerin önüne geçilebileceğine dair umut vardı. Çünkü AKP, o koltuğa getirilirken, seçim öncesi verdiği sözleri yapacağı öngörülüyordu.
365 vekille tek başınıza güçlü bir şekilde iktidara taşınıyorsunuz. Haksızlığı giderecek düzenlemeleri yapmamak için hiçbir geçerli bahaneniz yok. Hem size oy veren seçmeninize "o umudu" değişik şekillerde vermişsiniz. Seçmenin umutlanması en doğal hakkı. Umutlar azık olmuş besbelli.
Önceki gün Antalya'da yapılan oturma eylemi, Türk halkının AKP'ye duyduğu güvenin ve onun bazı şeyleri değiştireceğine dair umudunun tükendiğinin resmidir. O eylemle AKP'nin hiçbir şey yapamayacağı, boşuna ümit beslemenin bir anlamı olmadığı daha net anlaşıldı. Hal böyle olunca, kendi haklarını her zaman olduğu gibi yine kendileri aramaya başladılar.
Antalya'daki oturma eyleminin ifade ettiği siyasi ve sosyal anlamı tanımlarken, bu eylemin "AKP'den bir şey olmaz, boşuna ümitlenmişiz"in AKP seçmeni tarafından ilk somut dışavurumu olarak değerlendirebiliriz.
Antalya İmam Hatip Lisesi müdür yardımcısının "siyasiler bizleri öğrencilerle karşı karşıya getiriyor" diyerek istifa etmesi de oldukça anlamlı. Mağdur öğrencilerin, AKP hükümeti tarafından yaşatılan hayal kırıklığıyla girdikleri siyasi ve sosyal dışlanmışlık duygusu, onları daha fevri ve agresif tepkilere sürüklüyor.
***
Pazar günkü "O medyanın dediği oluyor" başlıklı yazımın en sonunda, Kur'an Kursu Yönetmeliği'nde yapılan ufak değişikliği hazmedemeyen medyanın tepkisini dile getirdikten sonra şunları söylemiştim:
"Sayın (Ertuğrul) Özkök hiç merak etmesin, onun, işçisini azarlayan patron edasıyla AKP hükümetinden gereğinin yapılmasını istediği bu rica, emir telakki edilerek en kısa zamanda yerine getirilecektir. AKP bu ufacık adımından da vazgeçecektir."
Aradan bir hafta bile geçmedi ve AKP hükümeti tıpkı Pazar günü ifade ettiğim gibi, alışılagelen geri adımlarına bir geri adım daha ekledi.
Kur'an Kursu Yönetmeliği'ni geri çekti!
Bir hafta, haklı çıkmak için öngörülenden daha kısa bir süre.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, gelen eleştiriler üzerine, haklı olmalarına rağmen yönetmeliği geri çektiklerini ifade ediyor. Yani medyanın yön vericiliğini ve belirleyiciliğini ikrar ediyor.
YÖK, İmam Hatip, ÖSS ve Kur'an Kursu gibi önemli konular, AKP'nin eline yüzüne bulaştırıp, geri adım atmayı gelenekselleştirdiği ve "o medyayı" da istediğini yaptırmanın hazzıyla, zevkten dört köşe ettiği mevzular haline geldi. Yazık!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012