Üç aylar başladı. Üç ayların ne olduğunu, Recep Ayı'nı, bu aylardaki mübarek gün ve geceleri, bu zaman diliminin manevi önemini Cuma hutbelerinden, ekranlardan, gazetelerden okuyoruz. Geniş bilgi için Google 'ye bile bakıyoruz.
Ekran ve internet hocaları çok süslü cümle ve derin vurgularla bu ay ve günleri anlatıyor. Ama millet olarak, ümmet olarak her geçen daha kötüye gidiyoruz.
Demek ki bir yerlerde bayağı bir sorun var. Ama nerede? Sebebi iktidarda, siyasi partilerde, dini yapılanmalarda, medyada vs. aramak yerine kendimize bir bakmalıyız, diye düşünüyorum.
Ülkemizdeki ahlaki ve ekonomik çöküntü, yolsuzluklar, adaletsizlikler, ortaya çıkan zulüm ve fuhşiyata bakınca ilk aklıma gelen Ra'd Suresi 11. Ayettir: 'Bir toplum, kendisindekini değiştirmedikçe Allah, onlarda bulunanı değiştirmez."
Peygamber Efendimiz ise 'nasıl yaşarsanız öyle idare olunursunuz' derken Yüce Allah (c.c) Şura Suresi 30. Ayette de: 'Başınıza gelen musibetler kendi yapıp, ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar" buyuruyor.
Yani temele indiğimizde sebep biziz, bizim tercihlerimizdir. Çünkü bizler, fert olarak, millet olarak, ümmet olarak kendimizi düzeltme çabasına girmedik, işimize geldiği gibi inandık, yaşadık.
Şimdi her şeyden şikayet ediyoruz. Sonuç: 'Davranışları sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız." (En'am, 129)
İyi de ne yapalım?
Sahada, Allah rızasına endeksli nefsi, milli ve manevi mücadelemiz devam ederken duaya sarılacağız.
Farkında değiliz, idrak etme gayretine bile girmiyoruz ama bizim en büyük gücümüz duadır.
Hele hele her köşenin tutulduğu, paranın putlaştığı ve insanların para, mal, makam için her şeyini ortaya koyduğu, her türlü zulmü caiz gördüğü bu ortamda bizim en büyük gücümüz, silahımız duadır.
'Allah'a dua etmem, çünkü o şey benim kısmetimse istesem de, istemesem de gelecektir. Şayet kısmetim değilse, zaten duayla bana verilmez' deme.
Haram kılınmış ve ifsat edici bir şey olmadığı sürece, dünya ve ahiret hayırlarından muhtaç olduğun ve istediğin her ne var ise onu, Yüce Allah'tan iste.
Çünkü Allah Teâlâ istemeyi emretmiş ve ona teşvik etmiştir. Allah-u Teâlâ buyurdu: "Bana dua edin, kabul edeyim" (Gafir, 60), "Allah'tan lütfunuzu isteyin" (Nisa, 32), "Allah'ın, sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri hasretle arzu etmeyin" (Nisa, 32).
Peygamber Efendimiz de (s.a.a.v) buyurdu ki "Kabul edileceğine inanarak Allah'tan isteyin…, Avuçlarınızın içiyle Allah'tan isteyin"
Allah-ü Teâlâ'dan dünya ve ahiretin hayırlarını iste. Sakın; "Ben istiyorum. Fakat Allah-ü Teâlâ vermiyor, ben de bundan sonra istemeyeceğim." deme.
Duaya devam et. Eğer istediğin şey ezelde senin için takdir edilmiş ise Allah-ü Teâlâ'dan istedikten sonra, Allah-ü Teâlâ onu, sana gönderir.
Eğer istediğin o rızık, ezelde senin için takdir edilmemiş ise Allah-ü Teâlâ seni, o şeye muhtaç kılmaz ve kendinden gelenlere rıza gösterme nimetini ihsan eder. (Abdülkadir Geylani Hazretleri)
'Dua, mü'minin silahıdır'
Peygamber Efendimiz (s.a.a.v), 'dua, müminin silahıdır' buyuruyor. Bizim anladığımız silah, insanın maddi tehdit, saldırı ve olası tehlikelerden korunmak için kullandığı bir alettir.
Dua ise hem maddi, hem de manevi tehdit, tehlike yanında bilerek veya bilmeyerek aldanma, yanlış yapma karşısında müminin adeta koruma kalkanıdır, kendini yenilemesidir, korumasıdır, ümitsizlik kapısını kapatmasıdır.
Dua kulluktur, kul olma bilincidir. Varlıkta ve yoklukta, darlıkta ve bollukta, hüzünde ve neşede kulun nefsine ve şeytana bayrak açarak Rabbinin önünde eğilmesidir. Rabbine hamdını, şükrünü, sabrını sunmasıdır.
Dua, Müminin değer sahibi olduğunun ispatıdır. Şöyle ki ayette; "De ki: Duanız olmasa Rabbim, size ne diye değer versin? (Furkan, 77)
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocam bir eserinde şöyle diyordu ki; "O'na ellerini açtığında eğer, etlerin diken diken oluyorsa bil ki Rabbin, senin duana icabet etti. Rabbin, sana tecelli etti. İste isteyebildiğin kadar. İşte o anları yakalayabilmek için devamlı Onun kapısını çalmalı, O'ndan istemeliyiz."
Peygamber Efendimiz (sav), İslam Ordusundan sayıca ve teçhizatça kat ve kat üstün olan müşrik ordusuyla Bedir'de karşılaştığında Yüce Allah'a şöyle dua etmişti;
"Allah'ım! Bu bir avuç Müslüman mücahit helâk olursa artık sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz."
Şimdi bizlerde el açtık; "Ya Rabbi! Sosyal, siyasal, ekonomik ve dini bağlamda milletimiz kuşatma altında.
Bu kuşatmalara karşı Hüseyin Baş liderliğinde Milli Ekonomi Modeli ile karşı durmaya çalışıyoruz.
Bizler, milletimiz, İslam dünyasını, 'Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt' noktasında buluşturma gayret ve hedefi içerisindeyiz.
Ya Rabbi! Bizlere bu uğurda güç ve kuvvet ver. Yoksa yeryüzünde böylesi bir cesaretle, Ehl-i Beyt'ini anlatacak kimse kalmayacak. Bizleri muzaffer, muazzez ve muhafaza eyle.' (amin)
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025