Bugün ülkemizin ve milletimizin karşı karşıya bulunduğu "birbiriyle iç içe ve ilintili" olan üç temel tehdit vardır. M.Emin KOÇ'un yazısı... Türk ekonomisinin bugün içinde bulunduğu durum, Türkiye'nin geleceği adına bir tehdit olmaktan çıkmıştır. Bu yeni pozisyon, ekonomideki düzelme veya iyileşmeden değil, bilakis ekonomideki çöküş ve batağın hızlanmasına paralel vaziyette "Milli Ekonomi Modeli"nin ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır. Artık Milli Ekonomi'nin bir kitabı, bir çözüm paketi hazırdır. Bu bağlamda Türk dünyasından Rusya'ya, Amerika'dan Asya'ya uzanan geniş coğrafyanın önde gelen yerli-yabancı yüzlerce bilim adamı "dünyanın geleceği adına" Prof. Dr. Haydar Baş beye minnet duygularını ifade ettikleri gibi, Türkiye de kendisine ne kadar müteşekkir olsa azdır. Zira Milli Ekonomi çığırı, halen bilfiil içinde debelendiğimiz "ekonomik batağı", Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkarmıştır.Bugün ülkemizin ve milletimizin karşı karşıya bulunduğu "birbiriyle iç içe ve ilintili" olan üç temel tehdit vardır. Devletin ve milletlin geleceğini inşa etmede etkili ve yetkili akl-ı selim sahiplerinin asıl görmesi gereken nokta budur.Dinlerarası Diyalog'a dikkatBunlardan ilki, Türk Milleti'nin tarihten bu yana birçok tecrübe ile bir ipekböceği kozası gibi örüp geldiği "sosyal doku"sunu ve "milli kimlik ve bütünlüğü"nü dağıtmaya yönelik "dinlerarası diyalog" maskeli "etnik parselesyoncu"luk faaliyetidir. Bu faaliyette asıl hedef, bütün boyları ve soyları birbirleriyle hısım akraba olmuş ve ruh ve beden gibi yekvücut hale gelmiş Türk Milleti'nden "yeni Hıristiyan azınlıklar türetmek" ve "içeriden etnik parselasyon talepleri" oluşturmaktır. Dinlerarası diyalog, bu "etnik parselasyon"culuğun 1965'deki II. Vatikan konsili kararlarından sonra "güya dinsel kisve"ye bürünmüş halidir. İşin ilginç yanı; kimi Müslüman aydın geçinen aymazlarımız, "Haçlı'nın ülkemizde yoğun olarak yeni Hıristiyan azınlıklar oluşturma" faaliyeti içinde olduğunu ve milyonlarca gencimizin "kendi inançlarından kuşkuya düşürülüp bu Haçlı tuzaklarında debelendikleri"ni çok iyi bildikleri ve itiraflarda bulundukları halde, Vatikan'ın "postmodern misyonerlik yöntemi" olduğu bilimsel bakımdan kesin olan "dinlerarası diyalog"un sözcülüğünü, tezgâhtarlığını ve İslam boyası ile boyamacılığını yapmaktadırlar (Bkz. A. Bulaç, "Yeni Hıristiyan azınlık" oluşturmak, Zaman, 31 Ocak 2005; Dinini umut gitsin, Zaman, 12 Mart 2005; Türkler Hıristiyan olabilir mi?, Zaman, 23 Şubat 2005). Müslüman kisveli yerli taşeronlarÜlkemizden birçok kimse, resmi veya sivil, gönüllü yahut vazifeli olarak sözkonusu "misyonun birer parçası" haline getirilmişlerdir.Toplumumuzun sosyal bünyesine çöreklenmiş olan dinlerarası diyalog, İslam kisvesine bürünmüş "Haçlı'nın etnik parselasyon yöntemi"dir; Türkiyemiz için bu faaliyet, öncelikli ve özellikli ilk tehdittir. Bundaki hedef, Türkiye'nin, Türk ve İslam dünyasının tarihi ve potansiyel "ağabey"liğini ortadan kaldıracak bir "etnik bölünme"yi sağlamaktır. AB, ABD ve Vatikan'ın "dinlerarası diyalog" projesindeki paslaşmaları ve bu projenin "Papalık misyonunun bir parçası olduklarını ilan eden" Müslüman kisveli yerli taşeronlarına muhafızlık yapmaları da oldukça dikkate değerdir. Körü körüne AB sevdasıİkinci acil ve özellikli tehdit, körü körüne "AB sevdası"dır. Türkiye'nin toprak ve milli bütünlüğünden Lozan müktesebatına, onbirlerce şüheda ile pençinlenmiş Kıbrıs davasından Ege'deki haklarına kadar "varlığını" ayakta tutan tüm hak ve hukukunu hedef alan AB sevdasının, kimi aymaz etkili ve yetkili çevrelerce hala "AB bizi alacak mı, almayacak mı?" türünden sanal bir tartışma zeminde tutulmasıdır. Kendi kendimize güya stratejik ortağımız diye gördüğümüz ABD'nin kışkışlarıyla AB'nin Türkiye'yi kademe kademe sürüklediği badire, "etnik bölünme" ve "Türk Millet"ni dağıtma"dır. AB meselesini, "bu zaviyeden görmemek" bile, Türk Milleti ve devleti için tehdit olarak yeter de artar bile.Türkiye'yi bekleyen asıl tehlikelerÜçüncü ve en yakın tehdit ise, Türk Milletinin varlığına, birliğine, kimliğine ve bütünlüğüne kast eden bütün bu tezgahları "politik veya dinsel bir misyon" olarak üstlenen kimi mandacıların varlığı ve devlet idaresinin bazı kademelerinde etki ve yetki sahibi olmalarıdır.Bugün Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin birlik ve kardeşlik içinde savuşturması acilen lazım gelen en ciddi ve en yakın tehditleri bunlardır. BTP tarafından "çözüm kitabı" ortaya konulan ekonomik problemler, bu tehditlerin yanında kategoriye dahi giremez.Asıl üzerinde kafa yormamız gereken tehdit, bu üç tehdittir; benden bir dost ikazı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.