TÜSİAD’dan veryansın

TÜSİAD İstişare Kurul Başkanı Tuncay Özilhan, 15 Mayıs'ta İstanbul'da düzenlenen TÜSİAD etkinliğinde iktidara veryansın etmişti. Nihayet 'kral çıplak' diyebilecek cesaret çıkmıştı. Yıllardır ifade ettiğimiz yanlışlar üst perdeden ifade edildi. Özilhan, şu hususların altını çizmişti: ''Makroekonomik dengelerde uzun süredir devam eden bir bozulma var. Bu bozulma 2007'de başlıyor. Küresel kriz ile derinleşiyor. Sonra kısa bir toparlanma. Ardından tekrar bozulma. Üretim alanında başlayan bozulma finansal alana yayılıyor. Oradan kamu maliyesini etkiliyor ve dönüp tekrar reel sektöre geri geliyor. Artık işçisinden işverenine, çiftçisinden esnafına tüm kesimleri zorluyor. Göstergelerdeki kötüleşme bir alandan diğerine giderek ekonominin tamamına yayılıyor. İç ve dış borç göstergeleri kötüleşiyor; bütçe dengeleri bozuluyor; ihracat artışı duraklıyor; işsiz sayısı artıyor; sanayi üretimi durağanlaşıyor; dolar cinsinden kişi başı GSYH rakamları geriliyor; rezervler eriyor; enflasyon yükseliyor; halkın alım gücü düşüyor; faiz oranları artıyor; Türk vatandaşı Türk lirasından kaçıyor ve Türkiye küresel rekabette kan kaybediyor.

Küresel Rekabet Endeksi'ne göre 140 ülke arasında makroekonomik ortam açısından 116. sıradayız.

Enflasyonda 121'nci,

İşgücü piyasası verimliliğinde 111'inci,

Yargının bağımsızlığında 111'inci,

Kamu düzenlemelerine karşı yargıda hak aramada 109'uncu,

Basın özgürlüğünde 129'uncu,

Öğretimde eleştirel düşünmede 133'üncü,

Mesleki eğitim kalitesinde 132'nci,

Dijital becerilerde 118'inci,

Beceri sahibi çalışan bulma kolaylığında 117'nci sıradayız.

Bunlar ekonomiyi aşağı çeken; girişimciyi, girişim yapamaz hale getiren bir ayak bağı oluşturmuş durumda. Oysa ülkemiz pazar büyüklüğünde 13. sıradayız.''

Ekonomiyi beraber batırdınız. 17 yıl önce ala-i vala ile AKP'yi omuzlayıp iktidara getiren neoliberal kapitalist modeli bayraklaştıran siz değil miydiniz?

Demek ki; zor oyunu bozardı.

Ekonomik göstergeler bir haftada mı bozuldu?

17 yıl boyunca "Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak" diyerek yollara düşen, kapı kapı dolaşıp rastladığı her kişiye bıkmadan usanmadan yanlış gidişatı haber veren Prof. Dr. Haydar Baş vardı.

Para, servet ve şöhretin gözlerini kamaştırdığı güruh, uygulanacak ekonomik programın (IMF ile 2001'de yapılan 19. Stand-by Anlaşması) Türkiye'nin işini bitirecek kodlar içerdiğini göremedi.

Müesses nizama verilen taahhütler Merkez Bankası'nın elini kolunu bağlarken, uluslararası finansörlere olağanüstü imkânlar sundu. Getirdikleri dolarları liraya çevirip faize yatırıp kaldırdılar, tekrar faize yatırıp kaldırdılar. Getirdikleri 1000 doları, 6000 hatta 7000 dolara yükselttiler.

Finansörler, şişen kazançlarının faturasını hane halkının omuzlarına yüklerken; işadamlarının da imzasını, ipoteğini aldılar.

Alınan krediler, har vurup harman savurma misali harcandı, yenildi, içildi. Eğitim ve üretime harcanmadı. İthal keyif tükendi. Kredi vermeyi durduranlar, Türkiye'yi istedikleri çukura, borç batağına düşürdüler. Debelendikçe batıyoruz.

1 trilyon dolara yaklaşan (iç+dış) borcun faizi durmadan katlanıyor. "Yavrusu kudurdu, anayı yedi" derler.

12 Ağustos'tan beri açıklanan 8 kurtarma paketinden ne çıktı? Her gün daha kötüye gidiyoruz. Veriler ortada.

Ey akıl sahipleri, dünya kapitalizmden kaçıyor. Rusya, Çin hatta Amerika koruyucu önlemler alıyor. Biz kapitalime, bizi sömürenlere koşuyoruz.

Allah akıl fikir versin.