Batıdaki bazı organize kadın kuruluşları
Normal aile mefhumu dışına çıkan, tabiatın verdiği-kadın erkek görevlerini kabul etmek istemeyen, erkeklerin ellerinden sadece," aile reisliğini" değil, tüm tabiat özelliklerini alıp normal fonksiyonları dışına atmak isteyen, bazı çarpık kadın kuruluşları da mevcuttur. Onlar kadınların güya önderliğini yaparak, bu kuruluşlara liderlik yapmaktadırlar. Başlıca görevleri sinemalar, tiyatrolar, piyesler, çeşitli oyunlar, kitap ve televizyon dizilerinde "Erkeklere karşı isyan" çıkartmaktır. Bunun için, kadınları eşlerine karşı koymaya davet etmek, devamlı kavga gürültü yapmak ve evlilik hayatını boşanmaya kadar götüren konuları olgunlaştırmak ile aileyi çekilmez hale sokarak, kökünden dinamitlemek şekline sürüklemektir.
"Feministler" arasında, devamlı olarak konuşan ve isyan eden bazı kadın kılığında "garip yaratıklar" var. Ama nafile, istekleri sadece oraya kadar bozulmuş, gelebilmiştir! Sefil istekleri henüz gerçek hayatın özüne varamamıştır. Henüz tam manasıyla aile yaşamını evlilik dışı gayri meşru birlikteliklere dönüştürememişler.
(Not : Yeni yasanın hazırlanma döneminde, bizim yasaya da bazı gaflet içinde olanlarımız "aile mefhumu yerine, birlikteliği" koymak istemediler mi? Bize de zehirlerini akıtmak teşebbüsünde bulunmadılar mı?
Batıdaki bazı ülkelerde "Homoseksüelleri" yok mu?Bu evlilikleri yasa ile meşru hale getirmediler mi?
Bu tür hareketler "çarpık ve hasta beyinlerin" ürünü olmaktadır. O beyinlerin hedeflerine varması bir nevi insanlığın sonu olacaktır. Çünkü onlar kendilerine düşen insanlık görevlerini yapmamakta ve egoistliklerine ısrarla devam etmektedir.
Onların namus anlayışları çok değişik olmaktadır. Mesela "kızlık zarları, himen" onlar için bir şey ifade etmemektedir.
Kızlık zarı "Bekaret" hakkındaki düşünceleri ise çok garip olmaktadır ve "Kızlık zarına önem verenlere onlar: Geri kafalı, gerici, yobaz demektedirler. Çünkü içlerindeki insanlık ve kadınlık duyguları daha küçük yaşta yok edilmiştir. Çünkü içlerindeki vicdan ve insanlık duyguların zerresi kalmamıştır!
Not : Zaten "Allah'a inanç" olmadan insanoğlu, insanlığını tam yapamaz olur. Onlarda ise bu mefhum çoktan kaybolup gitmiştir!
İnançsız insanların tüm fikirleri doğrudan kendi egolarının emrine girer.
Onlar doğru yolu kolay bulamaz. Kendine dönük düşünceleri hakim olur. Onlar o düşüncelerin ve tuzak fikirlerin esiri olur, onların dışına çıkamaz ve kadınlık, analık, eşlik görevlerinden mahrum kalır. Halbuki, İnsanı mutlu eden fedakarlıktır başkasına yaptığı yardımdır. Ailesine, çocuklarına, kocasına, eşine ve anasına, babasına, komşusuna, arkadaşına, yaptığı hizmetler, insanı memnun ederek, mutlu eder ve insanlık mertebesine yükseltir. Onun dışında insan, ancak dünyada boşu boşuna yaşamış olur ve hiç kimseye faydası olmadan göçmüş olur. Hayatı "otgibi" geçer. Diğer tabiat yaratıklarından fazla farkı olmaz. Daima kızgın daima mutsuz, daima kıskanç, daima saldırgan ve daima kinci ve doymaz olur. İçi acı ile doludur. Huzur bulamaz.
Bu tür insanlar, başkalarıyla, sadece çıkar sağlamak için ilişki kurar. Güvensiz olur bazen saldırgan bazen de kendine kapanık yalnız kalır. Bazen "depresyona girer" bazen de etrafa kötülük yapmak için uğraşıp durur! Sonunda hayatta olmanın en büyük özelliğini taşıyan büyük sevgiyi, büyük aşkı, büyük birliği ve beraberliği, sıcak bir aile yuvasını tatmadan, çocukların sevgi ve sıcaklıklarını hissetmeden, anlamadan dünyadan göç edip gider. Genellikle de dünyada kötü anılardan başka hiç bir iz bırakmazlar!
Normal aile mefhumu dışına çıkan, tabiatın verdiği-kadın erkek görevlerini kabul etmek istemeyen, erkeklerin ellerinden sadece," aile reisliğini" değil, tüm tabiat özelliklerini alıp normal fonksiyonları dışına atmak isteyen, bazı çarpık kadın kuruluşları da mevcuttur. Onlar kadınların güya önderliğini yaparak, bu kuruluşlara liderlik yapmaktadırlar. Başlıca görevleri sinemalar, tiyatrolar, piyesler, çeşitli oyunlar, kitap ve televizyon dizilerinde "Erkeklere karşı isyan" çıkartmaktır. Bunun için, kadınları eşlerine karşı koymaya davet etmek, devamlı kavga gürültü yapmak ve evlilik hayatını boşanmaya kadar götüren konuları olgunlaştırmak ile aileyi çekilmez hale sokarak, kökünden dinamitlemek şekline sürüklemektir.
"Feministler" arasında, devamlı olarak konuşan ve isyan eden bazı kadın kılığında "garip yaratıklar" var. Ama nafile, istekleri sadece oraya kadar bozulmuş, gelebilmiştir! Sefil istekleri henüz gerçek hayatın özüne varamamıştır. Henüz tam manasıyla aile yaşamını evlilik dışı gayri meşru birlikteliklere dönüştürememişler.
(Not : Yeni yasanın hazırlanma döneminde, bizim yasaya da bazı gaflet içinde olanlarımız "aile mefhumu yerine, birlikteliği" koymak istemediler mi? Bize de zehirlerini akıtmak teşebbüsünde bulunmadılar mı?
Batıdaki bazı ülkelerde "Homoseksüelleri" yok mu?Bu evlilikleri yasa ile meşru hale getirmediler mi?
Bu tür hareketler "çarpık ve hasta beyinlerin" ürünü olmaktadır. O beyinlerin hedeflerine varması bir nevi insanlığın sonu olacaktır. Çünkü onlar kendilerine düşen insanlık görevlerini yapmamakta ve egoistliklerine ısrarla devam etmektedir.
Onların namus anlayışları çok değişik olmaktadır. Mesela "kızlık zarları, himen" onlar için bir şey ifade etmemektedir.
Kızlık zarı "Bekaret" hakkındaki düşünceleri ise çok garip olmaktadır ve "Kızlık zarına önem verenlere onlar: Geri kafalı, gerici, yobaz demektedirler. Çünkü içlerindeki insanlık ve kadınlık duyguları daha küçük yaşta yok edilmiştir. Çünkü içlerindeki vicdan ve insanlık duyguların zerresi kalmamıştır!
Not : Zaten "Allah'a inanç" olmadan insanoğlu, insanlığını tam yapamaz olur. Onlarda ise bu mefhum çoktan kaybolup gitmiştir!
İnançsız insanların tüm fikirleri doğrudan kendi egolarının emrine girer.
Onlar doğru yolu kolay bulamaz. Kendine dönük düşünceleri hakim olur. Onlar o düşüncelerin ve tuzak fikirlerin esiri olur, onların dışına çıkamaz ve kadınlık, analık, eşlik görevlerinden mahrum kalır. Halbuki, İnsanı mutlu eden fedakarlıktır başkasına yaptığı yardımdır. Ailesine, çocuklarına, kocasına, eşine ve anasına, babasına, komşusuna, arkadaşına, yaptığı hizmetler, insanı memnun ederek, mutlu eder ve insanlık mertebesine yükseltir. Onun dışında insan, ancak dünyada boşu boşuna yaşamış olur ve hiç kimseye faydası olmadan göçmüş olur. Hayatı "otgibi" geçer. Diğer tabiat yaratıklarından fazla farkı olmaz. Daima kızgın daima mutsuz, daima kıskanç, daima saldırgan ve daima kinci ve doymaz olur. İçi acı ile doludur. Huzur bulamaz.
Bu tür insanlar, başkalarıyla, sadece çıkar sağlamak için ilişki kurar. Güvensiz olur bazen saldırgan bazen de kendine kapanık yalnız kalır. Bazen "depresyona girer" bazen de etrafa kötülük yapmak için uğraşıp durur! Sonunda hayatta olmanın en büyük özelliğini taşıyan büyük sevgiyi, büyük aşkı, büyük birliği ve beraberliği, sıcak bir aile yuvasını tatmadan, çocukların sevgi ve sıcaklıklarını hissetmeden, anlamadan dünyadan göç edip gider. Genellikle de dünyada kötü anılardan başka hiç bir iz bırakmazlar!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006